1

3.7K 211 67
                                    


***

BİRİNCİ BÖLÜM

"O AN RADYODA CEM KARACA'NIN SESLENDİRDİĞİ LÜM' ŞARKISI ÇALIYORDU..."

***

"Heval bu bayıldı!"

Amerikan yapımı tuhaf renkli paçavralarıyla donanmış adamlar ve kadınlar inandıkları saçmalıklar uğruna genç adamın etrafını çevirmişlerdi. Hayatlarında belki de ilk defa bu kadar yakından bir komando görüyorlardı. Bunun heyecanı ve korkusu sarmıştı hepsini. Ama elleri bağlı bir adamdan korkuyor olduklarını hepsi birbirinden gizlemeye çalışıyordu.

Grubun başı ve herkesten biraz daha yaşlı olduğu belli olan Topal Cafer sekerek ölmek üzere olan komandoya doğru yaklaştı. Başına diktiği adamına sert bir tokat atıp küfretmeye başladı.

"Lan gerizekâlı bu adam konuşamadıktan sonra benim ne işime yarar! Senden yüz kat daha değerli bu adam sense tutmuş adamı öldürecek kadar dövmüşsün seni domuzlara yem ederim piç kurusu!"

Yerde yatan adam korkuyla büzüşmüş, titriyor Topal Cafer'den kaçmaya çalışıyordu.

"Ama heval adam kaçmaya çalıştı," dedi adam ve Topal Cafer'in tekmesinden kaçamadı.

"Lan sizi bana sayıyla mı gönderiyorlar! Adamın elleri, bacakları demirlerle bağlı ip bile değil lan demir demir! Adamın ölüsü bile sizin nerdeyse korkudan altınıza sıçmanıza neden olacak, kalk git lan gözümün önünden!" dedi Cafer ve en yakınında ki kadına seslendi.

"Gel buraya," dedi ve kadını baygın yatan komandoya doğru itti. Çığlığına engel olamayan kadın elleri üzerine komandonun yanına düştü. Nefretle gözlerini Cafer'e çevirdiğinde duyduğu gür bir kahkaha olmuştu.

"Bana nefretle bakmaktan vazgeçip yanında ki adamı yaşatmaya çalış o ölürse sende ölürsün unutma," dedi Topal Cafer ve arkasını dönüp mağaranın içindeki adamları gruplar halinde dört bir yana dağıttı. Bir ayı aşkın süredir komando ellerindeydi. Neredeyse Irak'ın her yerini gezmişlerdi ama adamın ağzından tek bir kelam alamamışlardı. Daha sonra ondan tamamen kurtulmaktan vazgeçip komandoyu yem olarak yanlarında taşımaya karar vermişlerdi. Ellerinde bir Türk askeri varken onlara kimse saldırmayı göze alamazdı.

Dizlerinden kuvvet alıp ayağa kalkan kadın itaatkâr bir şekilde başını sallamış ve mağaranın girişindeki ki fıçılara doğru yürümüş elindeki tası su ile doldurmuştu.

Cafer kadının adama su içireceğini zannetse de kadın suyu komandonun başından aşağıya ve sırtında ki derin yaraların üstüne dökmeye başlamıştı. Manzaranın keyfini çıkaran Cafer kahkaha atarak yanında ki adama komandoya bakan kadını gösterdi.

"Adı ne bunun?"

"Delal'dir heval," dedi adam ağzından salyalar akıtarak kadını izledikleri sırada. İki adam gülüşerek ağızlarından akan salyaları silmeye tenezzül etmedikleri sırada kadın elindeki kirli bezle komandonun sırtında ki ve göğsündeki derin bıçak yaralarını siliyordu. Bir kez daha adamın tüm vücuduna soğuk su döktüğünde kulaklarını dolduran haykırışla genç kadın güldü ve dizleri üstüne çöküp yaralı adamın saçlarına asıldı.

"Senin yüzünden itilip kakıldım Türk! Ve seni öldürmek için yanıp tutuşurken yaralarını temizlemek zorunda kaldım! Şimdi çabuk kendine gel ve beni bu eziyetten kurtar!"

AŞK YARASI (Osman Polat) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin