24.Bölüm

1.5K 123 132
                                    

Keyifli okumalar...

Yeni kapağımız nasıl olmuş? 🌸

🖤

''Melih?''

Hiç değişmeyen sadece aldığı yaşlarla olgunlaşan arkadaşı çekingen ama heyecanını belli ettiği adımlarıyla İlkay'ın yanına geldi.

''Evet, benim.'' dedi, başka ne diyeceğini bilemiyordu. Yıllar önce okulda İlkay'a köpek pisliğiyle hazırladıkları doğum günü pastasından sonra ki ilk karşılaşmalarıydı...

İlkay, uzun ve dağınık saçlarının esen rüzgarla yüzüne dağılan eski arkadaşına bakıyordu. Sürekli bayık gibi bakan gözlerini çevreleyen uzun alt ve üst kirpikleriyle, küçük burnuyla ve yüzüne dağılan çilleriyle karşısında dikilen Melih İlkay'ı geçmişe götürmüştü. Son kez gördüğü suratın kendisine nasıl güldüğünü hatırlayarak günler boyu ağlaması sanki daha dün yaşanmıştı.

İlkay da aynı şekilde ne diyeceğini bilmediği için sadece başını salladı. Niye kendisine seslenmişti ki? Niye görmezden gelmemişti?

Hemen yanında duran Altuğ'un koluna tutunup, ''Gidelim.'' dedi. İkisinin de konuşacak bir şeyi yoktu. O yüzden burada dikilmeleri anlamsızdı.

Altuğ'un ise karşısında ki çocuğun kim olduğuna dair en ufak bir fikri olmamasına rağmen daha ağzından çıkan üç kelimeyle bebeğinin moralini bu kadar bozabildiği için istemsizce İlkay'ı sarıp sarmalama isteğiyle dolmuştu. Bu yüzden İlkay'ı belinden kavrayarak az önce kesilen adımlarını devam ettirdi. İlkay adım atıyordu ama neredeyse tüm ağırlığını belinden kendisini destekleyen Altuğ'a vermişti.

Onlar ilerlerken arkada kalan Melih ise yıllardır hayalini kurduğu karşılaşmanın hiç beklemediği bir zamanda gerçekleşmesiyle ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Çocuk aklıyla yaptığı yanlışın ağırlığı yıllar geçtikçe omuzlarını daha çok zorluyordu. Hayatının en büyük pişmanlığı olan yaşlar akan açık kahve gözlerin sahibini üç adım ilerisinde görünce kendini tutamamış, hiç düşünmeden seslenmişti.

Bir sonra ki karşılaşmalarının olup olmayacağı bile belli değilken eline geçen bu fırsatı kaçıramazdı. İlkay'ın kendisini affetmeyeceğini biliyordu ama zaten tek istediği kendini açıklayabilmekti. Arkasında onu bekleyen arkadaşlarına gitmelerini ve daha sonra yanlarına uğrayacağını söyledikten sonra kumsaldan çıkmakta olan ikilinin arkasından koşmaya başladı.

Nefes nefese koşarken arkalarından bir kez daha seslendi ama ikili onu duymazlıktan gelip ilerlemeye devam etti. Melih onların durmayacağını anlayınca adımlarını hızlandırıp bacaklarını zorlayarak ikiliye yetişti. Yine hiç düşünmeden İlkay'ın kolunu kavrayarak durmalarını sağlayınca İlkay'ın yanında ki esmer adamdan öldürücü bakışlar kazandı.

''Sadece on dakika... Yemin ederim daha fazlasını istemiyorum. Sadece, sadece olanları benim açımdan anlatmak istiyorum.''

Altuğ'un belinde ki tutuşu sertleşirken kolunu sallayıp Melih'in dokunuşundan kurtuldu İlkay. Koyu kahve gözler o kadar saf bir acıyla bakıyordu ki İlkay ikinci bir ihaneti göze alarak küçük bir baş sallamasıyla kabul etti. Yanlış anlaşılmasın, Melih için değil kendi için kabul etti. O zaman da çocuk aklıyla çok düşünmüş, çok merak etmişti. Melih'in ona böyle bir kötülük yapmasının sebebi neydi?

''Altuğ sen eve geç bende on dakikaya gelirim.''

Altuğ, ''Sen ne halde olduğunun farkında mısın?'' diye sessizce konuşup İlkay'ın yanağını okşadı. Teni buz gibiydi ve gözleri derin bir hüzünle kaplanmıştı. Onu bu halde yalnız bırakmasının imkanı yoktu. Bebeğine kötülük yaptığına emin olduğu bu çocuğun onu daha fazla üzecek olmasına izin vermezdi.

RAVEN bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin