***
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
"O AN RADYODA ARİF SAĞ'IN SESLENDİRDİĞİ 'NE AĞLARSIN BENİM ZÜLFÜ SİYAHIM' TÜRKÜSÜ ÇALIYORDU..."
***
Osman dudaklarını nereye kondurduğunu fark ettiğinde geri çekilmesinin anlamsız olacağının farkına varmıştı, sonradan yapacağı hareketi başta yaptığı için büyük pişmanlık duyuyordu. Bavulunu alıp Türkiye'ye dönecekti çünkü öptüğü ve hırpaladığı kız onu yanında istemeyecekti. Tüm bunlara rağmen ölümüne gülümseyerek koşmak istiyordu.
Ve bu yüzden Pervane'yi öpmeye devam etti.
Pervane o an hiçbir şeyin farkında değildi ne sert kapının ne yerden kesilen ayaklarının ne uğuldayan kulaklarının ne de başka bir şeyin... Hisleri yalnızca Osman'a odaklanmıştı. İki günde kafayı bozduğu adam onu öpüyordu. Doğrusu kararsızlıkla dudaklarını oynatıyordu. Pervane ise buna bir son vermek isteyerek dudaklarını hırsla adama bastırdı. Dişlerini araladı ve onu gücüyle ezmeye çalışan adamı tutkusuyla sarstı. Şimdi o Osman'ı cezalandırıyordu. Genç adam onun tutkusu ve güzelliğinin karşısında yenilgiyi kabul etmişti.
Osman diline değen sıcak dilin etkisiyle titredi. Onu sakince öpmek istiyor ama olay başka bir boyuta geçmişti ve o buna izin veremezdi. Sanki koptuğu konuya geri dönmek isteyen bir öğretmen gibi dudaklarını hızla Pervane'den ayırdı.
"Dengesizliklerini üstümde sindirmeye çalışırsan sonuçlarına katlanırsın. Bugün ki işimi bir daha ki sefere tamamlar seni pişman ederim. Şimdi yemeğe in ve bende seni takip edeyim olması gerektiği gibi," dedi Osman ve içinde dört nala koşan kalbine onlarca sessiz küfür etti.
Pervane geri çekilen adama baktı baktı ama göremedi gözleri akmayan yaşlarla yanıyordu hayatında ilk defa bir adam canını ve ruhunu acıtmıştı. Ama bunu o istemiş ona bunun için izin vermişti. O öpücükten sonra Affan'ı kovabilirdi ama kovmamıştı. Dili bunu demeye varmamıştı. Titreyen bacaklarına inat yüzünü kapıya döndü, yavaşça üstünü düzeltti. Kapıyı aralayıp asansöre doğru yürüdü. Arkasından gelen adımlar ise onu rahatsız etmesi gereken yerde huzurlu hissettiriyordu.
'Ben gerçekten psikopatım,' diye düşündü.
Neydi bu adama karşı hissettiği şey. İlk görüşte aşk mı? İlk görüşte takıntı mı? İlk görüşte bağlılık mı? Bilmiyordu ama artık adımlarını daha huzurlu atıyordu. İstediği olmuştu biraz tuhaf olmuştu ama Affan artık onundu. Büşra'yı bulmalı ve ona teşekkür etmeliydi.
Asansöre bindiğinde yanında ki adamın gölgesinde başını yere eğdi.
"Yemekten sonra odama çıkacağım yarında buradaki otel sahipleriyle toplantım var benimle birlikte geleceksin sabah dokuzda kapımda ol," dedi Pervane ve konuşabildiği için kendisini alkışlamak istedi. Nasıl olmuştu da bir çırpıda konuşabilmişti bilmiyordu. Asansörün zemininde ki kırmızı halıda gezinmeye devam etti gözleri onu bir artist gibi aydınlatan küçük ışıklardansa nefret etti.
Osman aldığı emri göz ucuyla dinledi. Az önce öpüştüğü kız yüzüne bile bakmıyor ama ondan vazgeçmiyordu da takıntılı doğasını çözmeye başlamıştı ve bunun içten içe ürkütücü bir şey olduğunu biliyordu.
'Baban gibi psikopatın tekisin değil mi ufaklık!'
Tiksinerek kıvırcık kara saçların sakladığı kızı ses çıkarmadan izledi. Asansör durduğunda ise önce onun çıkmasını bekledi sonra hemen ardından ileri atıldı. Görevinin ilk adımını tamamlamıştı sırada duyması gerekenleri duymak ve kızın bağlantılarını öğrenmek vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK YARASI (Osman Polat)
RomanceOsman Polat bu görev için uygun olmadığını en başından beri biliyordu bunu komutanına anlatmaya çalışmıştı ama başarısız olmuştu. * İki hırçın ve yaralı yürek. İkisininde inançları bambaşka ikisininde korkuları farklı ama kalp atışları gülüşleri ay...