"Söyle ona Sebastian, çiğköfte gömmemiz gereken bir konu var."
🐮
İrem'den
"Topladın mı top paralarını İdil?" Sınıf başkanı olarak İdil, topladığı parayı Somer Hoca'ya uzatırken o paranın topa değilde lahmacuna gideceğini iyi biliyordum. Beden öğretmenlerimizin bir numaralı fantezisi spor salonundaki öğretmenler odasında lahmacun yemekti çünkü. Her an lahmacun kuryesi gelebilirdi.
Derin bir iç çektiğimde Musti'de aynı şeyi düşünüyor olmalı ki karnını ovuşturdu. Somer Hoca parayı lacivert eşofman takımının cebine sıkıştırırken ellerini çırptı. "Evet boy sırasına girelim lütfen." Dudaklarımı büzdüm. En başta Çağla olmak üzere tüm kızlar sıraya girerken ben tabii ki en sondaydım en kısa olarak.
Erkekler sırasına baktığımda sıra değişmişti. Normalde en başta Ulaş dururken şimdi Mert en başa geçmişti. Erkekler sırasının en uzunu Mert, kızlar sırasının en kısası olan bana alaylı bir bakış attığında kollarımı göğsümde kavuşturdum.
"Rahat, hazır ol!" Somer Hoca Nescáfe bardağını dudaklarına yasladı biz hazır ola geçerken. "İyi dersler!"
Hep bir ağızdan bağırdık. "Sağol!" Somer Hoca bizi tabiri caizse beygir gibi koştururken kendisi tribünlerde kahvesini yudumluyordu oturduğu yerden. "Mert yavaş koş evladım!" Diyerek bininci kez Mert'i uyardı.
Hafif tempolu koşu yapıyorduk sözde. Mert'in tek rakibi Flash'tı.
Mert leylek bacaklarını daha kısa atmaya başladığında bir nebze olsun daha iyiydi. "Hocam yeter, sabah yediğim sebzeli omlet eriyecek neredeyse!" Musti erkekler sırasından koparak geride kaldığında neredeyse yürümeye başlamıştı. Somer Hoca kupasını dudaklarından uzaklaştırdı ve kibirli bir bakış fırlattı.
"1200° fırına da soksak erimez o omlet. Sen rahat ol." Somer Hoca'nın sözleriyle Musti yeniden koşmaya başladığında benimde bacaklarım ağrımaya başlamıştı. Zaten en sonda olduğum için yavaşladım bir tık. Bu sırada Musti benim yanımda koşmaya başlamıştı.
Elini karnına attı. "Göbeğim eriyecek neredeyse, düşün." Dediğinde aynı dertten muzdarip bir şekilde burnumu çektim. İkimiz o kadar yavaşlamıştık ki diğerleri yanımızdan ikinci tura geçiyordu. Mert yanımızdan geçerken güldü. "Bacaklar kısa olunca götürmüyor demek ki." Kıs kıs gülerek yanımızdan geçerken diğerleri de bize fark atmıştı yeniden.
Sinirli bir şekilde at kuyruğundan firar edip gözümün önüne düşen saçlarıma üfledim. Kolumu Musti'nin koluna doladım ve bize fark atan diğerlerine baktım. "Koş Musti." Peşimde Musti'yi sürükleye sürükleye hızlanmaya başladığımda Musti'nin anlamadığım bir şeyler homurdandığını duydum.
Musti'yle yeniden koşmaya başladığımızda bacaklarım isyan edercesine yalpalıyordu. Musti'nin belki bir tık haklı olabileceği isyanları kulaklarıma ulaşıyordu. "Ya yeter! Bırak beni damla sakızı!" Musti beni de geri çekmeye başladığında iki elimle koluna yapıştım. "Sülfürik asite yatırsak erimez senin göbeğin, koş!"
Yanımızdan geçerek bir sonraki tura başlayan Mert bir kez daha güldü. "Hasan 2 Salak Osman 4." Ayaklarımı yere vururken arkasından bağırdım. "Çok komik Allah'ın sayısalcısı!" Somer Hoca kahvesini yenilemeye gittiği için rahattım arkasından bağırırken.
Musti'yi sırtından iteklemeye başladığımda homurdana homurdana koşmaya başlamıştı. Bende koluna girip onun gibi koşmaya başladım. Birlikte sırayı yakaladığımızda tabii ki en arkadaydık. Somer Hoca yenilediği kahvesiyle tribünlerdeki yerini aldı. Kahvesinin dumanı yüzünü bulanıklaştırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öküz Tayfası
हास्य-विनोद"Bir zildi tüm yılı başlatan, bir zildi bizi sözlüden kurtaran ve yine bir zil olacaktı hepimizi ayıran." 🐮 Ortasında kaldığım duruma baktığımda aklımdan, okuduğum sayılı kitaplardan birisi olan 'Minik Kurbağa Kurbi' isimli kitaptan bir cümle geçiy...