Leon'u görmek umuduyla serin havaya rağmen sık sık balkona çıkmış etrafa bakınıp durmuştu. Mektubu onunla göndermek istiyorsa da vakit akşama yaklaşırken vazgeçmişti. Konak her zamanki gibi sessizdi, Mehmet Efendi bir kemer üzerine çalışıyor Yusuf da o gün babasına eşlik ediyordu. Zerrin sabahtan bu yana Ayşe'ye okuma yazma öğretiyordu öncesinde de bir süre ona ders vermişti; küçük kız bir şeyler yazarken Zerrin akşam yemeği için yapılan hazırlıklara göz atmaya mutfağa inmeyi düşünüyordu zira kaygıdan ve düşünmekten midesi bir tuhaftı hafif bir şeyler yemek istiyordu. Ayşe'yi de yanına alıp mutfağa indi, kapıdan girmeden önce çalışanların güldüklerini duyunca yavaşlayıp Ayşe'ye de sesini çıkarmamasını işaret etti. Yaptığı hiç hoş bir hareket olmasa da onları bu denli güldüren şeyin ne olduğunu merak etmişti. Başta ne hakkında konuştuklarını anlamadı fakat kendi isminin geçtiğini duyunca daha da dikkat kesildi. "Zerrin Hatun'un yine pek keyfi yok. Yediği önünde yemediği arkasında şımarıklıktan başka bir şey değil bu halleri hem gözü de göz değil fıldır fıldır. Getir götür işleri için ne zaman dışarı çıksam balkonda sağı solu izliyor. Siz ne derseniz deyin haspanın gözüne kestirdiği birisi var, arkasından güzel güzel diye konuştular şımardı cadı kılıklı". Zerrin başından aşağı kaynar su dökülmüşe dönmüştü. İçeri girip hadlerini bildirmeye bile hali kalmamıştı. Ayşe'yi de kolundan tuttuğu gibi kendisi ile birlikte odaya çıkarmıştı. Zavallı küçük kız Zerrin'in halinden endişe etmiş olacak ki ona su bile getirmişti kendisinden istenmediği halde. Aldığı birkaç yudum ağzının acı tadını alıp götürürken Zerrin hâlâ duyduklarını düşünüyordu. Ayşe'yi yanından gönderip uzandı biraz. Tuhaf bir yorgunluk çökmüştü hava kararmamıştı bile ama yattı öylece. Arkasından elbette bir şey diyorlardı bu konuda başından beri emindi ama iftira atmaktan çekinmeyecek insanlar olduklarını düşünmemişti. Aslında gözlerinin yaşına bakmadan en ufak olayda konaktan kovabilirdi onları ama ailesinin adının kötü anılmasından çekiniyordu yanı sıra hakkında pek iyi şeyler söylenmediğinden emindi artık. Daldığı tatsız uyku huzur bulmasına ya da omuzlarına çöken ağırlıktan kurtulmasına izin vermemişti. Uyanmaya yakın gördüğü kabus tam anlamınla mahvetmişti onu. Rüyasında tuhaf tuhaf olaylarla uğraşmış evinden uzaklaşmış ve kaybolmuştu. Sanki en başa dönmüştü, uçsuz bucaksız bir ormanda açmıştı gözlerini tıpkı sarayda olduğu gibi korkunç bir varlık bacaklarından çekmiş kuru dallar bedenini yırtmıştı adeta. Çığlık çığlığa uyandığında Yusuf tam da apar topar odaya girmişti. O gün sabaha kadar Yusuf yanında kaldı. Ağabeyinin varlığı korkmasına engel olurken yanında uzun bir süre ağlamıştı. Duygusal olarak yoğun bir süreçten geçiriyordu, yabancı olsa da alıştığı zamanın yanı sıra insanların gerçek yüzü ve Turgut hakkında duyduğu endişeler onu yormuştu. Öğlene doğru uyandığında Yusuf çoktan gitmişti. Elini yüzünü yıkadıktan sonra odasının kapısı çalındı. Gelen Gülizar'dı ve bir şeylerden utandığı her halinden belliydi. "Uyanmışsın aslında birkaç saat önce geldim ama aşağıdaydım uyanmanı bekliyordum". Gülizar'ın kibarlığı karşısında mahcup olmuştu "Keşke beni uyandırsaydın seni bekletmek istemezdim". Gülizar her utandığında yaptığı gibi parmak uçlarına bakarken konuştu "eve dönmeyi istedim ama Yusuf izin vermedi. Aslında o, bugün sabah erkenden bizim eve geldi önce babamla konuştular. Babama senin biraz bunaldığını söylemiş sanırım beni buraya getirmek için izin istemiş". Zerrin gülümsemesini saklamadı, Gülizar'ın hâli keyfini hayli yerine getirmişti. "iyi yapmış Yusuf, peki gelirken hiç konuşmadınız mı?". Genç kadın oturduğu yerden kalkıp Zerrin'in yanına yatağın üstüne oturdu kısık bir sesle konuşsa da heyecanı belliydi. "Ağabeyin aklımı karıştırıyor! Evin bahçesinde çalıların üzerinde bulduğum yavru kuşu iyileşene kadar bakmak için kafese koymuştum bugün girişte onu seviyordum Yusuf'un geldiğini duymamışım yanıma kadar gelip kuşun da benim gibi pek sevimli olduğunu söyledi. Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemedim içimden kafesi de alıp odama doğru koşmak geldi. Güldüm sadece tabi ona gülmek denirse". Gülizar kendini sırt üstü yatağa bıraktığında Zerrin gülmesine engel olamadı, kızın kıvırcık saçları yatağının üzerine yayıldığında gerçekten güzel olduğunu düşündü. Gülizar'ın saçlarından bir tutamı parmağına dolamış onunla oynarken konuştu "Yusuf senden hoşlanıyor mu bilmiyorum ama tamamen ilgisiz olduğunu da söyleyemem". Gülizar'ın yüzü ışıldarken gözleri Zerrin'in yüzünü talan ediyordu "asıl sana ne demeli ne oldu da sizinkiler endişelendi bu kadar?" Zerrin ayakçıları konuşurken duyduğunu ve bunlardan bağımsız Şehzade hakkında da endişeli olduğundan bahsetmişti. Gülizar bir süre sessiz kalsa da Zerrin'in endişesini anlamlı bulmuştu. Ufak tefek cümlelerle arkadaşını teselli etmişti asıl aklını karıştıran ayakçıların tutumuydu, bir iftira atmalarından korkuyordu. Aklına bir şey gelmese de Zerrin'e pek güler yüz göstermemesini söyledi. Anlaşılan onu pek dikkate almıyorlar, çekinmiyorlardı. Gülizar akşam vakti gitti Zerrin ve Yusuf onu evine bırakmışlar dönüş yolunda da konuşarak yürümüşlerdi. Ağabeyine mutfakta olanlardan bahsetmeyi istese de yapmadı kendi bir çaresine bakmalıydı zira her seferinde ağabeyine sığınamazdı. O gece düşünüp durdu, Şehzade'nin akıbeti ve gönderemediği mektuplar onu yoruyordu. Ertesi sabah uyandığında sanki hiç uyumamış gibiydi. Omuzları ağrıyor bir türlü uykulu halinden kurtulamıyordu. Odasından çıkmadı camın önünde oturdu öylece, öğleden sonra arka bahçeye bakan camdan Leon'u gördüğünde derhal Ayşe'yi yanına çağırdı ve küçük kızı mektupları vermesi için gönderdi. Kalbi boğazında atıyor gibiydi bir an bile gözlerini ayırmadan izledi at üstündeki adamı. Leon kafasını çevirip bakmadı bile, duruşu dikti üzerindeki sade kaftanı kim olduğunu iyi saklamıştı. Ayşe'nin kuşağına sıkıştırdığı mektubu gördüğünde nihayet bir haber aldığını düşünmüştü. Leon'un gidişini izlerken küçük kızın adımlarını dinledi adeta. Ayağa kalkıp kapıyı Ayşe gelmeden açtı kapıyı ve onu içeri aldı. Ayşe'nin eline birkaç akçe tutuşturduğunda küçük kız gülümsedi ve izin isteyip çıktı. Zerrin kapıyı kilitledikten sonra yatağının üzerine oturup mektubun üzerindeki mührü sökmeye çabaladı sanki tüm gücü bedeninden çekilmiş gibiydi. Titreyen elleri iyice zorlamıştı onu. Mektupta tanıdık kalem hamlelerini gördüğünde rahat bir nefes aldı "Topraklarda bir süre ilerledik şükür ki her şey istediğimiz gibi gidiyor lakin beni bu topraklarda hayli zorlayan bir şey varsa o da varlığına alıştığım senin yokluğun. Mecnunun olmuşum senin, narin yüzün gözlerimi kapattığımda karşımda beliriyor sanki. Aramıza giren yollara rağmen seni düşlüyorum, özlüyorum. Sıhhatine dikkat et, benim için kendini yıpratma bu ıstıraba bir son verip yanımda olmanı sağlayacağım". Satırların aceleyle yazıldığı belliydi buna rağmen Şehzade'nin sıhhatinin yerinde olması yüreğine su serperken özlendiğini okumak, Şehzade Turgut'un söylemekten zaten çekinmediği sevgi sözcüklerinin kaleminden döküldüğünü görmek Zerrin'i çok mutlu etmişti. Gözleri yaşlı bir süre mektubu okudu durdu. Sabretmeyi öğreneceği haftalar çoktan gelmişti. Her bunaldığında Şehzade'nin mektuplarını okuyordu kendince hasretine ve endişesine bir teselli bulmaya çalışıyordu. Bu sırada kendi de boş durmamış birkaç mektup yazmıştı fakat gelen giden olmadığından gönderememişti. Zerrin bu süreçte sakin kalmayı öğrenmişti kâh evle uğraşıyor kâh ağabeyinin çalışması için getirdiği gelir gider kayıtlarını inceliyor ayrıca kuyumculuk işlerini de ilerletiyordu. Bunları neden yaptığını anlamamıştı zira Yusuf zaten bizzat kendisi mali meseleler ile ilgileniyordu yine de Zerrin itiraz etmedi, kafasını bir şekilde meşgul etmesi gerekiyordu. Kendi uğraşları ile zaman geçirirken Gülizar da sık sık evlerine gelip gitmeye başladı bazen onu oturdukları sedirin üzerinde perdenin arkasında Yusuf'u izlerken görüyorsa da ses etmeyip sadece gülüp geçiyordu. Aralarında bir şey olması gerektiğini düşünüyordu ve bir şeyler yapmayı da kafasına koymuştu sadece doğru anı bekliyordu. Zerrin'in meşguliyetine ve çevresine olan iyi niyetine rağmen konakta herkes pek de iyi niyetli değildi çoktan onun hakkında söyleyecek etrafta konuşacak lafları hazırdı. Sadece henüz Zerrin'in kulağına gelmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZERRİN
RomanceZerrin, genç kızın ne söylediğini anlıyordu fakat konuşması farklıydı. Sanki ülkenin bir ucundan diğer ucuna seyahat etmişti de aynı dili farklı bir ağızdan duyuyordu "Zerrin Hatun, nasılsın ağrın var mı?" Adını bilmesine şaşırmıştı ve yeni yeni düş...