Chapter 17: Breakfast

124 18 94
                                    

"Günaydın!" diye bağırarak beni uyandırmış, üstüne bir de yatağıma atlayıp beni rahatsız etmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Günaydın!" diye bağırarak beni uyandırmış, üstüne bir de yatağıma atlayıp beni rahatsız etmişti

Kim bu hayırsız?

"Günaydın, günaydın, günaydın!" bağırışlarla biri daha yatağımda boş kalan diğer yanıma atlamıştı.

Ama benim gözlerimi açacak halim yok.

EJ ile ay etkisini kaybedene kadar sohbet ettik. İlk kez bu kadar uzun bir sohbet etmiş oldum. Uykusuzum.

"Saat..?" diye sordum, kıpırdayacak halim bile yokken.

"Sekiz buçuk." dedi Jo, uykulu sesi ile.

"Hangi iki salak var yanımda?" ~Angel

"Biz salak mıyız?" ~Maki

"Ayıp ettin ama şimdi." ~Nicholas

"Saat 5'e geliyordu uyuduğumda. Ben sizin aksinize tamamen insanım." dedim.

"Hakaret gibi oldu. Ama 5'e kadar ne yaptın? Deli misin sen?" ~Nicholas

"Direkle konuştum." dedim.

"Direk mi?" ~Maki

"Evimin direği." ~Angel

"Angel, iyi misin kızım sen?" ~Jo

"Baba?" ~Angel

"Sen, uyu uyu. Hadi, biz çıkalım. Rahat uyusun. O uyanana kadar odaya girmek yok." ~Harua

"Şu uyuyan minnağı ne yapıcaz?" ~Nicholas

"EJ hyungu da minnak yaptın ya sana daha söyleyecek bir şeyim yok hyung. Bırak uyusun. Bizim aksimize o dönüşmediği için insan bedeni yorulmuş olmalı." ~Harua

Oda kendini yalnızca uyuyan EJ ve benim nefes alış veriş seslerimize bıraktı. Bende açamadığım gözlerimle rahat hir pozisyon aldım ve uykuma kaldığım yerden devam edebilmeyi diledim.

...

"Tünaydın." diyerek saçımı toplamaya çalışarak K'in yanına oturdum.

Tam saçımı toplayıp arkama yaslandığımda, Nicholas'ın önümde belirip topladığım saçımı açması ile sinirden gözlerimi kapadım.

"Pislik!" ~Harua

"Yuuuh!" ~Yuma

"Arkadaş diyip sırtını dönmeyeceksin işte." ~Jo

"Kızın yüzü dönüktü." ~Maki

"Sen ne diyon ya, Maki?" ~Jo

"Sırtını dönmeyeceksin dedin hyung. Ama yüzü dönüktü." dedi Maki, Jo'nun sorusunu ciddiye alarak.

Hepimiz ona bir bebek olduğunu bilerek, şefkatle baktık. Sanki onunla aynı yaşta değilmişim gibi, bende.

"Haklısın. Benim hatam." dedi Jo, Maki'yi bozmayarak.

"Tokamı ver!" dedim ve sinirle elimi Nicholas'a uzattım.

"Neden? Tarla cadısına benziyorsun. Utanıyor musun yoksa?" diyerek güldü.

Saçlarım çok dağınık ve kalkar kalkmaz taramaya üşendiğim için topladım. Dalga geçmesen ölür müsün?

"Ne yersin, Angel?" diye sordu Fuma, bana yiyecek bir şeyler hazırlamak için ayağa kalkarken.

"Ah, sorun değil. Ben bir şeyler hazırlarım. Teşekkür ederim." dedim bende, Nicholas'ı boş vererek.

"O zaman elin deymişken EJ'e da hazırlar mısın?" ~Fuma

"O daha yemedi mi?" diye sordum, şaşkınca.

"O da senden bir kaç dakika önce kalktı." dedi K ve beni iteleyip kaldırdıktan sonra oraya ayaklarını uzatıp yatarken.

Hazırlayayım bari, bazılarının aksine elime yapışmaz!

Mutfağa gidip dolapların kapaklarını açtım ve ne yiyebileceğimize baktım. Markete gitmeliyiz...

Yukarıdaki dolaptan gelen gürültüyle kafamı yukarı kaldırdığımda bir kaç tabak önce kafama düşmüş, birinin beni geri çekmesi ile geri kalanların hepsi kafama düşenler gibi yere düşerek kırılmıştı.

Ellerimi çizen kırıklar, kafama düşen tabaklar ve korkunun etkisiyle ağlamaya başladım.

Bu neden oldu ki bir anda? Tabaklar öylece duruyordu! Ellemedim bile! Ben alttaki dolabı açtım!

"Tamam, bir şey yok. Gel, içeri geçelim." dedi K ve beni içeri götürdü.

Oturduğum koltukta K'e sarılıp ağlamaya devam ederken, Nicholas bana su getirmişti.

"Biraz iç, sonra da ellerini temizleyelim." dedi K ve önüme düşen saçlarımı çekti.

Suyu içip, ellerimi temizledikten sonra kafam biraz acısada ağlamayı kestim ve hepsi ile sessiz bir şekilde koltuklarda karşılıklı oturmaya başladık.

"Elin mi çarptı tabaklardan birine?" diye sordu Yuma.

"Hayır... Hiç bir şey yapmadım. Ben sadece alttaki dolabı açmıştım, bir anda o dolaptan ses gelince kafamı kaldırdım ve aniden kafama düştüler." dedim, bende ne olduğunu anlamadığım için.

"EJ, sen gölgeleri mi hissettin?" diye sordu Fuma, herkesten çok endişeli duran lidere.

"Bilmiyorum ki. Sadece... Hissettim yani. Gölgeler mi değil mi haberim yok." dedi lider, kimseyi tatmin etmeyen cevabıyla.

"Onların buraya girememesi gerek. Ve bir insana bu şekilde zarar vermezler. Anlamıyorum, bunlar gölge değiller mi?" ~Jo

"Merkezdeki kütüphaneye gitmeliyiz, Angel iyi olunca." dedi liderleri ve hepsi kabul eden mırıltılar çıkardı.

"Merkeze gidince uğramamız gereken yerlere de uğrayalım ve aradan çıksın." ~Fuma

"Angel'ı da mı oralara götüreceğiz?" diye sordu Maki, telaşla.

"Evet. Nasıl olsa artık biliyor." ~K

"Ama yine de bu tehlikeli olmaz mı?" ~Maki

"Daha fazla tehlikeden bahsetmesek mi?" dedi Yuma, bıkkın bir şekilde.

"Baş başa kahvaltınız yalan oldu yani?" Nicholas'ın konuşması ile, bütün gözler ona dönerek "ciddi misin?" bakışı attılar.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SHADOW // &TEAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin