thirteen.

90 8 4
                                    

"Hiç görüyor musun onları?" dedim taeyong'a etrafıma baktıktan sonra. Burası yıl başı temalıydı, bunu bildiğimiz için uygun renkleri ve kazaklarımızı giymiştik, evet bunlar hoş detaylardı ama konumuz bu değildi. Heyecanım o kadar içime sığmıyordu ki kalp atışlarım neyin olacağını/yaşanacağını kestirmemi engelliyordu. Taeyong tokat şiddetinde kolumu 5-6 defa dürttü. "Jaehyun orda! Bak ten bak!"

Jaehyun komik bir noel baba şapkası takmış, telefonuyla ilgileniyordu. Sanırım john'u ya da gruplarından gelecekleri bekliyordu. "Herkesin neden ona aşık olduğunu anlayabiliyorum. Hayatımda gördüğüm en yakışıklı erkek." dedi taeyong aşık gözlerle. "Taeyong kendine gel, ben burda kalp krizi geçiriyorum sen ekmek banıyorsun gözlerinle çocuğa." dedim omzundan tutup. "Keşke tipi kadar duygusu da olsaydı değil mi ten?" dedi sanki aşk acısı çeker gibi. "Bence gereğinden fazla duygusu var, herkese aşık gibi takılıyor.".
"Susar mısın? Böyle konuşacaksan seni bırakıp içeceğim." dedi ciddi rolü yapıp. "Sen içersen de ya kızlar jaehyun'un etrafını sararsa? Ya sen sarhoşken onun namusu başkalarına giderse?" dedim panik yapması için. "FELAKET TELLALI MISIN SEN TEN?"
"Yok sadece söylüyorum."

Kahverengi saçları alnına düşmüş, geyikli kazağını giymiş ve her zaman ki gibi parmak eklemlerini çıtlatarak içeri girdi. O an kalbimde o kadar garip bir his oluştu ki şekerimin düşmesinin verdiği histen bile garipti. Beni görmemişti ama etrafına bakındığını görüyordum. Jaehyun'la tokalaştı. "Aha." dedi Taeyong, "Bizimkiler buluştu."

Telefonumu çıkartıp mesajına baktım yeniden. Hala okumamış ve cevaplamamıştı. Fakat telefonu elindeydi... Tekrar yazdım. 'Cevap vermeyecek misin?'

Bildirimi görmüş olmalı ki acele içinde telefon ekranını jaehyun'a gösterdi. Sonra telefonu cebine atıp jaehyun'a heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatmaya başladı. Onları izlediğimi görmüyorlardı sanırım. "Cevap vermiyor değil mi?" dedi taeyong. "Evet, cebine attı telefonunu."

Ardından alkol servisi başladı ve fakülte başkanımız ortaya geçti.

"İlk olarak hepiniz hoşgeldiniz arkadaşlar," dedi elindeki bardağını kaldırıp. "Yeni yıla son sayımlarımızı yapacağımız bu günde sizi burada görmek çok güzel."
"Hepinize tekrardan mutlu, neşeli ve uğurlu seneler!"

Ufak bir alkış seansından sonra başkanımız da arkadaşlarının yanına döndü. Taeyong kulağıma fısıldadı, "John sana bakıyor."

Kafamı kaldırdığım gibi göz göze gelmiştik. Fakat bir kaç salisenin sonunda bakışlarını çekmişti. "Neden açıklama yapmaya gelmiyor?" dedim bezmiş bir ses tonuyla taeyong'a. "Utanması normal, sende olsan utanırdın, biraz bekle hallederiz bir şekilde."

Ortamda yılbaşı dilekleri hakkında konuşulurken kalktım. "Nereye gidiyorsun?" dedi taeyong. "Tuvalete gireceğim."

Uzun, kırmızı-yeşil led ışıklı koridorun sonunda ki tuvalete vardığımda hala aklımda' acaba bu gece bir şey olacak mı' sorusu vardı. Lavabonun aynasına baktım, gri boyası akmış kahverengi saçlarım şapkamdan dolayı dağılmıştı, üstelik elektriklenmişti. Şapkamı kenara koydum ve saçlarımı düzelttim. Aynanın kenarına 'İyi görünüyorsun.' yazılı bir sticker yapıştırılmıştı, böyle şeylere denk geldiğimde sebepsizce mutlu olurum genelde.

Kapı açılmıştı, içeriye biri gelmişti. Tam lavabodan çıkmak için arkamı dönmüştüm ki bu oydu! İkimizde duraksamıştık birbirimize bakarken. Göz temasını sürdürüyorduk ki john kafasını eğdi ve bakışlarını çekti. Onu yakından görmeyeli bir kaç gün olmuştu sadece ama çok özlemiş gibi hissediyordum.

visne receli ★ johntenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin