"İnsan bir kere birine geç kalır, bir daha kimseye acele etmez."
🐮
"On birinci sınıfın ilk haftasının son günü, son haftanın son gününde görüşmek dileğiyle." Diyerek sınıfa şaşalı bir giriş yaptığımda hemen peşimde Mert vardı. Evet yine. Fakat sınıftan içeri girer girmez durmamı sağlayan şey sıralardan birisinin üstünde Superman misali boylu boyunca yatan Musti ve yattığı sırayı itekleyen Arden'di.
Henry Cavill'e hakaret sayardım. İkinci kocam.
Ama gönlümdeki bir, hep sensin vallahi Brad kocacığım.
Musti'yle bakışlarımız kesiştiğinde yine bir şeyler çiğnediğini gördüm.
Yanıma gelen Mert'te aynı benim gibi Musti ve Arden'e bakıyordu. Musti ağzındakini bitirdiğinde Arden'e dönmeden yüz üstü yattığı sırada tek yumruğunu ileri uzattı. "Uçur beni bebeğim, istikamet 9-E! Pırıl'ın gönlünü almam lazım."
Arden sırayı itmeye başladığında Mert'le yana kayarak yol açtık onlar için. Arden hızlanarak sırayı koridora çıkarttığında patinaj çektiklerini gördüm. Nöbetçi hoca henüz gelmediği için rahatlardı. Fakat gözden kaybolmalarının ardından yüksek bir küfrün ardından Musti'nin çığlığını işittim. Onu takip edense muhtemelen sıranın ve üstündeki Musti'nin yere yapışma sesiydi.
"Spastik misiniz amına koyayım ya?" Ozan üstünü silkeleyerek sınıfa girdiğinde, Ozan'a çarptıklarını anladım. "Otizmli eşekler," Diye söylenerek sırasına geçerken hala ayakta dikildiğimi fark edip Zeynep'in yanındaki yerime oturdum.
İdil'in yine cam kenarında Pars'ı izlediğini gördüğümde okul tişörtünün eteğini tutup çekiştirdim. "Camdan bakacağına yürü aşağı inelim." İdil'in cam mavisi gözleri parlarken başını hevesle aşağı yukarı salladı. Diğerlerine baktım geliyor musunuz dercesine. Diğerleri de onayladığında beşimiz birlikte merdivenleri hızlıca inmiştik. Bahçeye çıktığımızda hemen spor salonunun yan duvarına yaslı banklarda oturan Pars çarptı gözüme ilk olarak.
İdil her ne kadar itiraz etse de kızları, Pars ve iki arkadaşının oturduğu banka sürükledim. Yan yana dizili olan dört banktan Parsların oturduğunun hemen dibindekine oturduk. İdil'i bilerek Pars'ın tarafına atmışım ki İdil'de bunun bilincinde kurmalı bebek gibi oturmuş oldukça gergin bir şekilde tam karşıya bakıyordu. Yüzünün nefessizlikten morardığını fark ettiğimde yuh çekerek beline vurdum. "Nefes al." Fısıldayışıma karşılık İdil'in gözleri bana döndü.
"Nereden?" Diye aynı benim gibi fısıldadığında gözlerimi devirdim. "Götünden İdil, götünden."
Çağla kıkırdayarak başını uzattı. "Genelde burundan alıyoruz ama sen bilirsin. Tercih meselesi tabii." İdil yavaş yavaş nefes alıp verirken göz ucuyla Pars'a baktım. Elindeki ketçaplı cipsi hiç görmemiş gibi yiyordu. İdil elini göğsüne bastırıp derin nefesler alırken Zeynep sırıttı. "Aşık olmuş bu baya."
Cansu ise memnuniyetsizce burnunu kırıştırdı. "He amına koyayım, kurbanlık düveler gibi cips yiyor bir de aşık olacak." Cansu eliyle İdil'in kafasına vurduğunda tövbe çekiyordu. "Hiç beni örnek almıyorsun."
Pars hararetle bir şeyler anlatırken cips tutan elini havaya kaldırmasıyla fazla hızlı olmuş olmalı ki cipsten bir miktar bizim banka, doğrudan İdil'in kucağına dökülmüştü. Pars duraksayarak İdil'e döndüğünde İdil'in nefesini tuttuğunu hissettim. Pars bir İdil'e bir de İdil'in kucağına döktüğü ketçaplı cipse baktı. Mahcup bir ifadeyle cipsi indirirken "Çok pardon," Diye mırıldandı ağzının içinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öküz Tayfası
Humor"Bir zildi tüm yılı başlatan, bir zildi bizi sözlüden kurtaran ve yine bir zil olacaktı hepimizi ayıran." 🐮 Ortasında kaldığım duruma baktığımda aklımdan, okuduğum sayılı kitaplardan birisi olan 'Minik Kurbağa Kurbi' isimli kitaptan bir cümle geçiy...