from morning to night

68 7 95
                                    

Bölüm 19

_________________________________________________





"uyanması için 24 saat beklememiz lazım. Ona göre tetkikler yapılacak. Lütfen sizde kendinizi çok üzmeyin arkadaşınız uyandığı zaman size ihtiyaç duyacaktır."

Doktorun söylediği şeyler altı bedeni rahatlatmak yerine daha da germişti. Minho kendini toparlayıp doktora soru sormak için bir adım yanaştı doktordan tarafa.

"Peki neyden şüpheleniyorsunuz?"

"Her şey olabilir buna şuan bir cevap vermemiz pek mümkün değil. Aşırı yorgunluk ve açlıktan da bu duruma kadar gelen insanlar var fakat o an yanında olan arkadaşı çok parlak diye bağırdığını söylemişti. Soğuk havale ya da epilepsi olabilir veyahut beyinle ilgili bir şey de olabilir bu yüzden bir şey söylemek şuan için biraz zor. Ama umalım ki dediklerimden hiçbiri olmasın"

Doktor bunu dedikten sonra müsade istemiş ve altı düşünceli bedeni kendileri ile baş başa bırakmıştı. Hepsi aynı duyguları yaşıyordu. Beş beden sessizce düşüncelere dalarken bir bedenden gelen hıçkırık sesi ile hepsi o tarafa döndü.

Chris... O duygularını saklamakta şuan fazlasıyla zorlanıyor ve acısını içinde tutamıyordu.

Minho hemencecik gitti Chrisin yanına. Kendisinin daha kötü bir hâlde olmasını umursamadı ve sarıldı sıkıca, ağlayan bedene.

"Shh iyi olucak bizim bebeğimiz, bırakma kendini"

Chan da kollarını Minhoya sararken kesik kesik konuşmuştu ağlaması yüzünden.

"Önce kendini inandır dediklerine"

Gözleri doldu Minho'nun. Chrisin kurduğu bu cümle oradaki diğer bedenlerin de gözlerini doldurdu çünkü hepsi biliyordu ki Minho kendini içine kapatıcaktı yine ve en inanmayan da kendisiydi.

"İnanıyorum ki ben zaten"

Sesi titredi bu cümleyi kurarken. Bunu fark eden Hyunjin ve Jisung ise birbirlerine bakıp sessizce gözyaşlarını dökmeye başladılar. Minho'nun içinde küçücükte olsa bir umut vardı fakat o umut ne zamana kadar olurdu buna dair hiçbir fikri dahi yoktu.

"İnanıyor musun? Bir şey olmuyacak değil mi? İyileşicek..."

"Tabii, iyileşicek! Bizim köpüşümüz güçlü unuttun mu bunu?"

Chan, ona sarılan bedenden ayrılıp umutla Minhoya bakmıştı. Kurtulurdu değil mi sevdiği?

"Kurtulucak değil mi?"

Chan'ın sorusu ile Minho, Chan'ın kollarını tutarken yüzüne sahte bir gülümseme koyup konuştu bu sefer.

"Bir şeyi yok ki kurtulsun sadece bizi endişelendirmek istedi... Hem oradan gülümseyerek çıkıcak merak etme sen. Ama bebek gibi ağlamaya devam edersen gelir seni döver demedi deme bak"

Chan'ın ağlarken kıkırdamasını sağlarken diğerlerinin de yüzüne bir gülümseme yerleşmişti. Minho sanki bebekle konuşur gibi, sanki bebek oyalar gibi konuşuyordu Chrisle.

"Teşekkür ederim..."

Chan Minhoya mahçup bir şekilde bakıp sarılmıştı tekrardan. Teşekkürlerin en büyüğünü hak ettiğini düşünüyordu Minho'nun. Minho da Chan'a sarılıp sırtını sıvazlayamış ve ayrılmışlardı birbirlerinden.

Bir süre daha altı beden orada öylece bir umut beklerken yaklaşık bir saat önce aradıkları Changbin şimdi koridorda koştura koştura geliyordu yanlarına. Felix aramıştı Changbini gelmesi için. Changbin de olabildiğince çabuk bir şekilde kendini toparlamaya çalışıp gelmişti hastaneye. Herkesin bakışları Changbinin üzerindeyken erken davranmak istemiyorlardı. Jeonginle konuşmamışlardı bu konuyu bu yüzden Changbine hızla bir tavır almak istemiyorlardı. Tabii tavır almak istemsiz soğuk yapmak değildi. Bu kadarına hakları vardı.

Fire Of Love - Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin