8.Bölüm

3.9K 289 165
                                    

Keyifli okumalar. 🖤

''İlkay hala kalkmadın mı?'' diyerek oğlunun odasına daldı Perihan Hanım. Kahvaltı masası çoktan hazırlamıştı ama İlkay'ın 15 dakika sonra servisi gelecek olmasına rağmen ne aşağıya inmişti ne de uyandığına dair bir ses çıkarmıştı.

Birden odasına dalan annesini aynanın karşısında hazırlanmış şekilde saçlarını düzeltirken karşılayan İlkay annesinin şaşkın bakışlarına karşılık güldü. Normalde servisin gelmesine 5 dakika kala annesinin zoruyla yataktan kazındığı için annesi bugün böyle bir manzarayla karşılaştığı için doğal olarak şaşırmıştı.

''Günaydın Peri'm. Kalktım çoktan.'' diyerek neşeyle karşılık verdi. Perihan Hanım ise hala şaşkın bakışlarla İlkay'ın odasının içine doğru adımladı. Oğlunu böyle görmeye alışık olmadığı için şoktan çıkamıyordu zavallı kadın.

Gömleğinin eteklerini pantolonunun üzerine serbest şekilde bırakmaya bayılan oğlu bugün jilet gibi ütülettirdiği için düzenli duran okul formasının süveterini bile giymişti!

Perihan Hanım oğluna iyice yaklaşıp, ''Ne kadar yakışıklı olmuşsun bebeğim.'' dedikten sonra alnına dökülen dalgalı saçlarını düzeltti. İlkay'ın sanki bunu duymaya ihtiyacı varmış gibi zaten parlayan kahverengi gözleri daha da ışıldadı.

''Melih doğum günümü erkenden kutlamak istedi.'' diyerek bu hazırlığına kısaca bir açıklama getirdi. Perihan Hanım gülümseyerek küçük oğluna doğru hafifçe eğildi ve yanağına kokulu bir öpücük kondurdu. Her zaman ki alışkanlığı olarak sanki ruj bulaşmış gibi öptüğü yeri okşarken hala gülümsüyordu.

''Anne... Öperken kokmadım değil mi?'' diye kırık bir sesle sordu İlkay.

Geçen haftalarda çok hareketli geçtiği için herkesin terlediği beden eğitimi dersinden sonra herkes parfümünü ve deodorantını sıkarak kötü kokularını bastırmaya çalışırken İlkay sadece arkadaşlarını izliyordu. Teni hassas olduğu için böyle ürünler kullanmayı tercih etmiyordu. Hem zaten böyle aşırı terlediği durumlar çok nadir olduğu için dertte etmiyordu.

Soyunma odasında karışan kokulara karşı yüzünü buruşturunca bu en yakın arkadaşlarından olan Hilmi'nin gözünden kaçmamıştı. Sonrası hayal gibiydi zaten... Anlamadığı şekilde yüzünün buruşmasını üzerine alınan arkadaşı, ''Kendin iyi bok gibi mi kokuyorsun da bizi beğenmiyorsun lan?'' dedikten sonra üzerine atlamış ve yaşlarına göre güçlü olan yumruklarını yüzüne indirmeye başlamıştı.

Aslında o gün ki mevzu sadece kötü koku değildi. Hilmi'nin hoşlandığı kız sadece çok beğendiğini belirtmek amacıyla İlkay'ın kokusuna aşık olduğunu söylediği için İlkay'ın bu konuda hiç bir suçu olmamasına rağmen Hilmi'nin içinde günlerdir dinmeyen bir öfke vardı. Bu yüzden Hilmi sataşmak için yer ararken İlkay ise farkında olmadan kötü düşünceli arkadaşının eline koz vermişti.

Hilmi asıl meseleyi millete anlatmayı gururuna yediremediği için, o gün İlkay'ın hiç bir şey kullanmamasına rağmen hala temiz kokmasını göz ardı ederek, öğretmenler onları ayırana kadar İlkay'ın iğrenç koktuğunu haykırarak yumruklarını konuşturdu.

O gün İlkay, üçlü gruplarından bir arkadaşını kaybederken hayatının çoğunluğunu etkileyecek koku takıntısı kazanmıştı. Annesine bu soruyu sormasının nedeni buydu. Melih, Hilmi'yi dinlemeyerek İlkay'ın yanında olmuştu ve bugünde doğum günü hediyesini verirken kötü kokmak istemiyordu.

''Hayatım, daha kaç kere söyleyeceğim sana,'' Perihan Hanım İlkay'ı kolları arasına alıp burnunu saçlarına bastırdı ve temiz kokusunu içine çekti. ''Kim ne derse desin bebekler gibi kokuyorsun.''

RAVEN bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin