|Bölümde adı geçen Zebani kitabı tamamiyle hayal ürünü olup böyle bir kitap gerçekte bulunmamaktadır. Konusu bana ait olmakla birlikte internetteki bir videodan esinlenilmiştir.|
|Bölümde ismi olmadan bahsedilen kitaplar gerçekte olmayıp Öküz Tayfası için kendimce kurgulanmıştır.|
Cansu'dan
"Kuzucuğum istediğin bir şey var mı?" Ulaş'ın annesi Hülya Abla önüme bir bardak kola bırakırken gülümseyerek iki yana salladım başımı. "Yok Hülya Abla sağol. Bitti zaten dersimiz, buna bile gerek yoktu." Derken kolayı gösteriyordum.
On beş dakika boyunca Hülya Ablayla çekirdek kola yaparken Ulaş ortalarda gözükmüyordu. Oysa evde olduğunu biliyordum. Ne zaman gelsem hiç ortaya çıkmadığından artık bunu garipsemiyordum gerçi.
Kolalarımız bittiğinde kitaplarımı kucağıma toplayıp koridora yöneldim. Hülya Abla bardakları mutfağa taşırken koridora sapmamla adımlarım havada asılı kaldı. Ulaş, koridorun ortasına kurulmuş ve büyük bir ciddiyetle kitap okuyordu.
Hayır öylesine bir kitap değil. Benim kitabım.
Bugün okula giderken yanıma aldığım Zebani kitabının sayfalarıyla haşır neşir olan Ulaş'a baktım. Çantam hemen yanı başındaydı ve ağzı açıktı. Kitabı benim çantamdan aldığı çok belliydi. Ayrıca kendini o kadar kaptırmıştı ki hala daha beni fark etmemişti.
Kitap, klasik bir aşk romanıydı.
Korku evinde zebani rolündeki bir çocuk ve liseye giden genç bir kız... Kızın arkadaşları, kıza doğum gününde sürpriz yapmak için başrol kızımızla birlikte korku evine gidiyordu. Başrol kızımız ise cilvenin vücut bulmuş haliydi. Eh, bir o kadar da korkak... Görevlerden birini tamamlamak için iki arkadaşıyla birlikte bir odaya kapatıldığı sırada onlara eşlik eden bir de zebani giriyor odaya. O da başrol erkeğimizdi. İki arkadaşı ve kızımız odadan çıkabilmek için zebaninin dikkatini dağıtmaya çalışırken göbekadı cilve olan kızımızın aklına muhteşem bir fikir geliyor. Şaks diye başrol erkeğimizi, zebaniyi, öpmek... Çocuk kıza aşık oluyor kendisini öptükten sonra. Korku evi kayıtlarından numarasını buluyor ve konuşmaya başlıyorlar falan fıstık...
Şu an başrol kız ve erkeğimizin ilk defa yüz yüze görüştükleri kısımdaydım.
Ben hala koridorun başında şaşkın şaşkın dikilirken arkadan gelen Hülya Ablanın sesiyle ne yapacağımı şaşırdım. Ulaş başını kaldırmak üzereyken geri çekilip kendimi koridora gizledim. "Cansu, çıkıyor musun güzelim?" Sanki az önce koridora dönmemişim de ilk kez giriyormuşum gibi ilk adımımı attım.
Kapının önünde montunun ceplerini arayan Ulaş kendini iyi toparlamışa benziyordu. Kitabımı çantama koymuş ve fermuarı çekmişti. Kendisi ise sanki montunun ceplerini yokluyor gibi portmantonun önündeydi. Koridora giren beni ve annesini görünce yüzüne şaşkın bir ifade kondurdu. "Gidiyor musun Cansu?"
Gözlerimi kısıp yüzüme Sherlock Holmes sorgulayıcı ifadesini takmamak için kendimi sıktım.
Sanki onu kitabımı okurken görmemiş gibi gülümsedim kocaman. "Evet, gidiyordum." Çantamın önüne eğilip fermuarı açtım. Kitabı rastgele çantanın içine atmış olmalıydı ki cildi sıyrılmıştı. Hem kucağımdaki soru bankalarını çantaya koydum hem de kitabımın cildini düzelttim. Çantamı sırtıma atıp kapıyı açarken beni geçirmek için dizilen Hülya Abla ve Ulaş'a gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öküz Tayfası
Humor"Bir zildi tüm yılı başlatan, bir zildi bizi sözlüden kurtaran ve yine bir zil olacaktı hepimizi ayıran." 🐮 Ortasında kaldığım duruma baktığımda aklımdan, okuduğum sayılı kitaplardan birisi olan 'Minik Kurbağa Kurbi' isimli kitaptan bir cümle geçiy...