Fake Behavior

85 13 1
                                    

Fake Behavior


_________________________________________________

Minho sabah erken saatlerde uyanmıştı. Uyanınca yataktan kalkıp dolabının yanına gitmiş ve giyiceği kıyafetleri seçmişti. Giyeceği kıyafetleri sandalyeye koyarken, çıkardığı kıyafetlerini de yatağın üstüne atmıştı. En sonunda üstünü giyindiğinde odasına kısaca göz gezdirmiş ve "sanırım şu sikik odayı bir ara toplamam lazım..." diyerek söylenmişti. Odası gerçekten de fazlasıyla dağınıktı. Toplanmamış yatak, her yerde bir duran giyilip çıkarılmış kıyafetler, çalışma masasındaki bardak topluluğu, okunup veya yarım bırakılıp masaya konan kitaplar, eskiz defteri, resim kalmeleri... kısacası çok dağınıktı. Odanın genel hali yüzünden göz devirmesine engel olamayarak odadan çıkmıştı. Saatin kaç olduğunu bilmiyordu çünkü telefonu çantasındaydı, çantası ise koridorda olan fortmantonun üstündeydi. Banyoya girip günlük rutinini hallettikten sonra aynadan kendine baktı. Kendine bakmayı severdi, yakışıklılığının farkındaydı. Banyodan çıkıp fortmantoya gitti ve çantasını açıp içinden telefonunu aldı. Telefonunu açıp saate bakarken bir yandan da salona doğru gidiyordu. Saat henüz 7 bile olmamıştı. Salona girip koltuklardan birine oturup sırtını koltuğun sırt kısmına yaslayıp koltukta yayıldı. "Bu kadar erken uyanacak ne vardı ya of!" Yine kendi kendine söyleniyordu.

Bir saat kadar telefonuyla ilgilendi sonra da sıkıldığı için geri odasına gidip odasını toplama kararı aldı. Odasına varınca derin bir iç çekip odasının kapısını ses çıkmasın diye kapattı. Kitaplığa doğru ilerleyip elindeki telefondan rastgele kısık seste bir şarkı açtı. Şarkı çalmaya başlayınca gülümseyip telefonu kitaplığın raflarına bıraktı. Etrafa göz gezdirdi. Çok dağınıktı. Uzun geçen birkaç saniyenin ardından ilk önce kıyafetlerini toplamaya karar verdi. Teker teker meydandaki kıyafetlerini topladığı zaman yaptığı gibi ilk önce temiz ve kirlileri ayırmış, kirli olanları da yere atmıştı. Kıyafetlerini ayırıp katladıktan sonra hepsini dolabına yerleştirdi. Yere attığı kıyafetleri ise yerden toplayıp odasından çıktı. Sessiz adımlarla banyoya girip oradaki kirli sepetine kıyafetlerini attı. Banyodan çıkıp geri odasına girdi ve kapıyı tekrardan kapattı.

Kıyafetler hâlolunca oda daha da düzenli duruyordu. "Vay anasını tek sorun kıyafetler miymiş?" Kendini kendine sorduğu soruya yine kendi kendine evet der gibi başını sallayarak cevap vermişti. Yatağının yanına gidip yatağını da düzgünce topladıktan sonra gülümsedi ve yerdeki yastıkları da alıp yatağının üstüne koydu. Birçok yastıkla yatmayı seviyordu, daha doğrusu öyle rahat ediyordu. Yatağından sonra da masasına yöneldi. Masasındaki okuma kitaplarını alıp kitaplığına düzgünce dizdi, masadaki resim kalemlerini toplayıp kalemkutusuna koyduktan sonra ise kalemkutusunu eskiz defterinin üstün koydu ve onları kenara itti. Son olarak masadaki bardaklar kalınca alabildiği kadar bardak aldı eline ve kapıyı açıp mutfağa gitti. Bardakları lavabonun içine koyduktan sonra odaya gidip kalan üç bardağı da aldı ve tekrardan mutfağa gitti. Bardakları teker teker sudan geçirdikten sonra hepsini makineye düzdü.

Mutfaktan çıkıp kilere gitti. Kilerden elektrikli süpürgeyi aldı ve tekrardan odasına gitti. Süpürgenin fişini prize taktıktan sonra odasının kapısını kapatıp süpürgeyi çalıştırdı ve odasını süpürme başladı. Her yerini süpürdükten sonra süpürgeyi kapatıp fişi çekti. Odaya kısa bir göz gezdirdikten sonra gururla gülümsedi. Bitirmişti sonunda odasını toplamayı. Dağınıklık aslında ona göre değildi ama eğer ki kafasına bir şeyi taktıysa ve sürekli o şeyi yapıyorsa hiçbir şey yapmaktan zevk almıyor, bir şey yapası gelmiyordu fakat yine de gülümsemeye devam ediyordu çünkü çabuk mutlu olan biriydi. Şu bir haftadır da yine bu döneme girmişti Minho. Hâl böyle olunca odası tâbiki de dağınık duruyordu. Aslında hâlâ öyleydi ama biliyordu eğer kafasını bir şeylerle meşgul etmezse sadece kendini daha fazla yıpratıcacktı. Ailesi çok üstüne geliyordu hep olduğu gibi, ama yarış vakti yaklaştığı için her zamankinden fazla yükleniyorlardı Minhoya. Oğulları gibi görmüyorlardı onu, sadece robot olarak veyahut bir kukla olarak görüyorlardı Minhoyu... işte en çokta bunu bilmek canını acıtıyordu Minhonun. Birde Jisung vardı. Ah birde ondan sakladıkları kardeşi... Ama hâlâ onun kim olduğunu bulamamıştı sadece babası sarhoşken onu aramış ve bir kardeşi olduğunu söylemişti...

Fire Of Love - Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin