-6-

497 50 98
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Şu konuda bir anlaşalım. Ben erken kalkmayı seven bir insan değildim. Sabahları bir on dakika daha fazla uyuyabilmek için kariyerimi ve kariyerime bağlı hayatımı riske atabilirdim. Bunu yaparken de muhtemelen bir an olsun oturup düşünmezdim.

Şimdi ise, kırk senede bir adliyede geç işimin olduğu bu güzel ve kutlu günde, evimin kapısı alacaklı gibi çalınıyordu. Neye, nasıl tepki vereceğimi bilemeden yatağımdan fırlarken, her kapı çaldığında tüylerimin teker teker kalktığını hissediyor gibiydim.

Gözüm dönmüş bir şekilde kapıya doğru giderken ne yerde takıldığım kıyafet parçalarını umursuyor, ne de o anki görünüşüme aldırıyordum. Sabahları ne kadar iyi göründüğümü bir ben bir de aynalarım biliyor. Tabii bir de kapımın dışında bekleyen kişi.

Bu yüzden kapıyı bir hışımla açtığımda, karşımda kim olursa olsun buna hazır olacağımı düşünmüştüm.

Çok fena da yanılmıştım.

"Günaydın prenses!"

Doğa'nın cırtlak, neşeli ses tonunu daha zar zor işitirken yanağıma bıraktığı sulu öpücük bende adeta depreme yakalanma hissi bırakmıştı. Bütün ayarlarımı bir anda bozmaya yetti bu.

Çok sevgili ablam ise davet dahi beklemeden, kendi eviymiş gibi -ki Doğa'yla ev paylaşmaktansa kendi saçımı yemeyi tercih ederdim- içeri girmiş ve çoktan oturma odasının yolunu tutmuştu.

OyunbozanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin