***
ALTINCI BÖLÜM
"O AN RADYODA ZARA'NIN SESLENDİRDİĞİ 'TEZ GEL YARİM' TÜRKÜSÜ ÇALIYORDU..."
***
Pervane olduğu yerde kıpırdanınca burnuna temiz çarşaf kokusu dolmuştu. Gözlerini aralamaya korksa da saatin kaç olduğunu ve nerede olduğunu merak ediyordu. Olduğu yerde yavaşça doğruldu ve karşısında ki duvarda asılı olan büyük saatine baktı. Saat yediyi geçiyordu yatağının içinde günü bitirmişti. Ayaklarını yere bastığında tüm zeminin sallandığını hissetti. Uyku dengesinin bozulmasına neden olmuştu ya da yaşadıkları ama o bütün suçu uykusuna atabilirdi.
'Pislik herif sana laf anlatmaya ve kendimi kanıtlamaya çalışayım derken tüm enerjimi söküp aldın, bunun intikamını senden alacağım,' diyerek odasının içinde dolandı ve sonunda bir duş alması gerektiğini düşündü çünkü kokuyordu ve sinirliydi. Onu ancak sıcak bir duş kendine getirirdi.
Suyun altında durmak içindeki yorgunluğun akıp gitmesini ve iyi hissetmesini sağlıyordu. Gözlerini kapadı ve gün içinde ne yaşadığını neler yaptığını düşündü. Ve gerçek anlamda böyle ne zamana kadar yaşayabileceğini hayal etti ve umutsuzluk kalbini sardı.
Ve aklına gelen ilk şey...
Affan'a söyledikleriydi...
'Karanlıklar efendisi...'
Dizleri üstüne çöken adama kur yapmıştı. Pervane'nin baş ağrısı katlanarak artıyordu. Hırsla vücudunu ovdu açlarını çekiştirerek yıkadı ve duştan çıktı.
Toplantıda Antepli Hüseyin'e ve onun oteller krallığına, güçlü servetine karşı savaşmıştı. Adam onu dinlemiyor her seferinde Pervane' ye 'bana otelini sat zengin ol' diyordu.
Pervane saçlarını elinde tuttuğu büyük havluyla kurularken adama yüzlerce küfür savurmuştu. Evet, bir şekilde oteli işletiyor iyi para kazanıyordu ama Antepli Hüseyin'in ona teklif ettiği para Türkiye'deki hayallerine koca bir kapı açmasını sağlayabilirdi. Ama Pervane yapamıyorum elleriyle büyüttüğü evladını o tuhaf adama vermek istemiyordu. Üstüne kırmızı geceliğini giydi ve saçlarını bileğinde tuttuğu tokasıyla bağladı. Artık yatağına dönmeli ve aklındaki düşünceleri bir araya toplamalıydı. Ne yapacağına karar vermesi gerekiyordu. Derin bir nefes aldı ve gün içinde yaptığı tüm saçmalıkları unutmaya karar vermişken kulaklarını derin bir öksürük sesi doldurdu.
'Affan' diye seslendi ama kendi sesini bile zor duymuştu. Genç adam saatlerdir onu kapının önünde bekliyor olamazdı. Koşarcasına kapıya gitti ve hiç düşünmeden hızla kapıyı açtı. Tabii açar açmaz pişman oldu. Çünkü Affan onu görünce tekrar öksürmeye başlamıştı hatta boğulmak üzere olduğunu bile düşünülebilirdi.
"Sen iyi misin Affan?" dedi Pervane o an üstünde incecik bir gecelik olduğunu unutarak. Affan'a dokunuyor yüzünü elleri arasına alıp genç adamın yüzüne bakmaya çalışıyordu ama Affan inatla onu kendinden uzaklaştırmaya ve neredeyse çıplak olan bedenine bakmamaya özen gösteriyordu.
"Lütfen üstünüze bir şeyler giyin!"
Pervane'nin kulaklarından sinirden buhar çıkmak üzereydi ve bu sefer sinirine yenik düşen o oldu. Ne yaptığının ve üstünde ne olduğunun farkına varabilmişti. Genç adamın onu itiyor olması ve çatık kaşları ise onu utandırmıştı.
Eliyle önünde tüm heybetiyle duran adamın çenesini tuttu ve başını hızla duvara bastırdı. Parmak uçlarında yükselip burnunu Affan'nın yüzüne yaklaştırdı. Onu öldürmek ister gibi bir hali vardı. Öldürmek veya öpmek Pervana ona dokunabileceği tüm olasılıklara balıklama atlama eğilimindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK YARASI (Osman Polat)
RomanceOsman Polat bu görev için uygun olmadığını en başından beri biliyordu bunu komutanına anlatmaya çalışmıştı ama başarısız olmuştu. * İki hırçın ve yaralı yürek. İkisininde inançları bambaşka ikisininde korkuları farklı ama kalp atışları gülüşleri ay...