Bölüm 11_________________________________________________
8 Ekim
Hastalık. Sevmek bir hastalıktır.
On birinci yaş gününü hatırlıyordu. Daha küçücükken doğum günü kutlamaktan nefret etmişti. Ailesinin gerçek yüzüyle daha küçük bir çocukken karşılaşmıştı Minho. İlkokuldayken olmayan arkadaşlarına "benim de annem ödevlerime yardım ediyor" demek isterdi. Bunun hayaliyle yaşardı. Ya da tekrardan olmayan arkadaşlarına "babam bana sınavdan yüksek aldım diye hediye aldı!" Demeyi çok isterdi. Fakat hepsi hayalinde kalmıştı. Arkadaşı yoktu Minho'nun. Daha doğrusu olamamıştı çünkü ailesi onu bilmediği bir nedenden dolayı okula göndermemiş evde eğitim görmesini istemişlerdi. Haftalarca odasından çıkmadığını sadece belli saatlerde çıktığını hatırlıyordu. O karanlık oda küçücükken ruhuna işlenmişti sanki. On birinci yaş gününde ona verilen tek hediye gözlerini açlıktan hastanede açması ve bayıldığı için eve gelince tekrar dövülmesiydi. Minho'nun hayatı böyleydi... Ortaokulda ise yine evden eğitim görmüştü. Arkadaşı yoktu diğer çocuklar gibi. Erken olgunlaşmak zorunda kalmıştı Minho... kaç kere karşı çıktığı için dövüldüğünü hatırlıyordu. Hem de her zerresine kadar hatırlıyordu bunları.
Ortaokulda ilk kez nefes alamıyormuş gibi hissettiği için ailesi evde yokken çarşafların ucunu bağlayıp pencereden sarkıtmış ve bahçeye bu sayede inebilmişti. Korkmasına rağmen karşı sokağa kadar gitti. Ailesi geç gelirdi bunu biliyordu ama yine de korkuyordu. Mahallede onu görenler şaşırıyordu. Daha önce bu çocuğu görmediklerine eminlerdi. Minho ya sabah çok erken saatlerde dışarıya çıkabiliyordu ya da gece geç saatlerde. Gündüz çıksa bile Minhoya maske taktırıyor ve arabayla dışarıya çıkartıyorlardı. Böyle acımasız bir ailesi vardı işte Minhonun. O gün sokaklardan birinde oturmuş ve top oynayan çocukları izlemişti. Ne kadar izlemişti bilmiyordu ama havanın kararması üzere olduğunu fark edip oturduğu yerden kalkmıştı eve gitmek için. Koşarak eve giderken çarptığı bedenle duraksamıştı. "Hey dikkat etsene! İyi misin?" Çocuğun ona iyi misin demesi ile yere düştüğünü fark etmişti Minho. Başını hafifçe sallamıştı. Çocuğun yanında bir kişi daha vardı. Çarptığı çocuk Minhoya elini uzatıp onu yerden kaldırmış üstüne üstlük kendini de tanıtmıştı.
"Ben Kim Seungmin, bu da arkadaşım Hwang Hyunjin"
Minho onlara gülümseyerek bakmış ve kendinizde tanıtmıştı.
"Ben de Lee Minho"
İki çocuğun ağzı da şaşkınlıkla açılmıştı.
"Şu büyük evde oturan Lee ailesinden misin yoksa?"
Minho ne diyeceğini bilememişti bu yüzden sadece belli belirsiz başını sallamıştı.
"Yarın maç yapıcağız bir kişi eksik gelmek ister misin?"
Hyunjin'in sorusu ile Minho başını sağa sola sallamıştı.
"Evden çıkmam pek mümkün değil üzgünüm"
İki çocuk bunun nedenini anlamasalar da bozuntuya vermediler.
"Ah sorun değil bize evinin yerini iyice gösterir misin sen çıkamadığın zaman biz camdan sana bakarız ve birbirimizi görmüş oluruz, iyi birine benziyorsun"
Minho Hyunjin'in dedikleriyle utanmış fakat kabul etmişti. Beraber konuşarak eve doğru ilerlemişlerdi. Seungmin gördüğü çarşaflar ile aynı Hyunjin gibi şaşırmıştı.
"Ah sen ne diye buradan indin kapı yok mu evinizde?"
"Dışarıya belli saatler dışında çıkmam yasak"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire Of Love - Minsung
Fanfictionİki yıllık hırsla yapılan şeyler birinin hayatını mahvedebilir ve daha da kötüsü onu ölüme sürükleyebilir özellikle de ona bunu yapan sevdiği kişiyse... TW: intihar girişimi, kendine zarar verme, küfür, aile baskısı vb gibi etkileyebilecek unsurlar...