Bölüm 18
_________________________________________________
Hyunlix
"Ya düzgün katsana şu unu!"
Felix'in söylenmesi ile Hyunjin ona tatlı tatlı bakmıştı.
"Bakmasana öyle ya! Hadi kat unu zaten şimdi pişen kurabiyeleri alacağız"
Felix'in tekrardan söylenmesi ile Hyunjin işaret parmağını una bulaşmış ve Felix kurabiye ile uğraşırken Hyunjin una buladığı parmağını Felix'in yanağına sürtmüş, Felix'in de yanağına un bulaşmasını sağlamıştı.
Felix kucağına alıp karıştırdığı kabı tezgaha bırakmış ve ondan uzun olan sevgilisine dönmüştü. Hyunjin ile bunu fırsat bilip az önce una buladığı parmağını tekrardan tezgahta duran un kabına uzatmış ve parmağını una bulayıp ışık hızında sevgilisinin yanağına sürtmüştü parmağını.
Peki Hyunjin durur mu? Ah hayır... Asla durmaz. Hyunjin bu sefer ise sevgilisini belinden tutup kendine çekmiş ve dudaklarına küçük bir öpücük bırakmıştı. Felix tam sevgilisine kızıcakken aldığı öpücük ile ağzını dahi açmamıştı yalnızca sevdiği adamdan aldığı öpücük yüzünden karnında çırpışan kelebekleri hissediyordu. Birde sevdiği adamın dudaklarını dudaklarında hissetmişti kısa bir süreliğine
Hyunjin Felixten ayrıldığında ondan kısa olan sevgilisine baktı. Sonra bakışlarını tezgahın boş kısmına çevirdi. İyi fikir, diye geçirdi aklından. Felix'i belinden tutup havaya kaldırmış ve tezgahtaki boş kısma, malzemelerin hemen yanına otutturmuş ve ellerini küçük sevgilisinin beline dolamıştı.
Felixte ellerini Hyunjin'in boynuna yerleştirmiş ve ikili birbirine yanaşmaya başlamış tam dudakları birbirlerine değmişken mikrodalganın sesi ile ikisi de gülerek kafalarını mikrodalgaya doğru çevirmişlerdi.
Hyunjin başını olumsuz anlamda sallarken Felix kahkaha atarak inmişti tezgahtan. Ardından da mikrodalgadan pişen kurabiyeleri çıkartıp tezgaha koymuştu. Hyunjin de gülmüştü bu olay karşısında. Komik gelmişti ikisine de.
Bir süre daha beraber kurabiye yapmış, ufak ufak birbirlerini öpmüş, bazense Felix Hyunjin'e kızmıştı. Mutfak konusunda fazlasıyla ciddiydi Felix.
Diğer kurabiyeleri de pişirdikten sonra ikili etrafı toplamış kendilerine birer kahve yapmış ve birkaç kurabiyeyle yaptıkları kahveleri alıp balkona çıkmışlardı. Yağmur yağmaya başlamıştı. Huzurdu bu onlar için. Bu yüzden bu huzurun tadını çıkarmaya karar verdiler.
Minsung
Minho hâlâ aramasını açmayan Jisung yüzünden biraz tedirgin hissediyordu. Hadi ama daha iki saat önce bu saatte Jisung'un evinin önüne gelip, oradan da han nehrine gideceklerini kararlaştırmışlardı. Minho da tam vaktinde Jisung'un evine gelmişti fakat Jisung'tan ses seda yoktu. Arama sonlandığında Minho tekrardan aradı Jisung'u. Bu altıncı aramasıydı. Birkaç çalıştan sonra telefonun açılması ile Minho'nun yüreğine biraz olsun su serpilmişti. Jisung'tan hiçbir ses gelmeyince Minho konuşmuştu.
"Nerdesin sen?"
"Ha? Uyuyordum Changbin nerde olabilirim"
Minho duydukları ile dudağını ısırdı. Fakat bu gülmemek için olmuş bir şeydi. Jisung uyku sersemi olunca biraz salak olabiliyordu.
"Changbin mi? Sevgilini nasıl tanıyamadın... Ve Jisung uyudun mu sen? Tanrım..."
Minho gülmesine engel olmadı bu sefer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire Of Love - Minsung
Fanficİki yıllık hırsla yapılan şeyler birinin hayatını mahvedebilir ve daha da kötüsü onu ölüme sürükleyebilir özellikle de ona bunu yapan sevdiği kişiyse... TW: intihar girişimi, kendine zarar verme, küfür, aile baskısı vb gibi etkileyebilecek unsurlar...