(8) Aktuğ Karaman

1.4K 84 20
                                    

Oturduğum yerde baygınca karşımdaki askere baktım ve sinirle güldüm. Deli görmüş gibi bana bakarken bu benim umrumda bile değildi, beni onlar delirtmişti.

"Sakin ol, Taşkıran. Seni burada öldürmek için tutmuyoruz, başkalarını öldürme diye tutuyoruz."

Dedikleriyle sinirle ona baktım. Türkiye beni terörist olarak gördüğünden beri ben iyi değildim, o yüzden artık her şeyi akışına bırakmıştım. Bana dayattırılan kimliği, mecburen de olsa kabul etmiştim. Zaten kabul edip etmemem de kimsenin umrunda değildi; onların gözünde sorgusuz sualsiz teröristtim.

Cevap vermeye bile tenezzül etmeden arkama yaslandım ve boş boş etrafa bakmaya başladım. Ama görünen o ki, karşımdaki adam bana pek de boş bakmıyordu. Bana baktığı gibi ona bakarak göz temasını kesmeden ona bakmaya başladım. Ne o gözlerini kaçırıyordu ne de ben...

Birbirimize kilitlenmiş bir durumdayken gözlerini ilk kaçıran o oldu, kafasını yana döndürüp hafifçe sırıttı. Yanağındaki gamze, gülüşünü çok güzel gösteriyordu.

Babamın da gamzesi vardı.

Koyu kahverengi gözleri onu sert göstermek yerine şefkatli gösteriyordu.

Anneminki gibi.

Bakışları tekrar bana döndüğünde ben yan dönmek yerine direkt gözlerine bakarak hafifçe sırıttım. Bir kaşını iddialı bir şekilde kaldırarak meydan okurcasına bana baktı.

"Zeynep, bacım sen kaç yaşındasın?"

Bakışmamızı bölen Jilet abinin sesiyle ona döndüm. "22 yaşındayım." Düşünceli bir şekilde bana baktı ve hüzünlü bir şekilde güldü.

"Benim de senin yaşlarında bir kız kardeşim vardı."

"Şimdi nerde?"

Destursuz bir şekilde sorduğum soruyla, aldığım cevaptan sonra sorduğuma pişman oldum.

"Toprak oldu."

Sertçe yutkunarak bana baktı, acı vardı bakışlarında; konuşmadan anlatıyordu gözleri bazı şeyleri. Burukça güldüm, umarım cennete gitmiştir diye geçirdim içimden.

"Nasıl olduğunu sormayacak mısın?"

"Neden sorayım, sorunca anlatmayacağın soruyu?"

Garipçe bana bakıp dudaklarını büzdü. "Aslında sorsaydın anlatacaktım."

"Herkese anlattığın gibi mi?"

"Herkese anlattığımı da nereden çıkardın, Taşkıran?"

"Çünkü anlattığın ilk kişi ben olsaydım, anlatmakta zorluk çekerdin ama sen buna alışmışsın."

"Benim gibi bir mafya babasının yanlışları kadar doğrusun."

Garipçe ona baktım. "Ama sen kötü bir mafya değilsin ki?"

Aralıklı dişlerini göstererek güldü ve bıyıklarını sıvazladı. Kafasını aşağı yukarı sallayarak beni onayladı, bana ne demeye çalıştığını anlamasam da; iyi şeyler demediği kesindi. Bakışlarımı kaçırarak kıkırdadım.

Daha şimdi fark ettiğim bir şey vardı; bana, bize, herkese mutlu olmak yakışıyordu. Ama bazen insanlar, bazı şeyleri kendilerine yakıştırmazdı. Önüme tekrar döndüğümde karşımdaki adamın hala bana baktığını fark ettim.

"Birader neden bakıyorsun sapık gibi?"

"Sapık gibi?"

Soran gözlerle bana bakarken sağ bacağımı sol bacağımın üstüne attım.

TERÖRİST SANILDIM! |  YARI TEXTİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin