33.Bölüm

1K 102 117
                                    

Keyifli okumalar...

🖤

Annesi dakikalardır durmaksızın ağlıyordu.

Saatlerdir konuşuyorlardı. İlk başta İlkay aklında kalan tüm detaylarla başına gelenleri anlatmıştı. Sonrasında annesi merak ettiği tüm soruları sormuş tek tek cevap beklemişti. Galiba artık aralarında çözüme kavuşmamış her hangi bir gizem bulunmuyordu.

''Allah'ın belası adam! Senin ortadan kaybolmanla bir ilgisi olduğunu biliyordum ama bu kadarı... Çok fazla. Sen onun canısın, biricik oğlumuzsun. Nasıl bu kadar gözü dönebilir aklım almıyor!''

İlkay dakikalardır olduğu gibi sessizce annesinin babasına ettiği hakaretleri dinliyordu. Annesinin ne ağlaması duruyordu ne de hakaretleri.

''Ben gözünün önünde eriyip bittim. Sana olan özlemimden kafayı yiyecek noktaya geldim. Tüm bunlara nasıl dayandı? Hiç mi içi sızlamadı?''

''Sana nasıl vurur İlkay? Nasıl kıyabilir? İnsan, doğduğu gün heyecandan uyku uyuyamadığı bebeğine nasıl olurda el kaldırır?''

''Altuğ'un babasının yaptığı babalığı nasıl yapamaz? Hiç sevgi görmemiş insan bile bu kadar kötü olamaz ki... Ben onu çok sevdim. Kavga etseniz de sende sevdin. Kendinde bize bunları yaşatma hakkını nasıl bulur?''

Annesi hakaretlerinin ardından cevabı İlkay da olmayan sorularına geçiş yaptı. Gözleri şişmiş, suratı kızarmış annesine teselli bile veremiyordu. Her geçen günü gittikçe dibe batarken tüm bunlardan nasıl kurtulacaklardı?

''Peki sen İlkay?'' dedikten sonra susan annesi yüzünden oturduğu yerde gerildi İlkay. Sıra kendisine gelmişti. ''Babandan korkunu anlarım ama ben? Ben hiç mi güven veremedim sana? Kalbin bir erkeği sevmeyi seçti diye senden vazgeçmiş olabileceğimi nasıl düşünürsün?''

''Oysa sen daha kendinin farkında bile değilken biz seni biliyorduk. O kadar çok anlatmanı bekledim ki, sana o kadar çok yeşil ışık yaktım ki... Hiç mi anlatmak istemedin? Ben senin annenim. Senden nasıl vazgeçebilirim?''

''Babam vazgeçti.'' dedi, İlkay hiç düşünmeden.

''Beni babanla bir mi tutuyorsun İlkay? Çocuk aklıyla bile sen farklısın anne, diyen oğlum nerede?''

İlkay sessiz kaldı. Korku tarif edilemez bir duyguydu. İlkay da o zaman çok korkmuştu. Aynı annesi gibi durmaksızın akmaya başlayan yaşlarını silmek için ellerini kaldırdığında annesi engel oldu. Annesi yaşlarıyla ıslanan yüzünü avuçları arasına alıp parmaklarıyla gözyaşlarını sildikten sonra kıyamaz gibi narin narin yanaklarını okşadı.

''Sen benim bebeğimsin. Ben senin karşında değil, senin için herkesin karşısında dururum.''

İkisi için kopma noktası tam da burası oldu. İkisi de aynı anda birbirine atılıp sımsıkı sarıldılar. İkisinin de hıçkırıkları birbirine karışırken Cihan Bey gibi birine rağmen saf ve temiz kalabilen sevgileriyle birbirlerini iyileştirmeye çabaladılar.

Belki anında iyileşmek mümkün değildi ama, en kısa zamanda...

İkisi de sakinleşip hıçkırıklarının yerini iç çekmelere bırakana kadar birbirlerine sarılmış halde durdular. Onlarca kez birbirlerini öptüler. İlkay dibe battığını düşünürken aslında kendisini bekleyen bambaşka bir dünyaya çekiliyormuş. Artık babasından tamamen kurtulup bir an önce Altuğ'a kavuşarak o dünyaya geçiş yapmalıydı.

Annesi kollarının baskısını azaltıp hafifçe geri çekildikten sonra alnını İlkay'ın dalgalı tutamlarının döküldüğü alnına yasladı. Perihan Hanım için her şey geride kalmıştı. Oğlu yanındaydı ve Cihan'ı yenebilecek kadar büyük bir bilgiye sahipti. Mutluydu.

RAVEN bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin