Sabah sabah burnuma dolan çörek kokusuyla yatağımda dönmeye başladım. Burnuma dolan hoş kokuyla midem resmen konuşmaya başlamıştı. Öyle güzel bir kokuydu ki
Yüz üstü yattığım yatağımda midemden yükselen guuurrr sesi yatağı resmen titretmişti.
Anlaşılan babam yine sabah sabah kalkmış, üşenmemiş ve bize yine kahvaltılık bir şeyler hazırlıyordu. Kıyamam!
Babam yemek yapmayı çok seviyordu. Kendileri bir ahçı değil, emekli polis müdürüydü. Emekli olduktan sonra kendini iyice mutfağa adamış ve türlü lezzetli yemekler, tatlılar, çörekler yapıyordu. Ne yalan söyleyeyim bu işte annemden daha iyiydi. Aman annem duymasın!
Yüz üstü yattığım yatağımdan elimi komodinime uzatıp telefonumu elime aldım ve saate baktım. 09:50.
Ohooo! Yine ben uyurken bizimkiler sohbet grubumuzda döktürmüş. Ya sabahın köründe neyi bulup da bu kadar konuşuyorsunuz? Benim daha bir yerlerimde pirelerim uçuşuyor!
Gözümü ovuşturup sohbet grubumuza girdim. Ağzım açık esnerken yazılan destanları okumaya başladım. Okuduğum kadarıyla kızlarla planımız suya düşmüştü. Bu akşam kızlarla yapacağımız küçük pijama partimiz, erkeklerinde dahil olmasıyla hayal olmuştu. Bir kerede erkekler olmadan takılamıyoruz yahu!
Neymiş Efendim biz dokuz kişilik bir takımmışız! Bunu söyleyen tabi ki de grubun iki masterli çapkını Can ve Mireldi. Ne vardı yani bu akşam biz kız kıza takılsaydık? Ama yok hiç olur mu...
Aslında iyi ki varlar. Onlar olmadan ne yapardım bilemiyorum. Tek bildiğim onlar olmadan yapamayacağımdı. Ben tek çocuk olduğum için onlar sayesinde hiç kardeş yoksunluğu hissetmemiştim. Dokuzuyla da ben beş yaşındayken tanıştım. Aramızda yaş farkları olsa da aramızda oluşan dostluk aşkına engel olmamıştı.
Ben, Güneş ve Can yirmi sekiz, ikizlerimiz Mirel ve Hazel, ve buna ek olarak Beran yirmi dokuz yaşında. Grubumuzun ağır ve soğuk nevale ağabeyleri Enes, Ongun ve Baran ise otuz yaşındaydı. Anlayacağınız grubumuz çeşitli yaş aralıklarından oluşuyordu. Ancak biz aramızdaki yaş farkı çok olmadığı için çok iyi anlaşıyoruz. Tabi aradaki ufak tartışmaları saymazsak...
Hemen size şu küçük grubumuz hakkında çok ama çok kısa bir özet geçeyim desem de inanmayın. Biraz karmaşık gidebilirim ne de olsa konuşmayı çooook seviyorum...
Baran, Beran ve Can kardeşler. Baran ve Can kardeş olmalarına rağmen aralarına çokça fark var. Çünkü Can çapkınlıkta master yapmışken, Baran ikili ilişkilerde daha çok geri durmuş, asi tavırlarıyla hem herkesi kendinden uzaklaştırmış, ki bazıları bu hallerinden korkar, hem de bu hal ve tavırlarıyla birçok kızın ona yanık olmasına sebep olmuştur.
Aslında Baran bizimle öyle değil fakat dışarıya karşı öyle, öyleler. Eneste, Ongunda. Üçü de ayni karakterde o yüzden çok iyi anlaşıyorlar. Hatta bazen sadece kendileri yalnız takılıyorlar.
Hemen bir parantez açıyorum, grubumuzun beş erkekten ikisi Can ve Mirel grubun masterlı çapkınları, deli dolu ve her zaman en yakışıklıları olduklarını söylerler. Bu onların demesiyle öyle. Gerçi yanılmıyorlar da. Çocuksu ve çapkın tavırlarıyla ikisi de genelde Baran, Ongun ve Enesten ağır laf veya küfür işitirler.
Bu arada bir de grubumuzun aşk kuşları Enes ve Beran üç sene önce birbirlerine açılmış ve sevgili olmuşlardı yavrucaklar! Bizim bıdık Beran bir türlü açılamıyordu Enese. Çünkü Beran Enesin ona karşılık vermemesinden korkuyordu. Sonuçta birlikte büyümüştük...
Dosttan sevgili olur muydu? Olurdu. Olmuştu.
Aslında Beran bir de Enes'in soğuk tavırlarından çok çekiniyordu. Fakat bizim soğuk nevale Eneste on beş yaşından bu yana Berandan hoşlanmaya başlamış ve Beranın da ona karşı boş olmadığını birkaç defa fark etmiş. Ancak oda Berana bir türlü açılamamış. Bence Enese kalsa hemen beklemeden açılırdı ama Barandan çekindiği için biraz geç açıldı gibime geliyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliçe'nin Kalbi
Ficção Geral"Seni Bulacağım Elya!" "Seni Seviyorum" Herşey kendisine hediye olarak verilen bir kolyeyle başladı. Taktığı bu kolye ile iki dünya arasında, geçmişle gelecek arasında kaybolan Elya kendi dünyasına dönmenin yolunu bulabilecek miydi? Yoksa uzun zaman...