8

621 59 15
                                    


***

SEKİZİNCİ BÖLÜM

"O AN RADYODA KIVIRCIK ALİ'NİN SESLENDİRDİĞİ 'ISIRGAN OTU' TÜRKÜSÜ ÇALIYORDU."

***

Topal Cafer gününün güzel geçtiğini düşünüyordu hatta bundan neredeyse emindi. Kızından güzel haberler alıyordu ama yine de içinde bir huzursuzluk yeşeriyordu. Sanki bir şey olacakmış gibi hissediyordu ve genelde hislerinde de yanılmazdı.

Aylardır durmaksızın geziniyorlardı. Ellerindeki askeri ve birçok adamını kaybetmiş o gün canını zor kurtarmıştı ve o günden sonrada bir yerde durup uzun süre konaklamaktan korkar olmuştu Topal Cafer.

Kurak çöl arazisinin ortasındaki tek yeşil alanın etrafında toplanmış olan evlerin arasında büyük bir ağacın altında oturuyor, parmaklarını hırsla önündeki masaya vuruyordu. Etrafında onlarca adam vardı ama onun gözü meydanın ortasından akan minik ırmağa takılmıştı.

Su hayattı. Suyun olduğu yerde yaşam vardı ve o tatlı suyun, ırmakların göllerin olduğu her toprak parçasını kendi amacı için kullanmak istiyordu. İnsanlarını bir şekilde kendine çekmeliydi ve bunun için önce paraya sonra da üstünde huzurla yaşayacakları topraklara ihtiyaçları vardı. Ama bildiği bir şey daha vardı o aradığı huzuru Türk askerleri ona asla sunmayacaktı. Onu ayakta tutan şeyse kızına karşı olan umudu ve Türkiye'ye karşı nefret besleyen ülkelerin desteğiydi.

Hayatında yaptığı en iyi şey belki de Pervane'yi kazanmak olmuştu. Yüzündeki pis sırıtış kendisiyle gurur duyduğunu gösterir gibiydi. Geçmişte yaptığı şeyler gözünün önüne gelince kahkahalarına engel olamadı. Pervane'yi kazanmak topal kalmasına neden olmuştu ama güzel kız buna fazlasıyla değmişti. Onun şen kahkahalarını duyan adamları ürkek gözlerle ele başlarına doğru döndüler. Sanki onun bir şey demesini bekliyor gibiydiler.

Tabii Topal Cafer'de onların bu isteğini geri çevirmemişti.

"Gözleriniz benden bir şey bekliyormuş gibi bakarken susmak olmaz öyle değil mi?"

Cafer adamlarının coşkulu haykırışıyla iyice hava girmişti. Elini masaya vurup ayağa kalkmış ellerini arkasında birleştirip yürümeye başlamıştı.

"Durmayacağız. Durursak bizi bulurlar o zaman amacımıza ulaşamayız. Halkımız için, özgürlüğümüz için topraklarımız için ayakta durup savaşımızı kazanacağız!"

Cafer kendi savaşında önde olduğunu biliyordu ama şimdilik bu onda kalacaktı. Adamlarının coşkusu her dakika katlanarak artıyordu. Onları bir süre serbest bırakmaya karar verdi. Çevrelerini saran evlerden hiç ses çıkmıyordu Cafer onları korkuttuklarını biliyordu ama yine de sadakatlerinden emin olamıyordu. Herhangi bir ülkenin askeriyle uğraşacak güçte değildi. Aklında olan şeyde savaşmak değil akıllıca bir politikayla yolunu aydınlatmaktı. Tekrar ağacın altındaki yerine geçti ve ılınmış çayına uzandı. Bir yudum içti ve gülerek bağırmaya başladı adamlarının coşkusu onu da keyiflendirmişti.

"Bana sıcak çay getirin lan," dedi pis kahkahası yüzünde çirkin bir ifade bırakırken.

***

Yirmi Üç Sene Önce...

"Zülfikar gözünü seveyim ambulansı ara yoksa evin ortasına doğuracağım."

Yüksek rütbeli bir askerin her zaman her yerde ve ne şekilde olursa olsun sakin dirayetli ve mantıklı olması gerektiği söylenir ve insanlarda onlardan bunu beklerdi. Ama kimse Zülfikar'a eşinin doğum yaparken kendisinin de kafayı yiyebileceğini söylememişti.

AŞK YARASI (Osman Polat) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin