Sıdıka ve Afife'nin yüzünde gezdirdi gözlerini iki kadın da oldukça üzgün olmalarının yanı sıra oldukça düşünceliydiler. Zerrin derin bir nefes alıp konuştu, tuhaf bir şekilde pek korkmuyordu "bugün siz yokken bahçede oturdum biraz o arada içeri girip koymuştur birisi, şimdilik bu önemli değil bundan nasıl kurtulacağız onu düşünelim". Sıdıka ve Afife, Şehzade Turgut'a ya da Valide Begüm'e söylemeyi teklif etse de ikisini de kabul etmedi dahası kendi ağabeyine ve babasına söylemeye de yanaşmıyordu, hem kendi ailesi ya da diğerleri fark etmez kime söylerse söylesin ilk suçlanacak kişiler Afife ve Sıdıka olurdu böyle bir şey yaşansın istemiyordu "Kimse duymayacak bunu. Daireyi temizleyelim bir güzel, şu uğursuz şeyi de şimdilik balkona koyalım". Sıdıka ile Afife dualar okuyarak daireyi temizledi, Zerrin ise ne yapacağını düşünüp durmuştu. O gece Afife gittikten sonra Sıdıka'nın yanında uyumuştu, genç kadın hizmet ettiği hanımına dualar okumuş huzurlu bir uyku uyuması için çabalamıştı. İşe de yaramıştı başlarda fakat sabaha karşı Zerrin'in kabusları başlamış genç kız kan ter içinde uyanmıştı. Sanki uykudan uyanmamış da saatlerce dağ tepe yürümüş gibi yorgundu. Kahvaltı ettikten sonra biraz olsun kendine gelebilmek umuduyla bahçeye çıkmış havuzun kenarında oturmuştu. Önceki gün yaptığı gibi ahıra doğru yürüyüp çeşmede yüzüne su çarptı, az da olsa kendine gelmişti ama etrafında süzülen karartılar olduğunu gördüğünde bütün enerjisi bedeninden çekilmişti sanki o sırada kendine seslenildiğini duyduğunda soluna döndü ve ayağa kalktı. Sungur Alp yanına doğru yürümüş açıkçası göz göze gelmeden sormuştu "Zerrin Hatun yanında birisi olmadan burada kalman yanlış anlaşılır dairene dönmen senin için daha iyi olur". Zerrin ayakta durmak için güç dilerken duygusal olarak bitmiş bir durumdaydı, önceki güne nazaran oldukça korkuyor çevresinde gördüğü tuhaflıklar adeta aklıyla oynuyordu "Biraz hava alıp dönecektim..." yere yığılmadan önce doğru düzgün konuşamamıştı bile, gücü kalmamış zihni karanlığa teslim olmuştu. Yine kabuslarla uğraşsa da bir noktada gördüğü kabuslar kesildi, annesinin sesini duymuş hastalandığında duyduğu ninni yine dolmuştu yüreğine. Öğlen saatlerinde uyandığında kaldığı dairede iki kadın vardı. İkisi de orta yaşlarındaydı ve aralarında konuşuyorlardı. Zerrin başta onlara seslenmek istese de vazgeçti ve sadece olanları dinledi, kadınlardan solda oturanı kısık bir sesle konuşuyordu "Begüm Sultan'ı görmeliydin çok sinirlendi. Böyle uğursuz bir şeyin saraya nasıl girdiğini sorup bağırdı hatunlara. Hele Afife, zavallı kız iyice azar işitti. Bu uğursuz şeyi kimin yaptığı ortaya çıkmadan rahat bir nefes alamaz artık". Zerrin hafifçe doğrulduğunda ikisi de konuşmayı kesti. Yanına gelip iyi olup olmadığını sordular. Söylediklerine göre olan biteni sadece kendileri ve Begüm Sultan'ın emri altında çalışan birkaç hatun biliyordu. Mehmet Efendi ve Yusuf'a olayın aslı yerine Zerrin'in sadece hastalandığını söylemişlerdi ikisi de Zerrin'in zayıf bünyesinden dolayı buna alışkınlardı fakat oldukça endişeliydiler. Sıdıka içeri girip hanımının uyandığını görünce hızlı adımlarla yanına geldi, ağlıyordu "çok şükür uyandın Zerrin Hatun bak bu hatunlar o uğursuz şeyin icabına baktılar". İki kadın da Sıdıka'nın haline üzülmüşlerdi zira Afife ile birlikte o da potansiyel bir şüpheliydi artık, tek fark göze batmaması için alıkonulmamıştı "Zerrin Hatun bunu sana kim yaptıysa epey kötü niyetli bir insanmış neyse ki Allah'ın izniyle kurtulduk ondan, Valide Begüm Sultan da ilgileniyor bu mesele ile gönlünü ferah tut". Teşekkür etti sadece, yapan kişinin kötülüğünün bu kadar ileri gidebileceğini tahmin etmemişti. Bedenindeki ağrı hafiflemedi kolları ve sırtı öyle ağrıyordu ki dayak yemişten beter bir durumdaydı. Hatunlar gittikten sonra Sıdıka'nın anlattığına göre yaklaşık iki gündür aralıksız uyuyordu. Babası ve ağabeyi hakikati bilmese de Şehzade, Afife'nin halinden dolayı öğrenmişti olan biteni. "Zerrin Hatun, Şehzade öyle öfkeli ki beni de fena azarladı bu işin ardındaki gerçeği öğrenene kadar Afife'nin de benim de darağacına yakın olduğumuzu bile söyledi". Zerrin'in canı burnuna gelmişti, çevresindekileri çektiği bataklıkta kendi de boğuluyordu. "Sıdıka, Şehzade'nin yanına git ve görüşmek istediğimi söyle". Genç kadın bütün o kötü haline rağmen bıyık altından güldü, sinirleri bozulmuştu "her iki saatte bir geliyor zaten Şehzade seni görmeye, hatunları soluklanmaları için bahçeye gönderiyor beni de kapıya dikiyor gelir birazdan". Sıdıka'nın yardımıyla üzerini değiştirdi elini yüzünü yıkadı daha iyiydi hâlâ ağrıları vardı ama yemek yiyip gücünü topladıktan sonra kendini daha iyi hissediyordu, küçük ayna da haline baktı solgun görünüyordu ve çenesinin kenarında küçük sayılamayacak bir morluk vardı. Camın kenarındaki sedirin üzerine oturup sarayın bahçesini izledi, hava temizdi fakat balkona çıkmak istemiyordu üzerinde tuhaf bir korku vardı. Önce ağabeyi ve babası geldi yanına ikisi de Zerrin'in kendine gelmesiyle rahat bir nefes almıştı. Yusuf kardeşinin eline uzandı babası da yanında oturuyordu " Eğer eve gitmek istersen bir şekilde Sultan Alpay'a vaziyeti açıklar döneriz". Zerrin kendisi için böyle bir şey yapmalarına gerek olmadığını söyledi ufak bir hastalıktı işte ama asıl merak ettiği babası ve ağabeyinin Sultan Alpay ile ne yaptıklarıydı "Neler oluyor baba? Sultan Alpay ile ne yapıyorsunuz?" Mehmet Efendi oturduğu yerde hafifçe çattı kaşlarını düşünceliydi "Sultan Alpay ve Valide Begüm, Sayeh'te bir vakıf kurmak istiyorlar ağabeyin ve ben bununla ilgileniyoruz yanı sıra Sultan Alpay kuyumculuğa oldukça meraklı buradan geçen ünlü sarrafların saraya uğradığını söyledi bununla ilgilenip bir yasa çıkarmayı planlıyor". Zerrin, babasının fikirlerinin kıymetli olmasına içten içe sevinirken yapacağı ufacık bir yanlışta bile ailesine zarar verebileceğinin farkına varmıştı. Babası ve Yusuf gittikten sonra Sıdıka'nın getirdiği az şekerli sıcak bir hoşaf içerken düşünmeye devam etti bu sırada kendisine yardımcı olan hatunlar da gelmiş kendi köşelerinde muhabbet ederek oturuyorlardı. Zerrin bir ara onlara kulak kabartıp ne konuştuklarını dinlese de kendisi ile alakalı şeyler duymayınca odaklanmayı bıraktı. Büyüyü kimin yaptığını az çok tahmin ediyordu, sadece bu kadar ileri gideceğini kestirememişti. Rahma uzun zamandır karşısına çıkmamışsa da sessizliği açıkçası çok daha zarar veriyordu. Oturduğu yerde uyuklarken Sıdıka'nın seslenmesiyle uyandı "Şehzade kapıda, hatunlar da çıkıyor şimdi ben de kapıda bekliyor olacağım". Uykulu olmanın yanı sıra yorgunluğundan olsa gerek afallamıştı oturduğu yerden kalktığında başı dönünce geri oturdu lakin Şehzade içeri girdiğinde toparlanıp ayağa kalktı tekrar. Şehzade'nin merhametli ve hoş bakışlarını göremedi Zerrin karşısındaki adamın öfkesini sezebiliyordu ve uzak durmaya çabaladığını da fark etmişti. Kalbi kırılmışsa da saygı da kusur etmedi "Şehzadem bu geç saatte yaptığınız ziyaret için teşekkür ederim lakin biraz rahatsızım zira ağabeyim ya da babam ziyaretinizden haberdar olursa yanlış anlaşılır". Şehzade Turgut sanki hiçbir şey duymamış gibi davrandı, gözleriyle Zerrin'i incelerken birkaç adımda yanına yaklaşıp yüzüne baktı kadının "o gece mermer bahçeye geldiğinde ne olduğunu bana anlatmalıydın çaresine bakabilirdim". Zerrin gücünü toplamak istercesine yutkundu, kalbini dört nala koşturan adamla arasındaki ufacık mesafe aklını karıştırıyordu "Geldiğimden beri benimle meşgul oluyorsunuz size sıkıntıdan başka bir şey vermedim üstelik yanımdaki insanların da başına dert açmaktan çok korktum ama bir işe yaramadı. Şu halime bakın Şehzade'm yanımda kimse kalmadı sanki. Bana yardım eden benim için çabalayan insanların akıbeti ortada". Turgut, kızın ağlamaklı haline üzülse de öfkesi daha da ön plana çıkıyordu ve ona bir ders vermekte kararlıydı "Afife de Sıdıka da kolay kolay kurtulamazlar şimdilik ikisi de suçlu sayılır saraya o uğursuz şeyi sokmakla suçlandıkları için kelleleri bile alınabilir". Zerrin'in duyduklarından sonra dizlerinin bağı çözülmüştü sanki, gözlerine biriken yaş etrafını net görmesine izin vermezken Şehzade onu kollarından yakaladı "Hayır bütün suç bende dikkatsiz davrandım. İkisini birlikte sarayın dışına yolladım kendim de bahçedeydim yani o sırada ne olduysa oldu, yemin ederim onların bir suçu yok! Eğer bir suçlu gerekiyorsa o benim..." Turgut böyle bir tepki beklemediğinden şaşkındı, Zerrin'in bu denli kendini yıpratmasına gönlü el vermemiş yaptığı şeye pişman olmuştu. Zerrin'i sedire oturttuktan sonra sakinleşmesi için ellerini tuttu "tamam çaresine bakacağım sen ağlama..." tesellileri ya da çözüm önerileri bir işe yaramayınca yanına oturup sıkı sıkı sarıldı. Kadının göz yaşları kaftanını ıslatırken saçlarını okşadı. Zerrin'in zayıfladığını fark etti sanki daha da incelmişti daha da kırılgandı. Başından beri yapmamak için çabaladığı şeyi yapıp Zerrin'i öptü, gözleri ve dudakları ağlamaktan şişmişti. Kadının iç çekişlerini dudaklarında hissediyordu. Öpüşleri dudaklarından yüzüne kaydı bir süre çenesinin moraran kısmında gezindi. Ellerini okşuyor sakinleşmesi için çabalıyordu ve işe de yaramıştı. Zerrin artık adamın öpüşlerini düşünüyor yanlış bir şey yapmaktan korkuyordu. Turgut onu kendi kucağına çektiğinde Zerrin elleriyle sıkı sıkı tutundu omuzlarına Şehzade Turgut'un öpüşleri boynunda dolanırken titreyerek durdurdu onu sanki nefes almakta zorlanıyordu "Şehzade'm durun bir gören duyan olacak hem başım dönüyor kendimi iyi hissetmiyorum". Şehzade'nin eli bacaklarının altından dolanıp tekrar sedirin üzerine oturmasını sağladı Zerrin o sırada onun gerçekten güçlü olduğunu düşünüyordu. Turgut, saçlarından öperken düşüncelerinden sıyrılıp gerçekliğe döndü Afife ve Sıdıka'nın başı hâlâ dertteydi. Saçlarına öpücükler konduran adamı yüzüne dokunarak durdurdu Şehzade avuç içlerinden öptüğünde gülümsedi her şeye rağmen "özür dilerim Şehzade'm sizi endişelendirdim ama inanın çevremdekilere zarar vermekten korktuğum için sessiz kaldım". Şehzade Turgut, sevdiği kadının yüzündeki morluğu gözleriyle incelerken kısık sesle konuştu "üzülme, bakacağım çaresine bu uğursuz şeyi kimin yaptığını az çok tahmin edebiliyorum zaten". Zerrin ne yapacağını sormuşsa da cevap alamadı Turgut bu sefer kimseye acımayacaktı daireden çıkmadan önce Zerrin'i uzunca öptü. Darmadağınık olmuştu, öfkesini bir şekilde dindiren kadına her ne kadar kızmak istese de yapamamıştı ve hayli aklını karıştırıyordu. Ne olursa olsun onun etkisine kapıldığının farkındaydı. Ellerini tutmak onu sadece kendine saklamak istiyordu artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZERRİN
RomanceZerrin, genç kızın ne söylediğini anlıyordu fakat konuşması farklıydı. Sanki ülkenin bir ucundan diğer ucuna seyahat etmişti de aynı dili farklı bir ağızdan duyuyordu "Zerrin Hatun, nasılsın ağrın var mı?" Adını bilmesine şaşırmıştı ve yeni yeni düş...