Alışmaya çalışmak-Bölüm 22

3 0 0
                                    

O gün bir daha onu hiç görmedim. Baekhyun ile konuştuktan sonra Uriya annelerin yanına geçip bir bardak çay içmiştim. Daha sonra odama çekilip yine derin bir uykuya gömülmüştüm. Bu aralar uyku benim sığınağım olmuştu.

Ertesi gün, onu yine görememiştim. Biliyor musunuz? Onu göremeyince içimdeki merak giderek artıyor, onu bu kadar deli gibi merak etmek de canımı sıkıyordu.

Aklımda bir tek o vardı. Onu düşünmeden edemiyordum. Ne yapmıştı bu adam bana böyle?

Hem kalbimi kırmıştı hem de kendini bana merak ettiriyordu.

Gururumdan ağzımı açıp kimseye "Nerede? Ne yapıyor?" diye de sormuyordum. Merakım beni yavaş yavaş kemirse de sormayacaktım.

Fakat Baekhyun laf arasında merakımı gidermişti. Sağ olsun!

Sanırım bunu da bilerek yapmıştı.

Baekhyun, Kral'ın askerleri ile ormana arama yapmaya gittiğini ve birkaç güne geri döneceklerini söylemişti. Neyseki nerede olduğunu öğrenmiştim.

Onu görmeyişimle ve onu her düşünüşüm de aramızda geçen tatsız olayı tekrar ve tekrar kafamda ölçüp tartıyordum.

Anlayacağınız bolca düşünme fırsatı bulmuştum. Bu yaşadığımız olayda ne kadar da o suçlu görünse de bende suçluydum. Bunu en sonunda kabul etmiştim.

Neden mi? Çünkü çok fevri davranmıştım.

Onun incinmiş ruhunu ve onun bu şekilde yetiştirildiğini unutup ona kafa tutmuştum. Onun yanlışına yanlışla cevap vermiştim. Üstelik o bir Kral'dı...

Bana söyledikleri ve Baekhyun'a olan tavrı beni kırıp incitse de onları bilerek söylemediğine, yapmadığına giderek emin oluyordum ya da kendimi buna ikna etmeye çalışıyordum.

Ancak gerçek şu ki yine de ondan özür dilemeyecektim. Sonuçta buradaki en büyük suçlu da ben değildim.

Bu birkaç günde toparlandığım ve kendimi iyi hissettiğimi Uriya annelere kanıtlayınca işime geri dönmüştüm. O burada olmasa da saraydaki diğer işlere yardım ediyordum. Çünkü boşta durdukça ve onu göremedikçe sinirlerim bozuluyordu.

Diğer işlerden kastım Uriya anneye verilen alanda Uriya anne için otları kavanozlara koyuyor ve üzerine ne olduklarını yazıyordum. Haya da Uriya annenin ona tarif ettiği merhemleri hazırlıyordu. Uriya anne bu mesleği ona aktarmaya hevesliydi.

Aklımdaki düşüncelerle işimi bitirip bahçeye çıktığımda, havanın parçalı bulutlu olduğunu gördüm.

Umarım yağmur yağmazdı. Burada şu an ilkbahar olsa da bahar yağmurları sık sık bu dönemde görülüyordu. Üstelik burada muson yağmurları da hakimdi.

Bu birkaç gün yaptığım gibi ayni şekilde umursamaz tavırlarımla göle doğru ilerleyip yine göl yanına çöktüm.

Acaba, Kral ve askerleri ne zaman dönecekti?

Başlarına bir şey gelmezdi değil mi?

Sonuçta ormanlık alanda nerede ne zaman ne çıkacağı belli olmuyordu.

Derin ve sıkıntılı bir nefes alarak uzanıp soğuk suya dokundum. Suyun içinde parmaklarımı hareket ettirip başımı da dizime koydum. O kadar çok dalmıştım ki ılık esen rüzgar beni mayıştırmaya yetmişti.

Yanımda bir hareketlilik hissettiğim sırada gelenin yine Baekhyun olduğunu düşünerek başımı dizimden kaldırıp sağ tarafa yukarıya doğru çevirdim. Tanıdık bademlerle karşılaştığımda zorlukla yutkundum.

Kraliçe'nin KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin