Hoşçakalın-Bölüm 7

34 13 76
                                    

"Elya! Her şeyini aldıysan oyalanma trafik var, uçağı kaçıracağız yoksa!" diye babamın sesini duyduğumda kulaklığımı çantama yerleştiriyordum.

"Aldım baba! Tamam, geliyorum!" diyerek odama hızlıca bir bakış attım ve odamdan koşar adım çıktım.

Beklediğimiz gün gelip çatmıştı. Zaman ne kadarda hızla akıp gitmişti böyle anlayamamıştım. Güneşle çıkacağımız bu yeni yolculukta bizi nelerin beklediğini bilmeden yeni hayatımıza bugün adım atıyorduk.

Evden çıkmadan son olarak çantamı kontrol ettim. Cüzdan, pasaport, telefon, kulaklık, kitap, kalem ve not defterim, Korece sözlüğüm... Evet, her şey tamam. Başımı çantamdan kaldırdığımda annemi gözleri dolu halde bulmuştum.

"Ya anne! Açma şu çeşmeleri. Sanki ebediyen gidiyorum" dedim dudak büzerek.

"Sus kız, anneyim ben. Anne olunca senide göreceğim. Bana bak. Oralarda kendinize sıkı sıkı tutunun. Birbirinizin arkasını kollayın tamam mı? Paranızı iyi değerlendirin. Harcamayın" dediğinde bu cümlelerin aynisini dün gece de dinlediğim için bıkkın bir nefes verip "Tamam, merak etme anne" dedim.

Babamın "Hadi, hadi oyalanmayın" tok sesiyle evden çıktık.

Sessiz geçen araba yolculuğundan sonra havaalanına varmıştık. Tam kapımı açıp ineceğim sırada Can bir anda kapımı açıp beni ürkütmüştü. Kalbimi tutarak şaşkınca ona bakarken bir taraftan da sitem ettim.

"Ödümü patlattın Can!"

Can "Bir şey olmaz gel benim minik koalam. Ah ben siz olmadan ne yapacağım!" diyerek resmen beni arabadan kucaklayarak çıkarmıştı. Dur be çocuğum Kore'ye tek parça varmak istiyorum!

"Ya! Dur çekiştirmesene!" dediğimde beni daha çok sıkıştırdı. Bende çırpındıkça beni daha çok sıkıştırdığı için yenilgiyi kabul ettim ve tebessümle ona sarıldım.

Asıl biz siz olmadan ne yapacağız manyak dediğimde Güneş'in de kolunda çantası bize doğru geldiğini gördüm. Arkasından Beran ve Hazel de geliyordu. Sanırım bizim Çıtırlar ağlamış. Gözleri, burunları kıpkırmızıydı. Başlamayın ama şimdiden...

Onlar yanımıza ulaştığında Can'ın kıskaçlarından ayrılıp biz dört kız birbirimize sarılmış ağlamamak için birbirimizi sıkıp duruyorken arkadan gelen sesler bizi güldürmüştü.

Mirel " Bunlar yine Teletubbies gibi sarıldı dediğinde Canın Hey hey! Ayrılın artık halk arasındayız!" diye bizimle dalga geçiyordu.

O sırada arkadan bize bakan Ongun ve Baran ilişti gözüme. Bugün daha da mı çatık kaşlı somurtkan olmuştu bunlar. Hadi Ongun'u anladık Güneş kaçıyor da sana ne oldu be Barancık?

Kızlarla birbirimizden ayrılıp içeriye geçmeye hareketlendik. Güvenlik kontrolünden geçtikten sonra valizlerimizi görevlilere verip, biletlerimizi aldık. Allahtan kontrolleri erken açmışlardı da valizlerle gezinmemiştik. İçeride son kez hep birlikte kahvelerimizi içtikten sonra yaklaşık iki saat sonra uçuş için kapıların açıldığı duyurusu geldiğinde herkes üzüntüyle birbirine bakmıştı.

Ayrılık vakti gelmişti işte. İçimde o an bir burukluk olmuştu. Açıkçası biraz panikte olmuştum. Sevdiğim arkadaşlarımdan, ailemden ayrı kalmak biraz zor hissettirecekti. Allahtan yanımda Güneş vardı. Yoksa yalnız başıma böyle bir yükün altına girmeye cesaret edemezdim. Belki de ederdim ama bilmiyorum. Sanırım insanın yaşı ilerledikçe bazı şeyleri denemeye korkuyor. Her neyse...

Güneş'e yan bir bakış attım oda benim gibi panik ve korkuyla bana bakıyordu. Birbirimize gülümseyip masadakilere baktık. Herkes ayağa kalkmış ağlama senfonisi eşliğinde bize bakıyorlardı. Ayaklanarak herkesle vedalaştık. Son olarak arkamı döndüğümde biri bana bakıyordu.

Baran "Bir tek ben kaldım. Bana sarılmayacak mısın?" dedi. Dolu gözlerimle ona sarıldım. Oda bana sımsıkı sarılarak kulağıma fısıldadı.

"Umarım gittiğin yerde sadece hayallerine odaklanırsın ve gittiğin gibi değişmeden buraya dönersin" dediğinde kulağıma fısıldadığı cümleyle hafif şaşkınlıkla Baran'ın yeşil gözlerine baktım.

"O ne demek öyle. Tabi ki işe odaklanacağım. Ben sizden zengin olmaya gidiyorum Baran Bey!" dediğimde son cümlemi alayla söylemiştim. Fakat Baran hala gözlerimin içine ciddi, ciddi bakıyordu. Baran son birkaç aydır çok farklı bakıyordu bana ama bu ne demekti bilmiyordum.

"Aklını başka şeylerle meşgul etme. Sadece yapacağınız işe odaklan diyorum" dediğinde bende onun gibi ciddileşerek "Hı-hım. Başka ne ile meşgul olacağız zaten" dedim.

Tek kaşını havaya kaldırıp "Birbirinize dikkat edin. Telefonunuz 7/24 açık olsun, size ulaşabilelim. En ufak bir sorunda bizi arayın" dedi.

"Sizde. Tamam, merak etme açık olacak ve sizi arayacağız. Ayrıca sizde yokluğumuzu doldurmayın" dedim alayla.

"Yokluğunuzu kimseler dolduramaz"dediğinde onu başımla onayladım.

"Kendine dikkat et. Duydun mu? Eğer bir şey olursa ilk beni arıyorsunuz ya da Ongun'u" dedi tekrar.

"Tamam. Bu bilmem kaçıncı oldu. Duydum. Anladım"dedim bıkkınlıkla.

Yan gözle Ongun ile Güneş'e baktım. İkisi de birbirine sıkı sıkı sarılmış bir şeyler konuşuyorlardı bizim gibi. Niye açılmadın be oğlum kaç gündür.

Hazel'in " Of ha-hadi çıkın yukarı daha fazla tutamayacağım kendimi" diye titrek sesini duymamla Baran'dan ayrılıp ona baktım. Kendini zor tuttuğu belliydi benim gibi.

Mirel ve Can ona sarılarak destek olurken bizde Güneş'le birbirimize baktık. Son kez anne babalarımızla sarıldıktan sonra Güneş'le el ele tutuştuk. İkimizde derin nefesler alarak arkamızda bir sürü sevdiklerimizi bırakıp geleceğimize, hayalimize giden yolda ilk adımı atmak için yürüyen merdivene yavaşça ilerlerdik. İkimizin de elleri titriyordu. Yürüyen merdivene adım attığımızda Güneş "Arkamıza bakmasak daha iyi olacak" diye fısıldadığında sesi titremişti.

Evet, ailemizden veya arkadaşlarımızdan ilk defa ayrılmıyorduk ya da ilk defa onlar olmadan yurt dışına gitmiyorduk. Fakat bu çok daha farklı bir durumdu. Çünkü hiçbirimiz eğitim veya üniversite yıllarımız dışında bu kadar süre zarfında yurt dışına çıkmamıştık. En fazla iki üç haftalık yurt dışı tatilleri veya iş toplantılarımız olmuştu. Kısaca genelde gittiğimiz yurt dışı tarihlerinin belirli dönüşleri olurdu. Ancak bu durum çok farklıydı. Bizi orada ne bekliyordu, ne yapacaktık, nasıl ve ne zaman geri dönecektik bilmiyorduk.

Şu an Güneş'te bende işimizin ne kadar garanti ve güvenilir olduğunu bilsek de orada yapayalnız olacaktık. İkimizde her zorluğu üstesinden gelebilecek kapasiteye sahiptik ancak bu çok farklı ve bizi biraz aşan bir olaydı. İkimizde daha önce böyle görkemli bir işe girmemiştik. Ancak başaracağımızı hissediyordum.

Düşüncelerimden sıyrılıp Güneş'e baktım.
"Bakmayalım" dediğimde ikimizin de gözleri dolu bir şekilde önümüze döndük. Yürüyen merdiven giderek ikinci kata çıkarken derin bir nefes aldım.

"Her şey çok güzel olacak Güneş"

Güneş tebessümle ve gözleri dolu dolu bana bakarak "Olacak. Başaracağız!" dediğinde yürüyen merdivenden çıkıp kapıya doğru ilerlemeye koyulduk. Bir yanım ailem ve arkadaşlarımı geride bıraktığımı düşünerek geri giderken, bir yanımda inanılmaz derece farklı bir mutluluk duygusu vardı. Sanki uzun zamandır kaybettiğim bir şeyi bulmaya koyulmuşumda onu bulmaya yaklaşmışım gibi hissediyordum. Bilmiyorum. Belki de yeni hayatımın heyecanındandır ha?

Kraliçe'nin KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin