Bir süre daha ağladım, yaşları sildikçe yenisi gelecekti nasıl olsa. Yataktan kalkıp derin nefesler aldım ve etrafa bakındım. Dağılan eşyaları teker teker toparladıktan sonra vazodaki çiçeklere baktım, güzel bir buket açelya. Solmaktan çok çürümüşlerdi, tek çırpıda alıp çöpe attım ve üstüme basit şeyler geçirdim. Siyah kumaş pantolon, beyaz gömlek ve siyah, uzunca bir palto. Eskiz defterimi ve gözlüğümü alıp evden çıktım. Ağlamaktan şişmiş gözlerimi gözlüklerimle kapattım ve evin ilerisindeki kafeye yürüdüm. Sert bir kahve alıp sigaramı yaktım, gözlerim bir yerlere dalıyor ancak ne düşünüyordum kestiremiyordum. Defteri açıp rastgele bir şeyler karalıyorum. Kahvenin dibini gördükten sonra sigaranın pöçüğünün dudaklarımı yakmasıyla kendime geliyorum. Gözlerimi ovuşturup çizdiğim resme baktım, lavantaydı. Kendi kendime güldüm, bu çiçek hep bu zamanlarımda bir şekilde karşıma çıkıyordu. Kahvenin parasını ödeyip kafeden kalktım ve çiçekçiye doğru adımladım, gide gele aramızda basit diyaloglardan çıkma bir dostluk oluşmuştu. Louis benden birkaç yaş büyük oldukça yakışıklı bir adamdı (Minho olarak düşünün). Selam verip basit bir sohbete girdim ardından bir demet lavanta istediğimi söyledim. Kahverengi bir kağıda sarıp verdi ve ödemeyi yaptıktan sonra dükkanından çıkıp dilek çeşmesine adımladım. Meydanın ortasındaki çeşme tüm dikkati üzerine çektiği için burası oldukça boştu, tek hissediyordum burada. Bir kısmı kırılmıştı ve eski güzelliğini yitirmişti. Cebimi karıştırıp elime gelen ilk bozukluğu avuçlarım arasına aldım ve dileğimi diledim ardından yavaşça suya attım ve batışını izledim. Dileğim gizli kalmalıydı, yoksa kabul olmazdı.
Lavanta
Duruyor işte bağın ortasında,
isyan etmiş bir düzenden gelene.
Yayılıyor yine sokaklara da,
dalları toprak altından fidana.
Rengi bürümüş göğü zerafete,
işlenmiş bedene her bir ilmekte,
kokusu kalmış yalnızca akşama
ne de olsa kalamaz sabahlara.
Lavanta, lavanta kokar gözlerin.
Öptükçe kokusu çıkar teninin,
dilek kuyusunda bir dilek olmak
teninde yazılmıştır en derine.
Kırık bahçeler toprağında bitmez,
cam kırıkları kesmez dallarını.
Heykellerin ellerinde buketin,
duramaz kaldıkça kalacağında.
İsyan eder bahçeler akan suya,
kırık camlar bütün canlara maya.
Kesiklerden çıkar kokun lavanta,
tenden tene işlemiş güzel lavanta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hell or high water/hyunin
Fanfiction'Fazla güzelsin küçük Aşk Tanrısı, taşıyamazsın onca günahı.' 23.11.23