"Ne yapıyorsun unnim?" diyen Haya'ya çevirdim bakışlarımı. Buraya geleli tam on gün olmuştu. Bense her gece gökyüzündeki yıldızlara bakarak dalıyor ve kendi dünyamı düşünüyordum. Belki de bu yıldızlardan biri benim dünyamdı? Minicik parıldayan dünyam. İşte o kadar uzaktım kendi hayatıma, aileme ve dostlarıma...
"Yıldızlara bakıp acaba hangisi benim dünyamdır" diye düşünüyorum dedim gülümseyerek.
Haya tebessüm ederek başını omzuma koyup derin bir nefes aldı.
"Biliyorum kendi dünyandan, ailenden ve arkadaşlarından uzaktasın ama burası da senin dünyan artık. Burada da artık ait olduğun bir aile ve yaşamın oldu. Her ne kadar onları özlediğini bilsem de bencillik edip hep burada kalmanı istiyorum, diliyorum unnim" dediğinde bakışlarımı yüzünü görmediğim Haya'ya çevirdim.
Haya derin bir nefes daha alıp "Nasıl hissediyorum biliyor musun? Sanki hep hayatımızdaydın ve hep benim ablamdın" diyerek devam ettiğinde tebessüm ettim.
Haya başını omzumdan kaldırıp badem gözlerini açarak heyecanla konuşmaya başladığında tebessüm ederek onu izledim.
"Evet unnim. Kesinlikle öyle! Sen gelince tamamlandık. Annemle ben hep eksiktik daha önce. Hep bir şey eksikti sanki. Ayrıca biliyor musun? Annem bile artık daha fazla gülüyor" dedi.
Başımla onu onayladım ve yutkunarak lafa girdim.
"Haya inan bana ilk geldiğimde bir an önce buradan gitmek istiyordum. Hala da öyle aslında, ama bu düşünceyi düşünürken hesaba katmadığım bir şey var..." dediğimde Haya gözlerini kırpıştırarak merakla "Nedir unnim?" diye sordu.
Derin bir nefes alıp "Size o kadar çok alışıp bağlandım ki sizi nasıl bırakacağımı bilmiyorum. Seni, Uriya anneyi, Okta dedeyi..." dedim.
"Benim bir hayatımda vardı. Çok sevdiğim bir ailem ve arkadaşlarım vardı. Hayalini kurduğum mesleğin adımlarını attım. Her zaman olumlu olup ileriye baktım..." dediğimde Haya sessizce beni dinliyordu.
"Bana biri çıkıp da bir gün eski tarihe gidip orada kaybolacaksın dese gülüp geçerdim ama hayatın aslında ne kadar da sürprizlerle dolu olduğunu bu şekilde gördüm..." dedim.
"İçimden bir ses bir gün buradan gideceğimi ve tekrar kendi dünyama döneceğimi söylüyor. Fakat inan bana Haya sizleri bırakacağım için çok üzülüyorum. Kendi dünyama dönsem bile, siz her zaman benim ailem olarak burada, şu kalbimde yaşayacaksınız. Sizi ve bana yaptıklarınızı hiçbir zaman unutmayacağım. Size olan minnet borcumu asla ödeyemem" dememle Haya'nın burnunu çektiğini duyduğumda Haya'nın ağladığını fark ettim.
"Niye ağlıyorsun canım?" dediğimde Haya burnunu çekerek bana sarıldı ve "Unnim bizi bırakmanı istemiyorum. Biz senden nasıl ayrılacağız?" deyince bende kendimi kötü hissetmiştim.
Peki, ben sizden nasıl ayrılacaktım?
Derin bir nefes alıp Haya'nın uzun siyah saçlarını okşayarak "Haya yapma lütfen. İnan bana bende sizden nasıl ayrılacağımı bilmiyorum ama dönmek zorundayım. Ailem ve arkadaşlarım beni çoktan merak etmiştir. Sizi hiçbir zaman unutmayacağım. Sen benim her zaman küçük kız kardeşim Uriya anne de annem olarak olacak. Hatta şimdi bir de dedem oldu. Ayrıca biliyorum ki sizde beni burada kalbinizde yaşatacaksınız" dediğimde Haya hala ağlayıp burnunu çekiyordu.
Benimde gözlerim dolmuştu ama kendimi ağlamamak için zor tutuyordum.
Onu güldürmek adına "Hem biliyor musun sanırım dedikoducu Bayan Yu Lan'ın bile özleyeceğim!" dememle Haya'nın ağlaması bir anda duraksamış ve kıkırdamaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliçe'nin Kalbi
Narrativa generale"Seni Bulacağım Elya!" "Seni Seviyorum" Herşey kendisine hediye olarak verilen bir kolyeyle başladı. Taktığı bu kolye ile iki dünya arasında, geçmişle gelecek arasında kaybolan Elya kendi dünyasına dönmenin yolunu bulabilecek miydi? Yoksa uzun zaman...