Hazar ilk uçakla İzmir'e gelmişti. Leyla'sı onu çağırmıştı, iki eli kanda olsa gelirdi. Gelmişti de. Tabi aklında binbir soru ile gelmişti Hazar. Bunca yakın akraba varken Hazar'ın dokuları nasıl uymuştu. Annesinin, babasının ve öz kardeşinin bile uymayan dokuları Hazar ile uyum sağlamıştı. Bu durum Hazar'ı şüpheye soksada ihtimal vermemişti.
-"Sevdam dediğim kadın, canımı dahi yoluna feda ettiğim kadın bana bu kötülüğü yapmaz. Evladım olsa onu benden saklamaz."
Hazar aklındaki şüpheleri bu şekilde bastırıyordu. Bir zamanlar uğruna can verdiği kadın ona bu kötülüğü reva görmezdi. Ayrıca kardeş bildiği adam da ona bu kötülüğü yapmazdı. Hastane koridorlarında yeri titretircesine dolaşıyordu Hazar. Tam koridoru döndüğü an o gece karası gözler ile buluştu gözleri. Leyla gözleri yaşlı bir şekilde bakıyordu Hazar'a.
Evladını kurtarmak için bunca yolu tepmişti Hazar. Üstelik tek bir telefonla yetişmişti. Bilmediği evladına can olmak için gelmişti Hazar Kayabey. İki saat önce yaşanılanlardan sonra Leyla kendisine hakim olamayıp koştu ve Hazar'ın geniş sırtına ellerini koyarak sarıldı. Hazar Kayabey ne yapacağını bilemedi. Bir zamanlar yüreğine kattığı sevdasına şimdi dokunamıyordu. Kardeş bildiği adamın helaline el sürmeye dahi utanıyordu. Oysa bir zamanlar Leyla'yı kendi helali biliyordu Hazar Kayabey.
-"İyi ki geldin Hazar. Evladımın canı senin ellerinde. Yavrumu bana bağışla yalvarırım."
Hazar, Leyla'nın omuzlarından tutarak onu kendinden uzaklaştırdı. Dokunamazdı,sarılamazdı. Başkasının karısı idi artık o. Hemde bir zamanlar kardeş bildiği adamın karısı idi.
-"Sen tasa etme. Evladın, evladımdır. Kardeş bildiğim adamın evladını kurtarmak nasibimde varsa bunun için asla çekince göstermem."
'Kardeş bildiğim adamın evladı' Bu söz Leyla'nın beyninin her kıvrımında dolaştı sanki. Bir anda her şeyi itiraf etmek istedi, ama bunca yıl sonra konuşursa yaşanacak olayların hiç birini kaldıramazdı. Hele iki saat önce kocası ile yaşadığı kavgadan sonra konuşacak mecali dahi yoktu.
İki saat önce
Doktor Hazar Kayabey ile küçük Hazar Aykan'ın dokularının birbiri ile %99.9 uyuştuğunu söylediği an Seymen şüpheye düştü. Leyla evladının kurtulacağını anladığı an mutlulukla doktora baktı ve hemen Hazar'ı aramak için eline telefonu aldı. Tam o sırada Seymen Leyla'nın elini sert bir şekilde tuttu ve konuşmaya başladı.
-"Bana doğruyu söyle. Aldattın mı beni? Hazar gerçekten benim oğlum mu?"
Leyla şok olmuş gözler ile baktı kocasına. Ne diyebilirdi ki şimdi?
-"Ben seninle evlendikten sonra, kimseye başımı dahi kaldırıp bakmadım. Ne kadar senden nefret dahi ediyor olsam da seni aldatmadım"
-"Öz kardeşinin bile dokuları oğluma uymazken, nasıl olur da senin eski sevgilin ile benim oğlumun dokuları uyar o zaman Leyla?"
-"Kader işte Seymen görüyor musun? Kader şimdi de evladımın hayatını kurtarması için sevdiğim adamı gönderdi bize.Ne yaparsan yap, Hazar aramızda daima varlığını koruyor."
-"Ağzından Hazar için bir kere olsun 'oğlun' kelimesi çıkmadı. Liya için ise daima 'kızın' yada 'kızımız' diyorsun. Hazar'a gelince hep 'oğlum' diye bahsediyorsun. Sen beni aptal mı sandın. Bunca yıldır şüphe ettim ama inanmamak kolayıma geldi. Bugün testlerin uyumluluğu ile gözlerim açıldı. O çocuk benim oğlum değil, öyle değil mi Leyla."
Ne konuşacağını bilemeyerek başını yere eğdi Leyla. Seymen çılgına dönmüş gibi baktı karşısındaki kadına. 'Seni aldatmadım' diyordu. Ama aldatmadıysa bu çocuk nasıl olurdu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZMİRLİ YARİM
Novela JuvenilSen benim sevip,aşık olduğum adam mısın sahiden? Bu topraklarda yaşıyorsan acımasız olmak zorundasın Kayabey gelini, alış bu duruma Ben İzmir'de aşık olup,sevdiğim adamı istiyorum. Buradaki adam bir cani gibi davranıyor. Öyle mi?Madem beni cani ola...