###
Bir Ay Sonra...
"Baba beni anlamıyor musun Türk hükümetinin baskıları ve buradaki Türklerin protestoları yüzünden Alman hükümeti bizden tamamen uzaklaştı. Sanki bize senelerdir yardım eden onlar değilmiş gibi davranıyorlar. Ve bir türlü görüşmem gereken adamlardan cevap alamıyorum," dedi Pervane öfkeyle, telefonun ucundaki adama derdini anlatmaya çalışırken olduğu yerde çırpınan zavallı bir tavuk gibi görünüyordu. Topal Cafer onu dinlemiyor bağırmaya devam ediyordu. Pervane bu sefer telefonu sakince masasının üzerine koymuş babasının öfke nöbetinin bitmesini bekliyordu.
Topal Cafer karşı taraftan bir ses gelmediğini anladığında sakinleşmek zorunda kalmıştı. Elini kirli yüzünde dolaştırmış açlıktan guruldayan midesine kızmaya başlamıştı. Hali haraptı ve Pervane gibi o da kimseye ulaşamamıştı. Nato toplantısında Türkiye'nin herkese haddini bildirmesi ve herkesin terör örgütüne yapmış olduğu desteği açık açık anlatması son dönemlerdeki en vurucu nokta olmuştu. Türkiye'nin bu çıkışı Almanya'nın geri adım atmasına neden olmuştu. Elbette yine yeniden örgütlere destek vermeye başlayacaklardı ama bunun zamanı o an belli değildi ve Cafer'in hemen paraya ve silaha ihtiyacı vardı. Türkiye'de ki uyuşturucu ve kadın ticareti de sekteye uğramıştı. Herkes korkuyla bir köşeye saklanmıştı. Askerler ve Özel Harekat Polisleri dört bir yandan bastırmışlardı.
"Pervane beni dinliyor musun?" dedi adam en sonunda sakin bir ses tonuyla. Pervane derin bir nefes alarak sinirden titreyen elini masanın üstünde duran telefona uzattı.
"Efendim baba," dedi yorgunca...
"Hâlâ Türkiye'ye gitmek istiyor musun?"
Pervane oturduğu sandalyeden fırlarcasına kalkmış telefona doğru bağırmaya ve gülmeye başlamıştı. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle Topal Cafer'e hemen cevap vermişti.
"Tabii gitmek istiyorum baba tabii. Burada okulum bitti. Sadece tezimin sonucunu bekliyorum. Oteli satın almak isteyen bir psikopatta var biliyorsun. Oteli satar birazını sana yollar diğer yarısıyla Ankara ya da İstanbul'da bir otel satın alırız," dedi Pervane her şeyi planlamıştı ve telefonun diğer ucundaki adam da artık bunu görebiliyor çaresizlik içinde kabul etmek zorunda olduğunu biliyordu.
Topal Cafer olduğu yerde dört döndü derin derin nefes aldı. Boğulur gibi oldu ama kapının ötesinden gelen homurtular huzursuz adamlar onu mecburiyete sürükledi.
"Pervane Büşra'yla işlerinizi ayarlayın Abdullah'ı da yanınıza alıp Türkiye'ye dönün ve orada yatırım yapabileceğiniz bir yer bulun hem de acilen. Bize para lazım, sürekliliği olan sıcak para...
Pervane mutluluktan çığlık atabilirdi ama bunu yapmadı çünkü babasının sesi sıkıntılı geliyordu. Dudaklarını birbirine bastırıp çığlığını içine hapsetti. Sonunda içindeki boşluğu doldurabilecekti vatanım dediği halkım dediği hayalin gerçekliğine kavuşabilecekti.
Pervane telefonu kapattığında ne yapacağını bilmez bir haldeydi. Şimdi nereden başlamalı ve ne yapmalıydı. Affan'a ne olacaktı? Onunla gelecek miydi? Pervane eliyle alnına vurarak kendisine kızdı onca derdinin arasında merak ettiği şey Affan ve onun bundan sonra ne yapacağıydı. Gerçekten aklını kaybetmişti.
Almanya'nın kasvetli havası bile bugün ona güzel geliyordu. Son kez camdan dışarı baktı veda eder gibiydi ve bu veda onu hiç üzmüyordu. Omuzlarını dikleştirdi ve sakin kalmaya çalışarak dışarı çıktı. O kendisine sakin diyebildi ama dışarıdan hiçte öyle olmadığı belli oluyordu. Otelin yemek bölümünde elinde defteriyle bir şeyler hesaplayan Büşra'yı bulması pekte uzun sürmedi. Büşra ona doğru koşan arkadaşını gördüğünde bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Sadece duyup duymamaya hazır olduğunu bilmiyordu. Gözlerini kapadı ve yavaşça açtığında Pervane karşısında ellerini çırpıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK YARASI (Osman Polat)
RomanceOsman Polat bu görev için uygun olmadığını en başından beri biliyordu bunu komutanına anlatmaya çalışmıştı ama başarısız olmuştu. * İki hırçın ve yaralı yürek. İkisininde inançları bambaşka ikisininde korkuları farklı ama kalp atışları gülüşleri ay...