II. BÖLÜM YİRMİ SEKİZ

38 5 1
                                    


Madam Bovalyn'in apartmanında günler nasıl geçiyor, az çok tahmin edebilirsiniz. Etrafta büyük bir yas hakimdi. Herkes can havliyle olayları anlamaya çalışmış, sonrasında da beni temizlemek için banyoya zorla sokmuşlardı. Ağlıyordum oysa ben. Sadece ağlıyordum. Ne yapacağımı bilemiyordum çünkü.

Tanrım korusun bizi. Adamın yüzünü kalayladığı yetmezmiş gibi parmak izini alabilmek için parmağını koparmış! Canavar, tam bir canavar o.

Kendimi keselerken sürekli hatırlatıyordum bu gerçeği zihnime. Sevdiğim adam, gerçekten kalbimi heyecanlandıran adamın uğraştığı bataklığın kokusu ilk kez burnuma ilişmişti. İlk kez o ağır çamurun altında boğuluyormuşum gibi geliyordu. Duşta saatlerce ağladım. Başımda Madam Bovalyn bekçiydi, bekliyordu beni.

"Ben ne yapacağım Madam?" demiştim ona. Ne olur bana akıl ver Madam.

"Ah çocuğum! Bunun buraya kadar gelmesini, senin zarar görmeni asla istemem zavallı kızım benim ama görüyorsun, sana göstermek istediğim asıl gerçeklik buydu. Frank Ray'den niçin korktuğumuzu anlıyor musun evladım? O bir kanunsuz, kural tanımayan. Seni bile bizim yanımıza nasıl bırakıp gidebildi aklım almıyor. Hadi toparlan... Elena'nın dostu için bir doktor arkadaşımı çağıracağım. Sende Elena'nın yanına çık. Günler geçecek zavallı kızım, öyle bir geçecek ki neden ağladığını unutacaksın hadi artık, bizimlesin."

Uzun uzadıya konuşmasıyla baş başa kalalı tamı tamına üç gün geçiyordu. Elena'nın evinde kalıyordum. Kızlarla da tek tük konuşmam dışında dışarıya çıkmıyordum fakat dün sabah apartmanın önüne bir ambulansla birlikte iyi ve sıkı giyinimli bir doktor geldi. Bu Madam'ın tanıdık doktor dostu değildi. O ilk geceden yanımıza gelmişti zaten. Bu iyi giyinimli adamı kimin getirdiğini ben dahil bütün kızlar çok iyi anlıyordu. Frank'ti. Frank Ray. Aşağıya inmedim ilk önce. O doktorla da görüşmek istemedim. Elena'ya bir sorun çıkarmadan Salvador'a daha iyi bakabilmemiz gerektiğini söyleyerek yatağımın içerisine sığınmıştım.

Şimdi... şimdi ise üzerimde kısa bir gecelik var. Sabahın köründe bomboş olan caddeyi izliyordum. Elena'nın evi ikinci kattaydı ve caddeye bağlı parkı da rahatlıkla görebiliyordum. Zaten başka ne yapıyordum ki? Kendi kendime bir zindan hazırlamıştım bu evin sınırlarından. Dışarıya çıkıp kızların bakışlarıyla yüzleşmek istemiyordum.

Bir şeyler oldu. Sabahın ininde, Madam Bovalyn'in apartmanının önüne siyah bir mercedes yaklaştı. Bu arabayı çok iyi tanıyordum. Frank'e aitti. Yola yaklaşan arabaya ilişti gözlerim. Frank arabanın arka koltuğunda oturuyordu. Beni gözetlediğini belli etmek istercesine, arabadan dışarıya çıktı. Sigarasını yaktı. Göz göze geldik.

Ne yapacağız? Bize bakıyor! Bugünle birlikte üçüncü kez oldu bu. Her sabah gelip bizi izleyip, sigarasını içip gidiyor. Ne yapacağız?

Pencerenin perdesine asıldım ve içeriye giren ışıkla birlikte pencereyi de açtım. Üzerimdeki kısa geceliğe aldırmadan kollarımı göğsümde birleştirerek bende Frank'e bakmaya başladım. Bu bir ilkti. Dakikalar boyunca hiç konuşmadı. Sadece sigarasını içiyor ve gözleriyle beni takip ediyordu. Bir şeyler diyecek niydi?

Sustuk öylece ve o da sigarasının külünü dışarıya atarak arabasına yöneldi. İçim sızladı, içeriden bir sepet beyaz gül çıkararak apartmanın önüne adımlamaya başladı. Heyecanlandım birden bire. Ya buraya doğru gelirse. Ya benimle konuşmak isterse ne diyecektim ona? Ya yine beni zorla alıkoymaya çalışırsa ne diyecektim?

Fakat endişelendiğim gibi olmadı. Apartman kapısının önüne yere bıraktı gülleri. Bu bir ilkti. Sinirlendim birden bire ve geriye çekilerek camı kapadım. Tanrı aşkına! Yüzsüzlüğü yüzünden içeride bir adam yaralı haliyle yatakta rahat uyumaya çalışıyordu.

Ama getirdiği doktoru unutmayalım! Adam antibiyotik ve ağrı kesici getirmişti ya! Dün akşam ilk kez ağrısız uyudu Salvador hatta Elena bunun şerefine sabah kahvaltısında Salvador'ın en sevdiği omleti yapacaktı. Unutmayalım lütfen!

İkizlerden biri, kafamın içinde konuşmaya başladığında yine ağlayacak gibi oldum. Tanrım ben ne yapacaktım? Elimden geldiğince Elena'ya yardım ediyordum. Madam Bovalyn'de sık sık yanıma uğrayıp hava almamı öğütlüyordu. Ne yapacaktım?

Üzerime Elenanın verdiği kalın siyah renkte trençkotu geçirdim. Ayaklarıma da kalın yünlü çoraplarımı giydim. Aşağıya inmeyi düşündüm. Kahvaltı için Madam'ın evinde toplanırdık. Bu sabah kahvaltı hazırlamada yardımcı olayım.

Evden çıkmadan önce salona uğradım Elena da elin almış olduğu kahve bardağıyla camdan dışarıya, aşağıya bakıyordu. "Beyaz gül getirmiş. Çicekler sana Daphne." dedi.

"Evet," dedim ilk önce bende. "Güllerin bir suçu yok. Zarar görmemeleri için içeriye alacağım sorun olmazsa."

Küçük bir tebessümle başını olumsuz anlamda salladı Elena, "Biliyor musun Frank Ray'de değişen bir şeyler görmek çok tuhafıma gidiyor... önce iyi bir doktoru Salvador için getirdi. Şimdi de sana özür çiceklerini getiriyor. Dün akşamda buraya uğradı haberin var mıydı?" dediğinde, kulaklarım kabardı.

"Hayır," diyebildim. Kızarıyordum. Dün akşamda mı buradaydı Frank?

"Evet, evet dün akşamda buradaydı. Doğruca Madam'ın evine girdi. Salvador iyileşene kadar apartmana hiçbir erkeği kabul etmeyeceğini söyledi ve... yüklü miktarda para bıraktı. Salvador iyileşir iyileşmez onunla konuşmak istiyormuş bir de... bir de seni sordu. Seni incitmek istemediği için ona izin vermediğin sürece sana dokunmayacakmış bile."

Aman tanrım çok duygulandık!

"Gerçek mi bu? Ciddi misin sen?" diyebildim Elena'ya. O da tebessüm ederek soluk kızıl saçlarını ensesinde toparlayarak kahve bardağını sehpanın üzerine bıraktı. "Hı,hım, yemin ederim dün gece Frank yaptığı hatayı düzeltmek için elinden geldiğince çabalayacağını da söyledi. Bu onun dilinde kabaca bir özür dilemek sanırım ama önemli değil. Salvador'u rahat bırakacaklarmış bunu öğrendim ya! O kadar sevindim ki Deffy!"

Bu adam ne yapmaya çalışıyor böyle? Önce adamı öldüresiye kadar pataklayıp malına zarar veriyor. Şimdi de hatasından pay biçip vaz mı geçiyor! Neden?

"Ben bilmiyordum..." diyebildim sadece. Elena'da odasının kapısına yaklaşarak, başını içeriye soktu. Salvador'un henüz uyanmadığını fark ederek kapıyı tekrardan kapatınca, "Hadi kötü günleri atlattık diyebiliriz! Ben Salvador'a ilaçlarını içireyim. Sende aşağıya in. Kahvaltıda görüşmek üzere Deffy!." dediğinde, onu onayladım.

Kafam allak bullaktı. Her şeyi yapabiliyordu Frank Ray. Bunu çok iyi anlıyordum artık. Önce kırmak istediği hedefi gözetliyor, parçalıyor sonrasında da onu telafi etmek için bir şeylerden vaz mı geçiyordu?

—-Devam Edecek——

Selam geçiş bölümü olduğu için normal bir bölüme göre biraz daha kısa oldu. ❤️

 ❤️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Frank Ray: LONDRA'NIN YÜZ KARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin