İlk defa babasının öfkesine şahit oluyordu. Adamın öfkesinin sebebini bilmiyordu, Yusuf içeri girdiğinde onun da yüzünde tuhaf bir ifade olduğunu fark etti. Ne yapmış olabileceğini düşünüyor babasının öfkesini anlamaya çalışıyordu. "Yüksekten uçan alçak düşer derler sen de o hesap, at üstünde gezdin sesimi çıkarmadım lakin sokaklarda adamlarla gülüşürken aklın neredeydi senin! Hiç mi utanman yok el alem ne der senin ailen hakkında!". Zerrin duyduklarını yeni yeni anlamlandırabiliyordu geldiği zaman diliminde buna çok öfkelenecek olsa da o an sesini çıkarmadı. Kahvaltıdan sonra serin hava biraz kırılınca atıyla nehir kenarına gitmiş söğüt ağacının yakınında oturmuştu. Dönüşte çarşıda sakince gezinmek istese de son zamanlarda babası onu sık sık uyardığı için ufacık göz gezdirmiş eve dönmek üzereyken de gördüğü tanıdık yüzle durmuştu. Onu birkaç sefer Şehzade Turgut'un yanında görmüş selamlaşmıştı. Yine aynısını yapıp geçmek gitmek istese de sefer başlayalı aylar olmuştu Albatu buradaysa belki Şehzade de saraya dönmüştü. Nihayet adamla göz göze geldiklerinde adamın yüzüne geniş bir gülümseme yayılmış uzun boyu ve heybetli yapısıyla Zerrin'e doğru yürümüştü. "Gökte ararken yerde buldum seni Zerrin Hatun, duydum ki mektupları Leon getirir götürürmüş ama bu sefer mektup başkasından, bizzat Valide Begüm Sultan'ın elinden aldım bu mektubu sana teslim etmemi istedi". Zerrin ufak bir tebessümle aldı mektubu, Valide Begüm'ün bu ince davranışı onu çok mutlu etse de aslında Şehzade Turgut'un mektubunu almayı tercih ederdi. Kafasında milyon tane soru dolanırken nihayet sesi çıktı, kendi kalbinin atışını duyuyor gibiydi, titreyen elleri mektubu kuşağına sıkıştırdı "teşekkür ederim lakin Albatu merak ettiğim bir husus var. Acaba sefer nasıl geçiyor, Şehzade saraya döndü mü?". Albatu alaycı bir yüz ifadesi takınırken yüzünden tuhaf bir endişe geçti buna rağmen omuzlarını silkti "Sefer bitti Şehzade de saraya döndü. Size mektup getireceğimi kendisine söyledim ama bir şey demedi". Son kelimelerinden sonra Zerrin'in gözlerinin içinde hayal kırıklığını görmüştü bunun üzerine Albatu yaptığı şakaya devam etmemeye karar verdi ve diğer mektubu da uzattı "Şehzade Turgut seni üzdüğümü duyarsa beni çiğ çiğ yer al şunu". Zerrin'le biraz alay etmek istese de kızın saf bakışlarına kıyamamıştı. Zerrin'in mektubu nasıl hızlıca sakladığını görünce kendini gülmekten alamadı "benim işim bitti Zerrin Hatun evine dön hayli kalabalık bugün". Albatu şehirden ayrılmak üzere yola koyuldu. Dönüş yolunda da Şehzade Turgut'u düşünmüştü Zerrin Hatun'a ne yazdığını merak etse de bazı şeylerden bahsetmeyeceğine emindi çünkü Zerrin'i görünce kolay ürkecek yanı sıra endişelenip kendini harap edecek bir kadın olduğunu görmüştü. Zerrin o sırada eve varmış ve çoğu zaman yaptığı gibi odasına çıkmıştı direkt. Kapıyı kilitleyip önce Şehzade Turgut'un mektubunu okudu. "Savaş bitti Zerrin Hatun. Hayli zayiatımız olsa da zaferle döndük saraya lakin ufak tefek yaralar var bedenimde, bir süre dinleneceğim ama beni asıl güçsüz bırakan sana olan hasretim. Gözlerimi kapattığımda sesini duyar gibi oluyorum. Toparlandığım an görüşeceğiz. Sıhhatle kal". Bir şey vardı, bunu anlamamak için ya çok dikkatsiz ya da Şehzade'yi hiç tanımamış olması gerekiyordu. Hayal kırıklığı ve endişeyle elleri kucağına düştü. Sanki bir yerden koşarak gelmiş gibi nefes nefese kalmıştı. Ağlamamak için kendini sıkıyordu. Gözlerini kollarına sildikten sonra Valide Begüm'ün mektubunu açtı. Yazısı inci gibiydi, kullandığı mürekkebin kaliteli olduğu da belliydi "Zerrin Hatun bu mektubu sana savaşın bittiğini oğlumun sağ salim saraya döndüğünü haber vermek için yazıyorum. Saray ahalisinin önünde yorucu günler var zayiatlarımızın icabına bakmak yanı sıra toparlanmak vaktidir. Üzgünüm ki Şehzade'm de hayli yorgun döndü saraya, yaralarının iyileşmesi vakit alacak. Şehzade'm için benim de güçlü olmam gerekiyor neyse ki senin dualarının benimle olduğundan eminim". Öylece düşünerek yattı saatlerce. İçinde kötü bir his vardı Şehzade'nin yaralarının yazdıkları kadar hafif olmadığını düşünüyordu. İçi geçmiş uyuklarken kapısının tıklatılmasıyla sıçrayarak uyandı. Ayşe'nin sesini duyduğunda mektupları masanın üzerinde kalmıştı onları aceleyle sandığına kaldırıp kapıyı açtı. Söylediğine göre Mehmet Efendi salonda bekliyordu. Zerrin, babasının onu neden çağırdığını düşünerek yürüdü salona. Mehmet Efendi her zamankinin aksine sakin bakmıyor gözleri adeta ateş saçıyordu. Çok geçmeden İçeri Yusuf da girdi. Tuhaf bir bakış atmışsa da sesini çıkarmamıştı. Babası konuşunca da sessiz kalmayı seçmişti. "Yüksekten uçan alçak düşer derler sen de o hesap, at üstünde gezdin sesimi çıkarmadım lakin sokaklarda adamlarla gülüşürken aklın neredeydi senin! Hiç mi utanman yok el alem ne der senin ailen hakkında!". Zerrin, babasından duyduklarına sessiz kalmaya çabaladı, öfkelenmişti fakat bulunduğu zaman diliminde başka ne olacaktı ki sesini çıkarmaya cesaret edemedi. "Baba ne hakkında bana kızdığını anlamadım. Kimseyle gülüşmedim ben". Mehmet Efendi kızına doğru ilerledi "seni çarşıda görmüşler bir adamla gülüşmüş durmuşsun". Az çok tahmin etmişti bunu, çok kısa bir anlığına Yusuf ile göz göze geldi babasının aksine öfkeli görünmese de o da bir tuhaftı Zerrin anlam veremedi ama toparlandı hızlıca "Bugün sadece Albatu ile karşılaştım onu saraydan tanıyorum bizzat Valide Begüm Sultan'ın emrinde çalışıyor bir bakıma pazar yerinde benimle konuşmasının da nedeni buydu. Begüm Sultan bana onunla mektup göndermiş aslında Albatu konağa gelecekmiş ama benimle orada karşılaşınca ayak üstü durumu açıklayıp verdi mektubu". Zerrin kapıda beklediğini bildiği Ayşe'ye seslendi "sandığımda beyaz mühürlü bir kağıt var getir onu". Mehmet Efendi neden Valide Sultan'ın ona mektup sorduğunu söylediğinde Zerrin saraydayken Valide Sultan'ın ona çok yardımcı olduğunu bu sırada da iyi bir muhabbetlerinin olduğunu söyledi. Babası inanmışsa da Yusuf gerçekleri biliyordu. Ayşe elinde mektupla geldiğinde Mehmet Efendi'ye uzatsa da adam almadı Yusuf'a işaret etti. Genç adam mektubu içinden okudu "Savaşın bittiğini toparlanmak için vakte ihtiyaçları olduğunu yazmış Zerrin'in de dediği gibi baba ortada bir mesele yok kim sana ne söylediyse abartmış fikrimce işin içine yalan da katmış". Mehmet Efendi oğlunun söylediklerine bir şey demese de Zerrin'e döndü yüzünü sakinleşmişti "Bak kızım bir daha böyle bir şey yaşanırsa kim olursa olsun önce konağa davet et. El alemin önünde tanıdık dahi olsalar görüşme ayrıca Yusuf yanında olmadan da çarşıda dolanma". Zerrin babasını kafasını sallayarak onayladı, rahat bir nefes almıştı nihayet. Odasına çıkarken içinden dualar ediyor olanları yalan yanlış yetiştiren kimse onu bir kaşık suda boğmak için fırsat diliyordu. Ertesi gün olur da Leon ya da Albatu tekrar gelirse cevap olarak bir mektup yazmak için çabalasa da beceremedi bir türlü. Kelimeleri bir araya getiremiyor bir türlü zihnindekileri yazıya dökemiyordu. Babasının yanında çalıştığı kemerle uğraşsa da aklı hep başka bir yerdeydi. Aksi gibi iştahı da yoktu gün içinde sık sık gözleri kararıyor atıştırdığı ufak tefek şeylerle bedenine eziyet ediyordu. Birkaç hafta böyle geçti. Yusuf, kardeşinin zayıfladığını gördüğünden onunla birlikte yemek yemeye bile başlamıştı, endişeliydi ve hem kendi endişesinden kurtulmak hem de kardeşinin gönlünü ferahlatmak için bir çözüm bulmaya kararlıydı. Bu yüzden bizzat kendisi Gülizar'dan yardım istemeye karar verdi. Zerrin kaybolmadan önce kendine sık sık kaliteli kumaşlar alır kıyafetler diktirirdi ama konağa döndüğünden beri Yusuf onun üzerinde yeni bir şeyler görmemişti. Havanın ılık olduğu bir öğlen Gülizar'ın babasından izin alarak onu konağa getirdi, kumaş tüccarını da çağırmıştı. Zerrin'in bunlardan haberi olmadığı için şaşırmışsa da mutlu olmuştu. Renk renk çeşit çeşit kumaşlara bakmış güzel vakit geçirmişti. Asıl keyfini yerine getirense Gülizar kumaşları ellerine ya da kollarına tutup uyumlarına bakarken onunla uğraşan Yusuf olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZERRİN
RomanceZerrin, genç kızın ne söylediğini anlıyordu fakat konuşması farklıydı. Sanki ülkenin bir ucundan diğer ucuna seyahat etmişti de aynı dili farklı bir ağızdan duyuyordu "Zerrin Hatun, nasılsın ağrın var mı?" Adını bilmesine şaşırmıştı ve yeni yeni düş...