salya, gözyaşı ve meni

76 9 0
                                    

Hyunjin tabakasını açıp içinden çıkardığı çarşafı uzun ve ince parmakları yardımı ile düz bir hâle getirdikten sonra bir tutam tütün alıp çarşafa sardı ve dudaklarına götürüp çakmağı yardımı ile yakacağı sırada gelen zil sesiyle ayaklandı. Gelenin Jeongin olduğundan emindi, bugün taslak attıkları tabloya devam edeceklerdi. Sigarasını hızlıca kulağının arkasına koyup kapıyı açtı ve basit bir selamlaşmadan sonra kapıyı kapatıp arkasından onu takip eden Jeongin'le beraber atolyeye doğru adımladı. Jeongin arka plan olarak belirlenen yatağa oturduğunda Hyunjin "İçecek bir şeyler alır mısın?" diye sordu. Jeongin bir şey istemediğini söylediğinden Hyunjin hızlıca üstünü büyük bir çarşafla örttüğü tuvali çıkardı ve Jeongin'in soyunmasını bekledi. Bir süre karşısındaki bedeni seyretti, yaklaşık iki yıldır beraber çalışıyor olmalarına rağmen son aylarda Hyunjin bu gence karşı fazlasıyla büyük bir çekim hissediyordu. Yavaşça Jeongin'e doğru yönelip bacaklarını ve kollarını hizaya getirdi. Oldukça salaş durması gerekiyordu sonuçta. Ellerini saçlarına atıp dağılmışlık görüntüsü vermek adına karıştırdı. Bir süre izledikten sonra kulağının arkasında koyduğu sigarayı yaktı ve tuvalin karşısına oturarak çıkardıkları taslağı kontrol etmeye başladı. Birkaç kısmı yeniledikten sonra paletini alıp Jeongin'in ten rengini tutturmaya çalıştığı bir renk ayarlamaya başladı. Sebepsizce boyamaya karın bölgesinden başlamak istemişti. Gerekli tonlamaları yaparken oldukça dikkatli olduğundan Jeongin'in onu izlediğini bile fark etmemişti. Hyunjin oldukça yakışıklı bir gençti. Jeongin gözlerini onun elleri üzerinde gezdirirken Hyunjin bir anda gerilip bileğindeki toka ile saçlarını topladı. Jeongin ve Hyunjin birbirlerine ait olan bu manzaradan fazlasıyla memnundu. Yaklaşık iki saatlik bir boyamadan sonra Jeongin yorulduğunu söylerek mızmızlanmaya başlamıştı. Hyunjin onu kırmak istemiyor ve bu çizimi uzatmak istiyordu. Hyunjin ona giyinebileceğini söylediğinde Jeongin rahatlayarak giyindi ve Hyunjin'in yanına adımlayarak çizime göz attı. Fazlasıyla hoş duruyordu. Az bir kısmı boyanmış olsa bile Hyunjin büyük bir özenle boyadığı için oldukça gerçekçi duruyordu. Jeongin kısa saçlarını geriye atarken Hyunjin "Birazdan hazırlanıp bara gideceğim, Daniel amcanın barına. Gelmek ister misin?" dedi. Jeongin bir süre düşündükten sonra gelmek istediğini söyledi ve eşyalarını toplamaya başladı. Hyunjin üstüne basit şeyler geçirdikten sonra gözlüğünü taktı ve tabakasını cebine atarak yola çıktı. Jeongin onun yanında ilerlerken basit bir sohbete girdiler. Ara sokaklardan hızlıca dışarıdan döküntü gibi duran bara girdiklerinde basitçe selamlaştılar ve tezgahın önündeki sandalyelerden birine oturup sipariş verdiler. Jeongin soğuk bir bira alırken Hyunjin şimdilik basit bir vodka kokteyli almıştı. Havadan sudan basit bir sohbet dönüyordu aralarında. Hyunjin bez çantasından çıkardığı hem şiir hem de çizim için kullandığı defteri önüne açtı. Çantasını kurcalayıp bir kurşun kalem de çıkardıktan sonra basit bir Jeongin büstünün taslağını attı. Bu anları seviyorlardı, Hyunjin'in şu son iki yıldır sanatının her zerresinde Jeongin'den bir parça vardı. Farklı farklı şeyler bardaklara dolarken ikili yavaştan çakırkeyif olmuştu. Hyunjin bir süre düşündükten sonra dudaklarını yalayıp Jeongin'e döndü ve "Jeongin, tablo için kafamda garip bir fikir var..." dedi. Jeongin merakla Hyunjin'in sözlerinin devamını bekledi ve "Tabloda kullandığım boyaların içine salyanı, gözyaşını ve menini karıştırmak istiyorum. İnsan doğasının en saf hâlini işleyeceğim böylece..." dedi.

hell or high water/hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin