13.Bölüm

3.7K 227 111
                                    

Keyifli okumalar... Bol bool yorum bekliyorum. 🫶🏻

🖤

İlkay kahvaltıdan sonra odasına kapanmış ve geniş pencerenin önünde duran armut salıncağa yerleşerek kitap okumaya başlamıştı çünkü Altuğ'u bugünde işe gitmesi gerektiği konusunda ikna edememişti.

Altuğ gerçekten de dediği gibi bebek bakıcısı gibi olmuş gözlerini İlkay'ın üzerinden bir saniye bile ayırmıyordu. İlkay ise bu durum yüzünden o kadar utanıyordu ki bunu ifade edebileceği bir kelimenin varlığından bile şüphe ediyordu.

Utanmasının sebebi sadece Altuğ'un bu kadar yakın ve gerçekten kendini değerli hissettiren davranışları değildi. Aralarında gelişen bu yakınlıktan deli gibi hoşlandığı için de utanıyordu.

Nasıl hoşlanmasındı? Altuğ ailesinin günler önce içinde açtığı yarayı o kadar nazik o kadar dikkatli bir şekilde iyileştirmeye çalışıyordu ki böyle yaparak İlkay'ı bambaşka duygulara sürüklediğinin farkında bile değildi.

Altuğ radarına girdiği gibi savunmasız bir bebek gibi kucağına çıkıp güçlü kollarına sığınmak istiyordu. Bu duyguyu daha önce tatmamasına rağmen kendini güvende hissetmesi için gerekenin bu olduğuna inanıyordu.

Tabii, bu dediklerini yapıyor muydu? Hayır.

Onun yerine Altuğ'un işe gitmeyeceğini anladığı gibi surat asarak kendince tavır yapmaya çalışıyordu. Altuğ bu tavrını gördüğü an keyifli keyifli gülüyor olabilirdi ama sonuçta Altuğ'un yönetmesi gereken bir şirket vardı ve İlkay kendi yüzünden işlerin sekteye uğramasını kesinlikle istemiyordu.

Zaten babası yüzünden buraya sıkışıp kalmıştı. Çekindiği için Altuğ ile bu kaçırma olayının detaylarını konuşamıyordu ama sonuçta babasının bir şeyleri düzeltmesi için kaçırılmış olduğunu da anlayacak kadar bazı şeylere şahit olmuştu.

Babasının bazı şeyleri düzeltecek bir adım atmaması yetmez gibi kendisi de bu insanların başına kalakalmıştı. Hatta bu da yetmez gibi yine kendisi yüzünden Altuğ doğru düzgün işe bile gidemiyordu.

İlhan Bey'in işlerin yoluna girmesi için kendisini kaçırmasına rağmen bunun aksine her şey daha da kötüye gidiyor olması komik olmayan bir şaka gibiydi.

Oflayarak aklını bir türlü veremediği kitapta on sayfa geriye giderek ayracı yerleştirdikten sonra kapağını kapattı. Anlamadığı için okumaya devam etmesi de anlamsız geldiği için kitabı salıncağa bırakıp ayaklandı.

Artık intiharla ilgili küçücük bir düşüncesi bile olmadığına Altuğ'u ikna etmesi gerekiyordu.

Sabah kalkınca üzerinden çıkarmakla uğraşmadığı pijama takımını düzeltirken Altuğ ile nasıl bir konuşma yapması gerektiğinin provasını yapıyordu. İkna edici olmalıydı.

Kendi kendine mırıldanarak odadan çıktı. Öyle şeyler söylemeliydi ki Altuğ'un içinde en ufak bir şüphe kalmamalıydı. Aklından geçirdiği cümlelerin yarısından fazlasını Altuğ'un siyah gözlerine bakınca unutacağını bildiği için bu çaresiz haline kendi kendine sırıtırken tam önünden geçtiği banyo kapısı aralandı.

Çok hafif bir buğu kapıdan firar ettikten sonra tamamen açılan kapıyla görüş açısına Altuğ girdi. Pardon, oldukça ıslak ve yine oldukça çıplak bir Altuğ.

Altuğ elindeki küçük havluyla saçlarındaki ıslaklığı alırken, ''Kendi kendine neden sırıtıyordun?'' diye sordu. Geçmiş zaman olarak sormuştu çünkü karşılaştıkları gibi İlkay donup kalmış gibiydi.

İlkay ise kendisine sorulan soruyu duymamıştı bile çünkü gözlerini Altuğ'un ıslandığı için daha siyah görünen saçlarında ve minik su damlalarının takıldığı kirpiklerinde gezdiriyordu. Siktir, dedi içinden.

RAVEN bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin