***
YEDİNCİ BÖLÜM
"O AN RADYODA SECCAD MEHMED'İNİN SESLENDİRDİĞİ 'GÜL TÜKENDİ BEN TÜKENDİM' TÜRKÜSÜ ÇALIYORDU."
***
Elleri titriyordu.
Peki, neden böyle olmuştu. Bedeninde onlarca yara izi bırakan adamın kızı yüzünden mi böyle olmuştu? Yüreği intikamla, tiksintiyle dolması gereken yerde tuhaf bir kıskançlıkla kavruluyordu. Sahi neydi onu böylesine sinirden titreten asıl sebep?
Kıskançlık mı?
Eğer Pervane'yi kıskanacak kadar önemsemeye ve ağına bu kadar çabuk düşmeye meyilli bir adam olduğunu bilseydi. Almanya'ya gelmeden önce kafasına sıkardı.
Büyük jipin içinde önündeki kalabalık otoparka bakındı. Pervana çoktan Abdullah'ığla gitmişti. Oysa arabanın içinde tüm duygu karmaşasının ağırlığıyla oturuyordu. Ellerinin titreyişi dinmeye başladığında derin bir nefes aldı ve sakinleşmeye çalıştı.
Parmakları parlak ekranda süzüldü ve en sonunda Çorumlunun numarasını rehberinde buldu.
Telefon ikinci kez çalmasına gerek kalmadan açıldı.
"Alo Çorumlu sen bilirsin bu Abdullah dallaması kim?"
Muzaffer'in sinirli solumasını duyunca Osman daha da gerildi.
"O piç örgütün buradaki genç yapılaşmasının başı, Pervane'nin erkek arkadaşı ve beynini yıkayan adam. Ayrıca en büyük amacının üniversite de ki Alman gençlerinin nefretini Türk askerine ve siyasetine çekmek olduğunu biliyoruz. Bizi Almanya'nın gelecek nesline kötü bir ülke olarak empoze etmeye çalışıyorlar ve bu konuda çok başarılılar."
Osman nefes bile almadan Muzaffer'i dinledi.
Neyle karşı karşıya olduğunu görebiliyordu ve Pervane ciddi anlamda onun için en dipteydi. Pervane'nin fikirlerini duymak zaten ona iyi gelmemişken bir de etrafındaki adamların nasıl insanlar olduğunu öğrenmek ona iyi gelmemişti. Pervane karanlık fikirlerin en dibinde dans ediyordu.
"Başka bildiğin bir şey var mı?"
"Yok kardeşim, işte Abdullah'ın bağlı olduğu üst düzey yetkilileri bulmaya ve delil toplamaya çalışıyorduk ama pek başarılı olamadık çünkü bizi kendilerine yaklaştırmadılar, özel olan her şeyde bizi geride tuttular. Bunu yaşadığında anlayacaksın."
Osman yumruk yaptığı elini birkaç kez direksiyona vurdu ve başını iki yana salladı sanki durumdan hoşlanmadığını göstermek ister gibi bir hali vardı ama tek sorun Muzaffer'in onu göremiyor oluşuydu.
"Çorumlu," dedi birden Muzaffer onun sesinden korkmuş ve endişeyle cevap vermişti Osman'a.
"Söyle kardeşim iyi misin bir şey mi oldu?"
"Olmadı ama olacak oldurmak zorundayım," dedi ama Muzaffer onu anlamadı.
"Anlamadım kardeşim?"
"Pervane bana aşık olacak?"
Çorumlu buna en samimi gülüşüyle karşılık verdi.
"Sana pembe hayallerinde başarılar dilerim. Bizde senin düşündüğün şekilde onu etkilemeye çalıştık ama o kıza yaklaşmak ölüme yaklaşmak gibi hem Abdullah bırakmıyor yakasını hem de Pervane kendisine yaklaşan yabancıları vurma eğiliminde olan bir kız," dedi Muzaffer bıkkınlıkla. Osman onların Pervane'ye yaklaşmaya çalışma çabalarını gözü önüne getirmek istemiyordu. Bu görev arkadaşına içten içe kızmasına neden olurdu. Ve Çorumlu bilmese de Osman Pervane'ye karşı bir sıfır öndeydi. Bir öpücük almıştı ceza gibi bir öpücüktü ama en azından kızın ona karşı olan direncini ve tepkisini görmüştü. Pervane'den yana umudu vardı ama Osman kendisine güvenemiyordu. Bunu Muzaffer'e söylemedi arkadaşına teşekkür etti ve Büşra'yı izlemeye devam etmesini söyleyerek telefonu kapadı. Başını direksiyona koydu. Sabırla Pervane'nin onu aramasını bekledi. Hiç bir yere gitmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK YARASI (Osman Polat)
RomansaOsman Polat bu görev için uygun olmadığını en başından beri biliyordu bunu komutanına anlatmaya çalışmıştı ama başarısız olmuştu. * İki hırçın ve yaralı yürek. İkisininde inançları bambaşka ikisininde korkuları farklı ama kalp atışları gülüşleri ay...