Çamaşır makinasının sesinden gece boyu uyuyamadığımdan yarım saat geç uyandığım günle tüm düzenim kaymış bir şekilde apar topar hazırlandım.
Annem en küçük sese bile uyandığım gerçeğini reddederek saat on ikide çamaşır yıkadığından ancak gece yarısından sonra uykuya dalabilmiştim ve dört saatlik uyku kesinlikle yeterli gelmemişti.
Yine de kendimi toparlayıp üstümü başımı düzelttim hergünkü rutinim tekrar ederken uykumu açmak için gidene kadar müzik dinledim.
Kaslarım sızım sızım sızlıyordu bir de üstüne uykusuzluk bindirince Taehyun'u görme düşüncesi bile mutlu edemedi beni.
Kafamı kenara yaslayıp on dakika gözlerimi kapadım.On dakika düşündüğüm gibi bir on dakika olmayarak bir saati aşmış olacak ki servisteki kızlardan birinin hafifçe dürtmesiyle uyandım.
İrkilerek uyanınca kıza nasıl baktıysam mahcup mahcup güldü
"Kusra bakma korkuttum mu?"Kafamı hızlı hızlı iki yana salladım, kız hala bana bakıyordu
"Yol verecek misiniz, ders başlayacak"
Arka dörtlüden gelen sesle kafamı çevirdim
Uyku sersemi halimle Taehyun'un neden arkada oturduğunu hiç sorgulamadım kıza küçük bir teşekkür mırıldanıp indim servisten
Arkama bakmadan okula girdim. Taehyun öyle çabuk sinirlenen ya da kaba biri değildi bilmiyorum belki de benim gibi kötü bir gün geçiriyordu.
Vücuduma giren adrenalin dalgası beni ayıltmış olacakti ki gün boyu bir daha uyuklamadım.
Sıra arkadaşım Soobin'in sorduğu birkaç matematik sorusu dışında boş kaldığım her saniye sabahki anlar aklımda dolaştı ama neyse ki Soobin'in matematikle arası yoktu da sık sık sorularıyla aklımı meşgul etti.
Haftasonu kütüphaneye gidip ona anlamadığı birkaç konuyu anlatmaya da böylece razı oldum.
Gün bitip son zil çaldığında lisede olmamıza rağmen koşa koşa çıkışa ulaşan yaşıtlarımın ardından aheste aheste yürüyerek bindim servise.
Küçük bir yerde yaşıyorduk ve ulaşım özellikle bizimki gibi dağın başındaki bir okula oldukça zordu. Dolayısıyla çarşıdan geçen sayılı servislerden olan servisimiz de eve giderken her zaman sabah olduğundan daha kalabalık olurdu.
Geç gelmenin etkisiyle her zaman oturduğum yere oturamadım. Kafamı kaldırıp etrafa bakındığımda sadece Taehyun'un yanı boştu.
Ben de yapmam gerekeni yapıp benden de geç gelen birine öncelik vererek Taehyun'un yanına oturmaktan kurtuldum.
Yorgunluktan bacaklarım titriyor ve her frende tutunmama rağmen savruluyordum ama ne var biliyor musunuz umrumda bile olmadı.
Birçoğunuz bu yaptığım için enayi olduğumu düşünebilir ama yanına oturduğumda renk vermekten ödüm koparken bunu sanki hiçbir şeymiş gibi yapamazdım.
Evet, Taehyun'dan hoşlanıyordum ama bu konu onu hiç alakadar etmiyordu.
Sonuç olarak biraz savrularak biraz da sallanarak yolu yarıladık sonra şoför ışıklarda birden frene basınca dengemi sağlayamayıp tekli koltukta oturan kızın üstüne düştüm.
Çok kısa bir andı hemen toparlanıp kızdan özür diledim servisteki herkes güldü bu halime. O an dönüp Taehyun'a baktım o da gülüyordu, hoşuma gitmese de olmayacak bazı anıları hatırladım ama çabucak geçtiler aklımdan.
Boşalan ilk yere oturdum, yolun bitmesi için dakika saydım resmen. En sonunda evime ulaşmanın rahatıyla kapıyı açtığımda terliklerimi giyip odama geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love is Untangible || taegyu
FanfictionTaehyun'u seviyordum ama bu onu hiç alakadar etmiyordu. Bu hikaye materyalist dünyada hiçbir karşılık beklemeden Taehyun'a kalbini veren Beomgyu'nun hikayesidir. . . . Tüm hakları yatağımın altındaki canavarda saklıdır.