(11)Buradan Çıkınca...

874 70 13
                                    

İlahi Bakış Açısıyla

Yekta arkasına doğru yaslandı ve ellerini günlük traş etmekten tahriş olmuş yüzüne götürdü, yüzünü birkaç saniye yavaşça sıvazlayıp ellerini masaya koydu. Türkiye'nin en güçlü savcı ve avukatını bularak kendine çok büyük bir kötülük etmişti ama eğer bulmasaydı bu sefer de  Aktuğ'un gazabıyla karşı karşıya kalacaktı. Kaç gündür bunları düşünmekten kafayı yiyecekti. Eğer Şevval'i ve Polat'ı tanıyorsa onlar bu işin peşini kolay kolay bırakacak insanlar değillerdi. Yalanlarının ortaya çıkmaması için çok çaba sarfediyordu ama artık bu çabaları da biryere kadardı, yetkisi bir Cumhuriyet Savcısı ve bir Cumhuriyet Avukatı kadar değildi. Onlar istediği her şeye rahatlıkla ulaşabilirdi ama bu Yekta için geçerli değildi.

Zeynep sıkıntıyla arkasına yaslanıp mafya abilerinin muhabbetini dinlemeye başladı, dediklerinden hiçbir şey anlamasa da yapacak hiçbir şey olmadığı için onları dinliyordu. Arada gözleri Aktuğ'un olduğu tarafa kayıyordu, bazen göz göze geliyorlardı ve böyle olunca Zeynep hemen gözlerini kaçırıyordu. Jilet abisinin bağırarak ettiği laflara kulak kesildi bu sefer.

"Fidyeyi alıyorlar sonra da ödemiyorlar, ödeyemeyeceğin fidyeyi alma abi. Sanki biz parayı oturarak kazanıyoruz!"

Diğerleri de onaylayan sesler çıkartırken Zeynep bir an düşündü, cidden mafyalar nasıl para kazanıyordu? Çünkü bunlar bildiğine göre iyi mafyaydı.

"Abi siz nasıl para kazanıyorsunuz?"

Jilet abisi sorduğu soruyla Zeynep'e döndü. "Abicim arada silah kaçakçılığı, arada insan kaçakçılığı, arada organ alıp satıyoruz..."

Zeynep gözlerini irice açarak Jilet abiye baktı."İnsan kaçakçılığı derken?" Jilet abi aralıklı dişlerini göstererek güldü. "Yav Türkiye'deki Suriyelileri, Afganlıları daha varda unuttum; onları alıp ülkelerine bizzat götürüyorum."

Zeynep'ten

Dedikleriyle kendimi tutamayıp koca bir kahkaha attım, gerçekten çok kafa dengi insanlardı. "Türk milleti size minnettar!"

Dediklerimle daha çok gülmeye başladılar.

"Buradan çıkınca ne yapmayı düşünüyorsunuz?"

Bir anda bütün konuşmadan bağımsız olarak Aktuğ'un hepimize yönelttiği soruyla bir süre sustuk, suskunluk aslında bu sorunun en doğru cevabıydı. Bakışlarımı ona çevirdiğimde bana baktığını gördüm, aslında bu soru herkesten çok bana yöneltilmiş bir soruydu; çünkü buradaki en azınlı suçlu ben olarak biliniyordum. Göz temasını kaçırmadan soğuktan kurumuş olan dudaklarımı dilimle ıslatıp cümlelerimi toparlamaya çalıştım.

"Eğer buradan çıkarsam... Bu şehirden gitmek istiyorum ve üniversitemi bitirmek istiyorum." Ne kadar imkansız olsa da diye düşündüm içimden.

Aktuğ tatlı bir gülümsemeyle bana baktı ve göz kırptı. "Üniversiteyi bitirip iyi bir konumda olacağına inanıyorum."

Buruk bir gülümsemeyle sözlerine karşılık verdim, bu gülümsemeyle yorgunluğumu gizlemeye çalıştım bir nevi.

"Ben.." Jilet abinin söyledikleriyle bakışlarımı Aktuğ'dan alıp ona çevirdim."Ailemin yanına giderdim."

Göz yaşımın yanaklarımdan aşağı doğru boynuma kadar aktığını hissettim, gözlerim yanıyordu; gözlerimi usulca kapatıp daha çok yaşın gelmesini engellemeye çalıştım. Kimsenin görmemesi için gözlerimi hemen sildim ama Aktuğ'un gördüğünü biliyordum. İçimde ona karşı bir çekim olduğunu hissediyordum, bana kullandığı tatlı kelimeler beni sevindiriyordu ve ona yakınlaşmamı  sağlıyordu. Aslında ben buraya kendimi yabancı hissetmemiştim, sadece bana iftira atılmasını kabullenememiştim. Ama şimdi hiçbir şey umrumda değildi çünkü buradan çıkamayacağımı biliyordum, her şeyi doğrusuyla yanlışıyla kabullenmiştim. Kabul ettirmişlerdi.

TERÖRİST SANILDIM! |  YARI TEXTİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin