Uzun bir aradan sonra yeni ve uzun bir bölümle karşınızdayım :) Yorumlarınızın hepsini okuyorum ve hepinize tek tek teşekkürler :* Bölümü tam toparlayamadığım için biraz gecikti, ama elimden geldiğince uzun bir bölüm yazdım. Bundan sonra büyük ihtimalle bölümler uzun olacak. Neyse ben uzatmadan siz okumaya başlayın en iyisi kjskjs Keyifli okumalar :*
HİLMİ CEM'DEN..
Bebek elimden düştü ve boş gözlerle nota bakmaya devam ettim. Şu an ellerime bulaşmış olan kan gerçekten ona mı aitti? Diğer elimdeki bıçağa baktım, üstünde cidden onun kanı mı vardı? Merdivenlere oturdum ve bir elimdeki bıçağa bir de nota baktım. Gözlerim yavaştan dolmaya başlarken bıçağı iyice sıktım.
Acısı umrumda değildi, çünkü elime iyice yerleşen bıçağın acısı kalbimin ortasına saplanan hançer kadar acıtmıyordu. Hançer kalbimi iyice deşiyordu.
Sinirle ayağa kalktım ve elimdeki notu buruşturup cebime kattım, avcumun içine derin bir kesit bırakan bıçağı da yere attım ve elimin teri kan olmadığı için, elimin tersiyle gözlerimi sildim. Hızlıca apartmandan çıkıp kahveye ilerledim.
Kahvedeki herkes halimi görünce dönüp bana bakıyor ama ben onları umursamadan Turabi'nin yanına ilerliyordum. Gülerken bir anda bana döndü ve halimi görünce şaşkınca bana baktı. Yerinden kalkınca hızlıca kahveden çıktım. ''Noldu kardeşim? Bu ne hal?'' diye endişeyle sordu.
Sakin kalmaya çalışıyordum, boğazımdaki yumru konuşmamı zorlaştırırken zorlukla ''O it Serenayı kaçırmış. Benim olanı.'' diye tısladım. Sinirle baktıktan sonra apartmana geri döndüm. Turabi arkamdan geliyordu, hızlıca merdivenleri çıktım ve notu bulduğum kata geldim. Ama ne Serenay'ın çantası vardı, ne bebek ne de bıçak vardı yerde.
''Nasıl olur ya?'' diyip iki elimle de kafama vurup saçlarımı asıldım. ''Az önce buradaydı çantası ya, buradaydı!'' diye bağırdım ve saçlarımı daha çok asıldım. Turabi ellerimi saçlarımdan çekti.
''Yürü eve gidiyoruz. Artık aileleri geçtim iş polis boyutuna geldi.'' dedi ve kolumdan tutup beni yukarıya çıkardı. ''Git banyoya gir elini yüzünü yıka, bende polise ve annemlere haber veriyim sonra o elini saralım.'' dedi. Sinirle banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Turabi elime pansuman yapıp sardı.
''Ben burada boş boş duramıycam, en azından etrafa sorarım.'' diyip yerimden kalktım. Turabi kolumdan tuttu ''Kardeşim sakin ol. Tamam bende sinirliyim, bende üzgünüm ama otur polisleri bekle.'' dedi.
''Olmaz Turabi, ben biraz daha durursam kafayı yiyicem.'' dedim, tam kapıdan çıkarken aklıma cebime sıkıştırdığım not geldi ve notu Turabi'nin eline verdim. ''Bunu polislere verirsin, ifade falan alacaklarsa beni ararsın'' diyip dışarıya çıktım. Apartmanın aydınlatmasını açtım ve koşarak aşağıya inmeye başladım. Girişin oradaki lamba düğmesindeki not gözüme çarptı.
Psikopat herif lamba düğmesini bile kana bulamış. Notu elime aldım ve sinirimi yatıştırmaya çalışarak okumaya başladım.
''Tam bu düğmeye basmıştı, karanlıktan kurtuluşu bu düğme olmuştu. Ama şimdi onu karanlıktan kurtaracak bir düğme yok. Umarım tehlikenin farkına varmışsındır :) ''
Bir süre düşündükten sonra notu da alıp cebime sıkıştırdım. Apartmandan çıktım ve lambalarla aydınlatılan boş sokakta yürümeye başladım. Bir yandan da ne demek istediğini düşünüyordum.
Onu karanlıktan kurtaracak bir düğme yok. Düğme yok. Karanlıktan kurtaracak.
Bodrumda olabilir miydi? Zaten eşyalar ortadan çabucak yok olmuştu yani apartmanda olması gerekiyor ve bodrumda zifiri karanlıktı. Tabi ya bodrum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi'nin Sen Tonu |düzenleniyor|
FanfictionHayat acımasız bir öğretmendir, önce sınav yapar sonra ders verir.