14.

206 19 4
                                        

TÜRKİYE-ANKARA

"Kulaklarım çınlıyo lan benim?"

"Lan Yakup vücudunda olan her değişikliği biz bilmek zorunda mıyız?" dedi Şenol gülerek ama Yakup gülmüyordu ve onun durgunluğu bir anda herkesi tedirgin etmişti. 

Şenol ellerini sarı saçlarında gezdirerek yüzünü temizlediği silahından kaldırıp Yakup'a baktı. Arkadaşı sıkıntılı bir halde etrafı izliyordu bakıyordu ama görmüyordu. Şenol oturduğu yerden kalkıp onun yanına oturduğunda Yakup kendine gelmişti. 

"Neyin var lan senin?"

"İçime bir huzursuzluk düştü kötü bir haber alacağız sanki," dedi ve ellerini sertçe yüzünde gezdirdi. Şenol korkuyla kasıldı ama yine de arkadaşına destek olmak için kolunu Yakup'un omzuna attı.

"Gönlünü ferah tut deli uşak sonra da Allah'a sığın gerisi boş, biz hep kötü haber alırız ne zaman yüzümüz güldü ki?" dedi Şenol acı dolu bir gülümseyişle... Gözlerinin önüne kaybettikleri toprağa koymaya kıyamadıkları geldi... 

"Osman iyi mi acaba? Aklım hep onda lan Şenol. Onu orada bir başına bırakmışız gibi geliyor sanki yine başına bir şey gelecek ve biz geç kalacakmışız gibi hissediyorum. Onu ilk bulduğumuz an gözlerimin önüne her gelişinde buz kesiyorum. Sinirden beynim durur gibi oluyor, Osman'a karşı başka bir sorumluluk var sanki içimde." dedi Yakup. Taşıdığı acı sesine yansımış hepsinin içine dokunmuştu. 

Aziz normalde konuşan bir adam olmadığı için onun sesini duymak Yakup'u kendine getirmişti. 

"Alnımıza ne yazıldıysa onu yaşarız kardeşim. Ne bir adım fazla ne bir adım eksik... Kendini hiçbir şeyden sorumlu tutma... Biz insanız sadece Allah ne kadar olur verdiyse onu yaşarız ya da yaparız. Osman'ı bulduk ve aramıza aldık bu onun kaderinde vardı. Almanya işi de onun kaderinde vardı ve şuan o bunu yaşıyor bizde burada görevimizi yapıyoruz." dedi ve askeriyenin içerisinde bulunan avludan ayrılarak arkadaşlarından uzaklaştı Aziz. Ardında bıraktığı sigara dumanı ise kederini saklamaya yetmemişti... Ruhu darlanan sadece Yakup değildi. 

Yıldırım komutan üç gündür yoktu ve hepsi hop oturup hop kalkıyordu. Gelen her haberle canları biraz daha sıkılıyordu.  Hepsi tekrar sessizliğe bürünmüştü ta ki Sercan bir elinde silahla bir elinde beyaz bir kağıtla onlara doğru koşana kadar.

Yakup sıkıntıyla kafasını iki yana salladı ve hızla ayağa kalktı.

"Al işte ben size demedim mi kötü bir haber alacağız diye adam delirmiş gibi elinde silahla bize koşuyor," dedi Yakup ve gülerek ellerini Şenol'un omzuna koydu. Stresini onun omuzlarını sıkarak çıkarmak ister gibiydi. 

Sercan nefes nefese önlerinde durduğunda hepsi delirmek üzereydi Aziz bile karmaşayı görmüş hızla yanlarına gelmişti. 

Şenol, Sercan'a bir adım yaklaşarak elindeki kağıdı almış ve okumaya başlamıştı. 

"Sizi çok özledim ama bunu oraya gelince yüzüme vurmayın yoksa sizi bıçaklar, uykunuzda hadım ederim..."

Yakup güldü ve "Eder valla." dedi.

Umut ona kızarak "Bi sus oğlum ya bi sus, devam et Şenol."

"Buradaki işim bitmek üzere Yıldırım komutanım her şeyi biliyor ve size de anlatacak, bu sefer bize İstanbul yolu göründü gibi... Yani demem o ki ben sizi İstanbul'da bekliyor olacağım. Sağlıcakla kalın kardeşlerim..."

Bekir ellerini alnına bastırdı ve derin bir of çekti.

"La ben İstanbul'dan nefret ederim la... Niye Erzurum değil niye hep İstanbul ne bok var bu İstanbul'da biri bana desin la... Aha da tansiyonum çıktı."

AŞK YARASI (Osman Polat) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin