Chapter 24: Ship

54 14 46
                                    

Sınır: 70 yorum, 13 oy

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sınır: 70 yorum, 13 oy

"Bir insanın burada ne işi var?" diye sordu, gözleri kırmızının en parlak biçimindeyken ve pençeleri boğazımda küçük bir yara açmışken.

"Kırmalı mıyım, koparmalı mı?" diye sorarak, boğazımdaki pençelerin geri çekilmesine yardımcı oldu EJ.

"Senin gibi bir Alfa'nın buraya insan getireceğini düşünmezdim." dedi, pençesindeki kanı üstüne sürerken.

"Çünkü o kız benim kardeşim." dedi K, sakin bir şekilde.

Şimdi aklına gedim yani?

"Huh? O yüzden benzer kokulara sahipsiniz anlaşılan." dedi, sırıtarak.

İyi de, bu mümkün değil. Biz öz kardeş bile değiliz.

"Hyung, ona aldırma." dedi Jo, K'e.

"Buraya boşuna çağırmadınız, değil mi?" dedi Harua.

"Sakin olun, sakin. Uzun süre görüşemedik. Biraz hasret giderelim." dediğinde, bir kadın beni ittirdi ve başka bir odaya soktu.

"Bunları giy." dedi ve elime bir elbise verdi.

"Ama ben kendi kıyafetlerimle daha rahatım." dediğimde, kadın bana susmamı gerektiren bir bakış attı.

Beyaz elbiseyi giyindim ve kendi kıyafetlerimi katlayıp, hemen arkamdaki koltuğun üstüne koydum.

Kapıya uzandığım sırada, elimi biri tutanca arkama döndüm ve üstüme bir şeyin atlamasıyla çığlık attım.

İkimizde yere düşünce, yüzü yüzüme yaklaştı ama yüzümü kocaman dişleriyle ısırmaması için bir sağa, bir sola dönüyordum.

Lanet olsun, K! İhtiyacım olduğunda neden yanımda değilsin?!

Yüzümden vazgeçip, kolumu ısırdığında çığlığım daha da güçlendi ve kapı açıldı.

Kapı açılıp, odanın içi aydınlanınca yok olmasıyla daha da kötü ağlamaya başladım.

Rahatlığın verdiği his...

Sanırım kolumun etini kopardı, o kadar çok acıyor ki!

Yerde ağlamaya devam ederken, birisi beni yerden nazikçe kaldırdı ve kafamı tutup kendine yaslayarak sarıldı.

"Kolunu sarabileceğimiz bir şey verin, çabuk!" diye bağırdı Yuma, telaşla.

"Tamam, sorun yok. Geçecek. Şimdi seni içeriye taşıyacağım, tamam mı?" dedi EJ ve beni sıkıca tutarak az önceki geniş yere götürdü.

"EJ, onu sakın bırakma. Yoksa kan kaybı-" Fuma'nın lafını K'in kestiğini anlamak zor olmamıştı çünkü onun sinirli nefes alış verişlerini net bir şekilde duyabiliyordum, çığlık çığlığa ağlamalarım arasından.

"Kanı nasıl hiç akmadan durabiliyor?" ~Yuma

"Bunu cevaplarsak K hyung hepimizi öldürür." ~Nicholas

Çok geçmeden kolumu sardıklarında, kendi aralarında tartışmaya başlamışlardı.

"Sihirli taşlardan mı kullansak?" ~Jo

"Onlar çok nadir. Sadece acısını dindirmek için kullanırsak daha tehlikeli bir durumda hiç bir şey yapamayız." ~Harua

"Öyleyse ne yapacağız? Rahip çağırırsak bizim de sonumuz ölüm olur." ~Nicholas

"Şu gereksiz kelimeleri kullanmaz mısın? Maki'yi korkutuyorsun." ~K

"Yo-yok canım. Ne korkması. Erkek adamım ben. Ve güçlü bir kurdum. Ne korkacağım bir kelimeden?" ~Maki

"Büyücüyü çağırsak?" ~Yuma

Yuma'dan sonra sesleri kesildiğinde, neden bahsettiklerini anlamasamda bir sonuca vardıklarını tahmin edebiliyordum.

"Biraz daha dayan. Yakında hiç acımayacak." dedi EJ, ben tırnaklarımı kendi acımdan dolayı onun eline geçirmişken.

Tek eliyle beni sıkıca sarıyor, aynı zamanda oldukça konforlu bir pozisyonda tutuyordu beni.

Bu durumda aptal olan ben olmuyor muyum? Cidden, öğlen utanmış olabileceğini hiç düşünemedim. Sadece K'e bel bağlamakla yetindim ama çoktan başka birinin sevgisini kazandım bile. Neden asla elde edemeyeceğim bir sevginin peşinde koşmak yerine, elimde olana kendimi adamıyorum ki?

"Yine ne- KIZI HANGİ KÖPEK ISIRDI LAN?! HEPİNİZİ ELMA KURDUNA ÇEVİRİRİM!!" diye bağırdı bir kız. Sesinden benim yaşlarımda olduğu anlaşılabiliyordu.

Musluk gibi akıtan bu gözlerle kızın yüzünü görmeme imkan yok.

"Sonra anlatırız. Sen onun daha fazla acı çekmesini engelle." dedi Nicholas, düz bir ses tonuyla. Hangi duygular içerisinde olduğu anlaşılmıyordu bile.

"Tamam... Şey, elini rica edebilir miyim?" diye sordu kız, endişeyle bana bakarken. Bu kadarını görebildiğime şükrediyorum.

Titreyen elimi ona uzattığımda, sıkıca tuttu ve birleşmiş ellerimizden yeşil bir ışık çıkmaya başladı.

Yavaş yavaş yaranın vücuduma yaydığı acı hafiflerken, ağlamam da kesilmişti.

"Huh... Ne kadar canını yakıyordu öyle? Bir insan, bayılmadan bu acıya katlanamazdı. Mühürlün yanında olduğu için mi acaba? Bunu araştırsam iyi olacak! Mantar panomu bunun için yeniden düzenleyeceğim." dedi ve gülümsedi.

"Teşekkürler..." dedim, ağlamaktan yorgun düşmüş bir şekilde.

"Neyi yanında dedin?" diye sordu K, sol gözü seğirirken.

"ÇOK TEŞEKKÜR EDERİZ AESOOK!! BİZİMLE GELİYORSUN DEĞİL Mİ?! BURADAKİ KONUŞMA DA BAŞKA ZAMANA KALDI!! HADİ GİDELİM!!" Yuma'nın bağırarak konuşmasına güldüm bitap bir şekilde.

"Aesook-shi demek istedin herhalde." diyerek güldü Fuma.

Oh, oh! Ship! Fuma onları shipler gibi konuştu!

EJ beni kucaklayıp kaldırınca, şaşırsamda bu konuyu geçiştiremezdim.

"Evet. Yani öyle demek istedim." ~Yuma

"Onları Fuma ve benden başkası da shipliyor mu?" diye sordum, sessizce EJ'e.

"Evet, hepimiz." dedi ve güldü EJ.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SHADOW // &TEAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin