12.Bölüm

4.1K 251 136
                                    

Keyifli okumalar...

🖤

İlkay içini kemiren karanlığa daha fazla karşı koyamadığı için nasıl olduğunu hatırlamasa bile kendisini tekrardan metrelerce yükseklikten sarkarken buldu.

Şafak vakti olduğu için havanın yavaşça kaybolan karanlığı aklını çelebilecek kadar güzeldi. Buraya tekrardan çıktığı için ölmek istediği inkar edilemeyecek bir gerçek olduğu için bakışlarını bu güzellikten ayırıp aşağıya doğru baktı.

Havada sallanan bacaklarının altında kalan sitenin girişi ve küçük bahçe kısmı bu kadar yükseklikten gerçek değilmiş gibi görünüyordu. Sayılı dakikalar sonra güzel aydınlatmayla net şekilde görebildiği bahçedeki çimlerin üzerine düşeceği gerçeği tüylerini ürpertti.

Gerçekten ölmek mi istiyordu?

Aslında Altuğ sayesinde düşüncelerinin değiştiğini düşünüyordu ama geldiği nokta yaşamak istediği konusunda yanıldığını gösteriyordu.

Peşine takılan tüm acıları geride bırakabilmesi için ölmesi gerekiyordu. Bu yüzden Altuğ tarafından tekrardan engellenme ihtimaliyle karşılaşmamak için aynı o gün ki gibi ellerini pencerenin pervanıza yaslayıp bu sefer saniye bile beklemeden kendini boşluğa bıraktı.

Zayıf bedeni yere düşmek için havada süzülürken gözleri atladığı pencereye takıldı. Altuğ'un kendisine uzanan ama çoktan atladığı için boşlukla karşılanan eli öylece havada asılı dururken siyah gözlerinde gördüğü bakış ise daha yere çakılmadan canını yaktı.

Bedeni yere düşerken bedeninin aksine tüm acılarının, tüm üzüntülerinin havada asılı kalacağına ve ölürken huzuru bulacağına inanıyordu ama Altuğ'un bakışlarında gördükleri omuzlarına daha ağır şeyler yüklemişti sanki...

Böyle bir yükseklikten düştüğü için hayatta kalabilir miydi bilmiyordu ama Altuğ'un gözlerinde ki bakışı bir daha görmemek için bir şansı daha olsun isterdi. Artık çok geçti ama o pencereden atlamak yerine Altuğ'a sıkı sıkı sarılmak isterdi...

Bedeni sert zeminle çarpışmadan daha havada süzülürken ruhunun bedeninden ayrıldığını hissetti. Kalan son saniyelerinde Altuğ'un gittikçe uzaklaşan bakışını görmemek için gözlerini sıkıca kapattı.

Rüyasında kapanan gözleri gerçek hayatta açıldığı gibi yattığı yerden sıçrayarak doğruldu. Derin derin aldığı nefesler ciğerlerine yeterli gelmezken, kalbi ise tüm odada yankılanacak kadar sesli bir şekilde atıyordu.

Dalgalı saçlarından süzülüp şakağında duraksayan ter damlasını elinin tersiyle sildikten sonra yine terden dolayı alnına yapışan saçlarını parmaklarıyla geriye doğru taradı. Klimadan mı yoksa bazı geceler Altuğ'un hafif aralık bıraktığı pencereden mi geldiğini anlayamadığı soğuk hava dalgası yaz ayına rağmen açığa çıkan alnını ve terden nasibini alan bedenini titretti.

O günden sonra ölüm kelimesini kesinlikle bir daha aklına bile getirmemişti ama şimdi gördüğü kabus ve o kabusta yaşadığı pişmanlık dilini damağını kurutmuştu. Altuğ onu kurtarmasaydı aynı kabusunda ki gibi pişmanlık içinde mi ölecekti yani?

Titreyen eliyle Altuğ'un komodinde her zaman hazır bulundurduğu cam su şişesine uzanıp içindeki yangını hafifletene kadar içmeye başladı. Dudaklarının kenarından sızıp boynuna doğru ince bir çizgi halinde akan su damlalarını hissedebiliyordu ama yine de durmadı. Kana kana içmeye devam etti.

Şişedeki suyun yarısını mideye indirdikten sonra aldığı yere geri bırakınca artık sakinleyen kalbiyle sonunda hemen yan tarafına bakmayı akıl edebildi. Kendi yaşadığı dehşete zıt olarak Altuğ o kadar huzurlu uyuyordu ki kendisi yüzünden bu huzurlu uyku bölünmediği için içten içe sevindi.

RAVEN bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin