28.Bölüm

1K 103 128
                                    

Keyifli okumalar...

Bölüm ithafı; mavilizeyno ❤️

Altuğ'un modelinin kullanıldığı bir bxg kitabına denk geldim. İbrahim Tatlıses'e benziyor ve Mahsun Kırmızıgül-İbrahim Çelikkol karışımı gibi yorumlar yapılmış, çoğu kişi tarafından beğenilmemiş. 🤣🤣

Onlara inat ben paylaşayım dedim ama gerçekten de İbrahim Çelikkol'u andırıyormuş, şimdi fark ettim. 🤭

 🤭

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🖤

Tüm duvarı kaplayan cam saniyeler içim paramparça olurken artık önünde engel kalmayan taşlar salonun içine kadar fırlamaya başladı.

Altuğ üzerine kapandığı için İlkay taşların yere düşerken ve etraftaki eşyalara çarparken çıkardığı seslerden başka bir şey duymuyor, acı hissetmiyordu ama aynı şey Altuğ için geçerli değildi. İki sefer dudaklarından dökülen acı tıslama İlkay'ın aklını başından aldı.

Belki bir dakika, belki beş dakika... İlkay o kadar tedirgin olmuştu ki zaman algısını yitirmişti. Onun aksine Altuğ sesler azalmaya başlayınca İlkay'ı koltuğun arka kısmına saklamış, tamamen kesilince de hiç bir korku göstermeden parçalanan camın önüne doğru koşmuştu.

Işıklandırma yetersiz olsa da evin sahile bakan kısmının alçak bahçe duvarlarından ve direkt kumsala açılan küçük demir kapıdan atlayan beş altı çocuğu görebilmişti Altuğ. Az önce giydiğine şükrettiği terliklerinin altında çatırdayan kırıkları aşıp bahçeye çıkarak arkalarından bağırıp küfürler savursa bile peşlerine takılmamıştı çünkü sadece maşa oldukları açıkça ortadaydı. En fazla lise çağında olan çocukların onlarla herhangi bir derdi olamayacağını biliyordu.

İlkay da o sıra Altuğ'un onu sakladığı yerden çıkıp gözlerini salonda gezdirdi. Salonun yarısı üstlerine dolu gibi yağan taşlarla doluydu. Televizyonun tam ortasına denk gelen taş yüzünden ekranda uzun çizgiler halinde farklı renkler belirmiş boydan boya olan çatlağı belli etmişti. Buraya geldikleri ilk gün İlkay'ın dayanamayıp kopardığı bir kaç çiçeği koyduğu vazo yere düşerek kırılmış, içindeki çiçekler ve su etrafa dağılmıştı. Ama en kötüsü televizyon ünitesinde bulunan iki çerçevenin kırılıp fotoğrafı gizleyecek şekilde düşmüş olmasıydı.

Altuğ'un sesleri kulağına gelirken çerçeveleri düzeltmek için adım atmak istedi ama orta sehpada bulunan iki kupayı kırdıktan sonra orda kalan taş dikkatini çekti. Daha doğrusu taşa yapıştırılmış olan kağıt... İlkay titreyen elleriyle taşı alıp yapışkanlı kağıdı kolaylıkla çıkardı.

İğrenç ibneler...

Nerede görse tanıyacağı babasının el yazısıyla yazılmış olan yazı kalbine o kadar ağır geldi ki kendini arkasında ki koltuğa bıraktı. Kendisine zaman vermiş olsa bile rahat durmayacağını tahmin etmeliydi. İsteği olana kadar elinde ki tüm imkanları kullanacağını tahmin etmeliydi.

RAVEN bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin