(2) Gri Bölge

1.9K 119 33
                                    

Kurgumdaki bütün olay, mekan,zaman tamamen hayal ürünüdür. Hiçbir şeyin gerçeklikle ilgisi yoktur, boşyere linçlemeyin. Kurgu tamamen ŞAHSIMA AİTTİR. ÇALINMASI DURUMUNDA GEREKLİ İŞLEMLER YAPILACAKTIR.

İyi okumalar.


Saat gecenin bilmem kaçı olmuştu bilmiyordum ama o son mesajdan sonra gözüme gram uyku girmemişti. Mesajı okuduktan hemen sonra bütün attığım mesajları herkesten silmiş sonra da numarayı engellemiştim. Aklımda bazı şüpheler vardı; mesajı atan kişi 'Türk Askerleri geldi, kaç!' Dediğine göre bu kişinin bizim askerlerden olacak hâli yoktu. Öyle korkuyordum ki bir ara telefonumu sıfırlayıp, uzak bir bölgeye götürüp imha etmek bile istemiştim.

Telefonumu elime alıp saate bakmak istediğimde telefonumun 'Telefonunuza virüs giriyor!' Uyarısını görünce kalbim hızla atmaya başladı. Telefonuma virüs girmemesi için tam bir şeyler yapacaktım ki alarm durdu. Ne olduğuna anlam veremiyordum, virüs taraması yaptığımda telefonumun temiz olduğunu gördüm.

Acaba bunu da o kişiler mi yaptı diye düşünmeden edemedim, neden rahat durmuyordum ki? Amacım neydi benim? Kendimi waty 'demi sanmıştım? Kendime saydırırken daha fazla gözlerimi açık tutmaya dayanamadım. Gözlerim uykusuzluktan çok ağrıyordu ama düşüncelerim de uyumama engel oluyordu. En fazla ne olabilir ki? Dünyanın sonu değil ya. Diyerek kendimi teselli ettim. Halbuki olacakları bilsem ne burada dururdum, ne de telefonumu yanımda tutardım. İşte ben hiçbir şeyi düşünemeyecek kadar saftım.

Kapının şiddetle çalınmasıyla yerimden korkuyla kalktım, ne oluyordu böyle alacaklı gibi kapıyı çalıyorlardı? Annemler açar diye aldırmamaya çalıştım ama hâlâ açan yoktu, yerimden kalkıp kapıyı açmaya giderken telefonumun üstüne yapıştırılmış notu gördüm.

'Canım babanla anneannenlere gideceğiz, biraz rahatsızlanmış. Akşam ya da yarın döneriz, bir şey olursa ara bizi :)'  

Okuduğum notu yerine bırakıp birazdan kırılması muhtemel olan kapıyı yavaşça açtım. Üstümde barbieli şortlu bir pijamam vardı ve karşımda askeri üniformalı birsürü kişi vardı. Gözlerimi büyütmüş onlara bakarken onlar  bana silah doğrultmuş bir şekilde üstüme gelmeye başladılar.

"Ne oluyor ?"

Şaşkınca sòylediklerimle alayla gülerek askerin birisi sertçe kolumdan tutup ellerimi kelepçeledi. Neler oluyordu Allah aşkına?

"Biz çok gördük böylelerini, Türk Askeriyle uğraşmak ne demek öğreneceksiniz!"

"Ne diyorsunsunuz beyefendi, hiçbir şey anlamıyorum ?"

"Tabi.. tabi.."

Kolumdan sertçe tutarak açık bıraktığım saçlarımı sertçe çekip yere eğdi. Binada oturuyorduk, 4. Katta; asansöre binmek yerine beni hızla çekiştirerek merdivenlerden indirmeye başladı. Korkudan ağlıyordum, acaba dünkü olayla bir ilgisi olabilirmiydi ?

Seslerden dolayı birkaç komşu kapıyı açıp bakmıştı, tabi askerleri ve askerlerin beni kolumdan tutarak götürdüklerini görünce kapıyı hemen geri kapatıyorlardı. Tabi şuan beni bu halde görenlerin ağazına da lafı vermiş oluyordum. Bari annemler evde olsaydı da bana yardım etseydi; daha ne için tutuklandığımı bile bilmiyordum.

Asker beni eğerek götürdüğü için askılı giydiğim pijamanın kolları aşağı düşüyordu, bu çok utanç vericiydi. Artık resmen bu pijamamı giymeyeceğime yemin etmiştim. Askerin bacağına hafifçe vurduğumda beni sertçe binanın kapısından çıkaracaktı ki onu durdurdum. Kızgınlıkla bana bakarken hemen cevap verdim.

"Beni tutuklamış olabilirsiniz ama giydiğim kıyafet-"

Anlamış olacak ki saçlarımdan çekerek beni doğrulttu. Ne kadar evin içi sıcak diye şortlu pijamalarımı giysemde dışarısı buz gibiydi. Ankara'nın tipik dondurucu soğuğuyla karşılaşan yarı çıplak bedenim titremeye başlamıştı. Havada hafif kar çileşiyordu.

Dişlerim birbirine değip tıkırdarken bu pek de askerlerin umrunda gibi değildi; ha birde askerleri zırhlı araçlarla evimin önüne getirecek kadar ne işlemiş olabilirdim ki ? Bunun o mesajlaşmayla ilgili olduğunu düşünüyordum, sahi bir teröriste yazmış olmayayım? Saçma olduğunu düşündüğüm fikirlerimi beynimin en derin mahzenine atıp sıkıca kilitledim.

Zırhlı aracın önüne gelince bütün askerler tiksintiyle bana bakıyordu; mahzene kilitlediğim fikirlerimin doğru olma olasılığı yükseliyordu...  zırhlı aracın arka kapısını açarak  beni oraya bindirdi. Karşımda tanımadığım bir adam daha oturuyordu; üstü başı yırtık, kirli sakallı pis birine benziyordu. Sanki şaşırmış gibi bana bakıyordu, ben ise ağlayarak gözlerim kızarık bir şekilde yere. Araba çalışınca sarsıntılarla yolda ilerliyorduk.

Benim gibi tek amacı kendi ayakları üstünde durmaya çalışan, aman aileme daha fazla yük olmayayım diye uğraşan bir kızdım. Benim zırhlı aracın içinde ne işim vardı ?

"Gerçekten sizin gibi pisliklerin derdini anlayamıyorum. Bize yenileceğinizi bildiğiniz halde neden hâlâ bize bulaşıyorsunuz ?"

Yanımda oturan askerin alayla söyledikleriyle bakışlarımı yerden alıp ona çevirdim.

"Beni neden tutukladınız?"

Sorduğum soruyla herkesin bakışları bana dönmüştü, ne dedim Allah aşkına sanki ?

"Teröristlerin ele başı ile olan yazışmalarını gördük. Aklınız sıra toplanacaktınız."

"Ne teröristi beyefendi, siz ne diyorsunuz?"

Asker sanki sorularımdan sıkılmış gibiydi, iğrenerek bana bakıyordu.

"Ben sadece canım sıkıldığı için öylesine numara sallayıp yazmıştım."

Dediklerim her ne kadar pek inandırıcı olmasada ben doğruları söylüyordum; la havle çekerek içimden haklı çıkayım diye Allah'a dua etmeye başladım. Her ne kadar haklı olsam da, bana iftira atabilirlerdi.

Ailemin bu olanları duymamasını temenni ettim ama nafile. Bizde öylesine dedikoducu komşular varken şimdiye aileme olanları çoktan yetiştireceklerini zaten biliyordum. Tek temennim ailemin bana inanmasıydı, suçsuz yere hapishane köşelerinde çürümek istemiyordum. Ben sessizce ağlarken araç yavaşça durdu. Yanımızdaki arka kapı gürültüyle açılınca irkilerek dışarı baktım.

Burası değişik bir yerdi; heryanı ağaçlarla çevrili olan, normal cezaevlerinden çok daha fazla korunaklı olduğu her halinden belli olan, girenin bir daha çıkamayacağını düşündüren bir yapıydı. Her yerde özel harekat oldukları belli olan insanlar vardı, yüzleri hiçbir şekilde görünmüyordu. Sadece ölüler görebilir sözü çok yerinde bir sözdü.

Kollarımdan sertçe çekiştiriliyordum, arada bir tökezlesemde kimse aldırmıyordu; sanki yere düşsem beni sürükleyerek götürecek gibiydiler..

Büyük yapıya giriş yapacakken gördüğüm yazıya anlamsızca baktım.

Gri Bölge.

Anlamını bilmesem de iyi bir şey olmadığı kesindi. Büyük duvarlar ormanlık araziyi çepeçevre kaplıyordu, o kadar büyüktü ki...

Barbieli pijamamla buraya ne kadar uyum sağlıyordum orası muammaydı; zaten uyum sağlamak gibi bir düşüncem de yoktu. Benimle aynı araçta olan kişiyi benden ayrı bir yere götürüyorlardı. Kapıyı açtıklarında burasının polis karakolundaki hapishaneler gibi bir yer olduğunu fark ettim. Sıra sıra, ayrı ayrı demir parmaklıklar vardı. İçlerinde siyah takım elbiseli korkunç insanlar vardı. Beni boş bir hapishaneye iterek beni oraya kilitlediler. İçerisi buz gibiydi; göz yaşlarımı silerek çıplak ayaklarımla tahta şeye oturdum. Etrafa göz gezdirdiğimde kimsenin umrunda olmadığımı fark ettim. Ve şöyle bir ayrıntı da vardı ki; tek kız bendim.



Bitiş.


🧚‍♀️🦋

TERÖRİST SANILDIM! |  YARI TEXTİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin