Ayşegül'ün anlatımıyla;
15 yaşındaydım, arkadaşlarımla sokakta oynadığım sırada babam öfke ile eve girmişti. Babamın öfkeli anları daima korkuturdu beni. Çünkü babamın öfkesi yakar yıkardı. O günkü öfkesi de beni yakmak üzereymiş bilemedim.
Arkadaşlarımla vedalaşıp eve geldim. Konağın avlusuna girdiğim an bir çığlık sesi duydum, ardından bir feryat sesi işittim. Bu ses annemin sesiydi. Ne oluyordu böyle. Yoksa....
Yoksa abilerimden birini daha mı kaybettim?
Bu olamazdı
Bir ağabeyimin daha cansız bedeni bu avluya girmemeliydi. O soğuk bedenleri bu eve ulaşmamalıydı.
Hazar ağabeyim öfkelidir, hırçındır ama beni çok sever.
Mehmet ağabeyim dünya iyisi ağabeydir. Şakaları, kahkaları, gülüşleri bu evin duvarlarını süsler. Onun gülüşleri solmamalı.
Demir ağabeyimin cansız bedenini bu avluya getirdikleri günü dün gibi hatırlıyordum.
Boylu poslu ağabeyimin yüzü solmuş,kalbinden akan kanlar kurumuş, dudakları morarmıştı. On yaşındaydım daha ağabeyim öldüğünde.
Nedenini bilmediğim anlamadığım bir dava yüzüne ağabeyimin cansız bedeni bu eve girmişti.Annemin çığlıkları,feryatları hala kulağımdaydı.
Mehmet ve Hazar ağabeyimin yıkılıp avluya düştükleri anı unutamıyordum. Ölüm sessizliği ile on yaşında tanışmıştım.
Nerden bilebilirdim diri diri ölmenin ne olduğunu on beş yaşında tanıyacağımı.
Eğer başıma gelecekleri bilseydim Demir ağabeyimin öldüğü gün, onu gömdükleri gün bende ağabeyimin hemen yanına bir mezar kazar gömerdim kendimi.
Babamın sesini işittim daha sonra;
-"Olmaz Nilgün olmaz, bir evladımı ellerimle gömdüm diğer evladımı da ellerimle yakamam ama elimden başka çare gelmiyor. Varsa bir yolu söyle bana."
Babam neden bahsediyordu? Kimi yakacaklardı anlamıyordum? Daha sonra merdivenleri yavaş yavaş çıkarak üst kata geldim. Annemin sözlerini işittim.
-"Murat ağa sizin törelerinize ben dağ gibi evladımı verdim.Yetmedi saçının teline dokunmaya kıyamadığım kızımı ister senin törelerin. Peki ben anneyim anne. Söyle bana hangi evladımdan geçeyim. Kızımı vermesem bir yiğidimin daha cansız bedeni bu avluya gelirse ölürüm,kızımı versem ya ona zulüm ederlerse ne yaparım."
Kimi veriyorlardı? Kime veriyorlardı? Annemin kızı ben ve benim küçüğüm Ronahî vardı.
Bir anda yaşadığım korku ile yerimde titredim. Yoksa beni mi verecekti babam. Peki ama kime?
Ben az önce sokakta oyun oynuyordum,evlenecek yaşta değildim ki. Ronahî benden bile küçüktü. O hiç olamazdı.
Bu düşüncelerle boğuşurken Mehmet ağabeyim geldi konağa. Adımları yeri döver gibiydi.Öfkesi gözlerinden dahi belli oluyordu. Onu bu kadar öfkelendiren neydi ki? Mehmet ağabeyimin arkasından Hazar ağabeyim gelmişti konağa aynı öfke onunda tüm vücuduna yayılmıştı.
Hazar ağabeyim konağa girer girmez babama seslenmişti.
-"Baba... Baba neredesin?"
Annem ve babam benim burada olduğumu fark etmesin diye hemen kapının önünden çekilip saklanmıştım.
Babam odadan dışarı çıkıp aşağıya indi. Onun arkasından gözündeki yaşları silip omuzlarını dikleştirerek annem çıktı.
Ağabeylerim babamı görür görmez Mehmet ağabeyim öne atıldı ve babamın gözlerine bakarak konuştu;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZMİRLİ YARİM
Novela JuvenilSen benim sevip,aşık olduğum adam mısın sahiden? Bu topraklarda yaşıyorsan acımasız olmak zorundasın Kayabey gelini, alış bu duruma Ben İzmir'de aşık olup,sevdiğim adamı istiyorum. Buradaki adam bir cani gibi davranıyor. Öyle mi?Madem beni cani ola...