8. GÜL VE KAN

13 3 0
                                    

Yeni Bölüme Hoşgeldiniz, Okurkuşlar♥

bölüm hakkındaki düşüncelerinizi ve sorularınızı yorumlar kısmına yazmayı unutmayın.♥

8. GÜL VE KAN

Kan ve gül, gülle diken, aşkım ve sen

Birbirine dönük sırt sen ve ben.

Kıraç

Serkan'dan...

Çocukluğumun bir ceset torbasına konulup, gömülmesi üzerinden tam on üç yıl geçmişti. Her ayın on yedisinde çocukluğumu gömdüğüm o cehennem çukuruna gider ve orada tekrar geçmişim ile yüzleşirdim. Hayat denilen cehennem beni, şiddetin her türlüsüne boyun eğmiş, kendi tecavüzcüsüyle zorla evlendirmek durumunda kalmış zavallı bir kadın olan anneme; Uçkuru ve parasından başka bir şey düşünmeyen pislik bir herif olan bir babaya hapsetmişti. Baba sıfatını o adamla yan yana getirmek midemi bulandırıyordu. Anne nefes aldıran bir varlıktı, baba ise hayat vermesi gereken bir varlıktı. Ben bu dünyaya gelmiş bomboş bir varlıktım. Benden nefret edip, beni bir piç gibi gören bir herifin soyadını taşımak ağır ve intihar gibi bir şeydi. On sekiz yaşımı yeni doldurduğum için soyadımı değiştirmek gibi bir şansım vardı. Ama ilk önce yapmam gereken bir şey vardı. Onu baştan aşağı dünyasını dar etmek istiyordum. Bunu kan ve gövdeyi götürecek şekilde deneyeli iki sene olmuştu. Ama sonuç istediğim gibi olmayıp, kurtulmuştu.

"Serkan, evladım sen misin?" Bu seslenen Firuze hanımdı. Bana bakıcılık yapmış orta yaşlarının sonunda bir hanımefendiydi. Şimdi de aşçılık yapıyordu. Mutfaktan bahçeye açılan kapıdan çıktığında demir parmaklıkların arkasında duran beni gördüğünde ilk önce hafifçe gülümsedi ve demir parmaklıkların yanına yaklaştı. Suratımı tekrar baktı ve kaşları çatıldı.

"Ne oldu sana?" Bu sorduğu soru üzerine başımı olumsuz bir şekilde sallayıp, "önemli bir şey değil." Elini parmaklıkların arasından uzatıp, kanayan dudağıma dokundu. "Gel içeriye, pansuman yapalım, çok kötü görünüyor." Bu sözü üzerine on üç yıl önce annem ve bana cehennemi yaşatan o hapishaneye baktım. Burası bir ev değildi. Burası benim hapishanemdi.

"Ben o hapishanenin içine bir daha adım atmam." Dediğimde yüzünü buruşturarak, "Yapma hadi gel." Israrla söyledikleri üzerine başımı bir daha olumsuz bir şekilde salladım.

"Üzgünüm gitmem gerek." Bir adım geri atıp, gideceğim sırada;

"Seni burada isteyen yok, çabuk evimden çık dışarı!" İğneliyici bir ses tonu kulak perdelerime hücum ettiğinde sesin geldiği yöne kafamı çevirdim. Bu kadın babam olacak herifin yeni eşiydi. Ona durgun bir bakış atarak, "Bu cehennem çukuruna bir daha girmeye niyetim yok." Diyerek yürümeye başladığımda arkamdan konuşmaya devam etti.

"Oğlumu kendi pisliğinden korumak için elimden geleni yapacağım. Senin gibi başıboş sokakta dolaşan serseriler gibi olmayacak! Duydun mu beni?" Bağırmaya devam ederken umursamayıp, yürümeye devam ettim. Ben o cehennemden annem ile kurtulmuş olsam da geçmişimin kirli sayfaları nereye gidersem gideyim her zaman suratıma çarpıyor ve çarpmaya devam ediyordu. Ama daha büyük bir problem vardı, bu hapishanenin yeni kurbanları o ve oğlu Emir'di. Babam olacak herif aynı okulda okuduğum bir nevi de üvey kardeşim olan Emir Uraz'ın annesini tuzağına çekmişti. Evet benim üvey kardeşim Emir'di ve bunu tek bilen kız arkadaşı Sena ve yakın arkadaşım Bora biliyordu. Cebimden bir dal sigara çıkarıp, dudaklarıma götürdüm. Çakmak ile yakıp, derin bir nefes aldım ve barların bulunduğu ara sokağa girdim. Sonra birinin yanına uğramam gerektiğini düşünüp, yolumu değiştirdim.

UÇURUMDAKİ YALNIZLIK •BAŞLANGIÇ•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin