II. BÖLÜM ON YEDİ

68 11 7
                                    



TELEKINESIS-
TRAVIS SCOTT FT SZA & FUTURE

Ertesi sabah bayi evinin önünde dolanıp durdum, küçük çocukların sokakta bilye oynamalarına dahil olmak istediğimde; bir nevi hakem görevini üstleniyordum. Ne vardı ki bu küçük haşerelerin tek dertleri benim cebimdeki kağıt paralardı. Ne kadar kızmaya çalışsam da bilinçli bir şekilde aptala yatıyordum.

"Aman tanrım! Yine mi benim bilyelerim sıfırlandı! Ne çabuk!" Üfleyerek, bende duvarın dibine yaslandım. Diğer çocuklar birbirlerini omuzlarından dürterek başlarıyla beni işaret edip sırıtıp duruyorlardı.

"Abla oyun bu, üzülme o kadar. Sonuçta biz de kaybediyoruz." Yalancı seni.

Kahkaha atarak başımı salladım. Hava çok serindi. Üzerimde sadece yamalı paltom vardı. Yün şapkamı biraz önce sarı saçları bukle bukle olan küçük bir sokak çocuğuna armağan etmiştim. Eh şalım ise... kimde olduğunu gayet iyi biliyordum. Yarın Anthony Korra'yla buluşurken şalımı geri alırım diye düşünüyordum.

Şimdilik yün çoraplarıma, paltoma ve önü iyice soyulmuş olan botlarımla ısınmaya çalışıyordum hem... benim halim karşımdaki ilkokul çağındaki çocuklardan kat kat daha iyiydi. Çocuklar kızaran burunlarına, çıplak kulaklarına aldırmadan kalın kazaklarıyla ve pantolonlarıyla benimle birlikte oyun oynuyorlardı.

Buraya çocuklarla oyun oynamaya gelmediğimizi hatırlıyoruz değil mi?

İkizlerin beni uyarmasıyla gözlerimi diktiğim yerden bayi evinin ön avlusuna kaldırdım. Aslında buraya Jacob'la görüşmeye gelmiştim. Patronun olmadığı zamanlarda onunla konuşurdum. Çocuklarla oynadığımız turu bitirerek bir el daha oynacağımız sırada Jacob'un arabası ön avluya ağır ağır yanaştı. Benim de bu oyundan ayrılmamın vakti gelmişti.

"Pekala veletler! Tanrı ruhunuzu korusun, sokakta daha fazla durmayın. Size öğle yemeği ısmarlayacağım!" Cebimde duran on poundluğu çocukların arasında bölüştürerek ayağa kalktım.

Ellerimi birbirine sürterek temizledim ve Jacob'ın yanına ilerledim. "Hey Jacob!" dediğimde, başı hemen sağ tarafa çevrildi. Beni görmesi için elimi kaldırarak havada salladım.

"Seni görüyorum Effy! Gelsene odama geçelim, hava serin." diyerek deri kabanının yakalarını çekiştirerek, beni yanına çağırdığında birlikte bayi evinin basamaklarını hızlı adımlarla çıktık.

Jacob'ın odası birinci kattaydı. Bu yüzden odasına girene kadar çıktığımız merdivenler sayesinde içimiz açılmıştı. Daha doğrusu bir nebze ısınmıştım. Jacob arkamdan odanın kapısını kapadığında, soyunmaya başladı.

Kabanını çıkararak, beyaz kazağı ve kumaş pantolonuyla kaldığında duvarın dibinde sırtımı yaslayan bedenimin karşısında yerini aldı.

"Evet nasıl gidiyor takipçilik işi?" dediğinde ona cebimde duran zarftan ya da dün için hazırlamış olduğum rapordan bahsetmeyecektim.

"İyi gidiyor, dün örgütün konuşmalarını dinledim. Yarın da dinleyeceğim." dediğimde Jacob pantolonunun cebinde duran sigara paketinden bir dal çıkararak ateşledi.

Sigarasından nefeslenirken bana bakıyordu. Kazıtmış olduğu saçlarına bakıyordum bende. Sakalları uzamıştı. Göz altları çöküktü. O da benim gibi çok fazla çalışıyordu. Ne de olsa patronun emir kullarıydık.

Frank Ray: LONDRA'NIN YÜZ KARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin