42.Bölüm

770 73 106
                                    

Keyifli okumalar!

🖤

İlkay normalde de sabah erken kalmak zorunda olmasa bile Pazartesi günlerinden nefret ederdi ama yanında Altuğ olduktan sonra bu güne bile katlanabiliyordu.

Uzun bir aradan sonra yatakta tek başına gözlerini açtığı güne yeteri kadar nefret dolu değilmiş gibi bugünün Pazartesi olması ayrıca sinir bozucuydu. Bu yüzden İlkay günün çoğunluğunu oflayarak geçirmişti.

Altuğ Pazar gecesi yola çıktığı için İlkay kendini eksik hissediyordu. Konu Altuğ olunca küçük çocuklar gibi mızmızlanmaktan kendini alıkoyamıyordu. Sevgilisine o kadar alışmıştı ki sanki Altuğ sadece aylardır değil de, İlkay gözlerini dünyaya açtığından beri hayatındaydı.

Bu yüzden dün, İlkay için şüphesiz geçirdiği en zor günlerden biriydi.

Bugün ise daha iyiydi. Altuğ yarın sabah erken saatlerde burada olacağı için kavuşmalarına 24 saatten az kalmıştı. Ayrıca evdeki bir kaç küçük işinden sonra yardım aldığı konunun son adımlarını konuşmak için şirkete, İlhan babasının yanına uğrayacaktı. Büyük ihtimalle sonrasında da annesiyle güzel bir akşam yemeği yerdi.

''İlkay, biz çıkıyoruz kuzum.''

İlkay nefesini tutmuş bir şekilde işaret parmağına siyah ojeyi sürdükten sonra, ''Tamam, Nihal abla.'' diyerek cevap verdi. ''Akşam annemle olacağım!'' diye de tekrardan hatırlatma yaptı. Nihal Hanım küçük bir onay cümlesinden sonra sessizliğe gömülürken Nuray yanına gelip başında dikildi.

''Ya, İlkay! Sol eline ben süreyim mi?''

İlkay yine nefessiz bir şekilde bir tırnağına daha özenle ojeyi sürdükten sonra bakışlarını Nuray'a çevirdi. ''Hayır.'' diyerek sırıttı. Solak olduğu için sağ eline güzelce sürebiliyordu ama sağ eliyle çoğu şeyi beceremediği gibi oje sürmeyi beceremeyeceğini de biliyordu. Yine Nuray'a olumsuz konuşmuştu çünkü Altuğ dönünce ona sürdürecekti.

İlkay yönelimini kabullenmeden önce bile ojelere çok saf bir merakı vardı. Küçükken annesinin parmaklarını süsleyen rengarenk ojeler o kadar hoşuna giderdi ki hayal meyal bu konuyu da dedesiyle konuştuğunu hatırlıyordu. O zaman dedesi İlkay'ı çok tatlı bir dille uyarmıştı. Sadece yaşının çok küçük olduğunu ama büyüyünce istediği gibi sürebileceğini söylemesine rağmen İlkay Cihan'dan çekindiği için tırnaklarına fırça bile değdirememişti.

Ama artık o adam hayatında olmadığı için rahattı. Geçen günlerde Altuğ ile alışveriş yaparken gözleri kısacık bir an ojelere takılmıştı ama tabii ki bu Altuğ'un dikkatinden kaçmamıştı. İlkay kendini bildi bileli baskılandığı için Altuğ'un oje almak için olan ısrarlarına ilk başta karşı çıkmıştı ama Altuğ pes etmeden sevgilisi için bir kaç farklı renk oje almıştı. İlkay ona minnettardı. 

Şapşal sevgilisi almaktan çekinir diye kendi kafasına göre kırmızı oje bile almıştı! Oysa İlkay'ın renkli oje aşkı büyüdükçe kaybolmuştu. Sadece siyah yeterliydi. Yine de Altuğ'un bu hareketi içinde çiçekler açtırmıştı.

Şimdi de sevgilisinden aldığı bu özgüvenle dışarı çıkacak olsa bile hiç çekinmeden tırnaklarını insanların dikkatini çekeceğini bile bile simsiyah yapıyordu.

''Çok gıcıksın.'' diyerek somurttu Nuray. Nuray'ın kardeşi olmadığı için böyle şeylere hevesi vardı ama az çok İlkay'ın aklındakini tahmin edebildiği için üzerine çok gitmeden ona sataşmak istemişti.

''Belki bir sonra-''

''Ayy, tamam olur!''

İlkay, Nuray'a kıyamadığı için gönlünü almak isterken Nuray'ın kendisinden daha hevesli olmasıyla gülümsedi. Nuray bugün annesiyle alışverişe çıkacakları için çok oyalanmadan koltuğun arkasından İlkay'ın boynuna sarılıp saçlarını öptü. Evet, İlkay'ın saçlarına hayran olan bir diğer kişi de Nuray'dı.

RAVEN bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin