O gece Soobin de ben de uyumadık.
Soobin dediği gibi ablasını çağırdı. Moonbyul noona en az Soobin kadar anlayışlı biriydi.
Saçlarımı beklediğimden çok daha profesyonel bir şekilde düzene koyarken ağlamaktan şişmiş yüzüme ve berbat bir şekilde kızaran burnuma rağmen bir kez bile ne olduğunu sormadı.
Konumuz daha çok Soobin'in ne kadar zırlak bir çocuk olduğu ve yüzme öğrenirken havuza işediğinden tüm havuzun tahliye edilmek zorunda kalınmasıyken sık sık espri yapıp güldürdü bizi.
Saat ilerlerken birkaç kez bayan choi de bize katıldı ama hiçbiri çok durmadı.
Sonunda ikimiz yalnız kalınca üstümden atamadığım bir sorumluluk hissiyle zorla Soobin'e yarınki konuları tekrar ettirdim. Yeterince bildiğine ikna olmam birkaç saati bulsa da Soobin de aklımı dağıtmam gerektiğinden itiraz etmedi.
Sabah saatlerine doğru artık ikimize de uyku bastırdı. Birkaç saat uyumaya karar verdik.
Soobin yatak açmakla uğraşmasın diye yatağında yanına kıvrıldım. Yerimi yadırgardım bu yüzden 20 saatlik uyku üzerine tekrar uyuyabileceğime imkan vermemiştim.
Yine de ağlamaktan ve kendimi oradan oraya atmaktan yorulmuş vücudum Soobin'in düzenli nefeslerinde huzur buldu. Tam anlamıyla uykuya dalamadım yine de birkaç saat dinlendim.
.
.
.
Sabah olup da okula girdiğimizde birkaç gözü üstümde hissettim. Omuzlarıma değen saçların yokluğu çıplakmışım hissi veriyordu Soobin destek olmak için kolunu omzuma atıp her şey yolunda gülüşünü takındı.Ben de onun gibi gülümsedim.
Birilerinin en zayıf yanımı görmüş olması utanç değil güven veriyordu, alışık değildim.
O halde sınıfa girip tarih sınavına girmeyi beklerken arka sırada oturan Heesung enseme bir tane patlatıp komik bir şey olmuş gibi kahkahalara boğularak gülmeye başladı.
"Sonunda erkek olmuşsun Beom hayırlı olsun kardeşim"
Sadece o değil birkaç kişi daha gülerken
Soobin'le şok içinde birbirimize baktık.O esnada kapı açılıp içeri hoca girince Soobin sinirle açtığı ağzını kapatmak zorunda kaldı.
Tüm moralim dipleri bulurken zorla gülümsedim Soobin takmasın istedim bana zaten olan olmuştu.
Belki sorularıyla değil ama süreç olarak zorlu bir tarih sınavı atlattığımızda çok feci uyku bastırmıştı. Zar zor gözlerimi açık tuttuğum birkaç ders daha geçince öğle arasına girdik.
Soobin yemekhaneye inmek için ayaklandı. Biraz kestireceğimi söyleyip kafamı sıraya gömdüm ama Soobin bunu kalabalıktan kaçmak için yaptığımı düşünüp ısrar etti. Yine de kızarmış gözlerimden uyku aktığını görünce ikna oldu.
Sırada birleştirdiğim kollarımın üzerine bıraktım kendimi ama yemek yemeye geç inen birkaç kişi anıra anıra güldüğünden bıkkınca kalkıp kulaklığımı da alıp kendime sessiz bir yer aramaya koyuldum.
Önce revire girdim ama hemşireyi görünce bozuntuya vermeden oradan ayrılıp etrafta birkaç tur daha attım.
Sonunda resim sınıfında kimseler olmadığını görünce kafamı gömüp uyuklamaya başladım.
Kulağıma taktığım kulaklıklarla sakinleştirici bir müzik dinlerken kapattığım gözlerimle zihnimdeki sesleri susturmaya çabalıyordum.
Uykuya dalmama birkaç sakin saniye daha kalmışken resim sınıfının aniden açılan kapısı ve apar topar içeri giren iki bedenle irkilerek gözlerimi açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love is Untangible || taegyu
FanfictionTaehyun'u seviyordum ama bu onu hiç alakadar etmiyordu. Bu hikaye materyalist dünyada hiçbir karşılık beklemeden Taehyun'a kalbini veren Beomgyu'nun hikayesidir. . . . Tüm hakları yatağımın altındaki canavarda saklıdır.