25.Bölüm

84 13 0
                                    

Anne: Benim güzel kızım yarın gelin mi olucak.
Ben: Ommaaa.
Ne bakışı attığında kucagından kalkıp bahçeye çıktım. Evt yarın evleniyorum. Yarın Youngjae olan aşıkım son buluyo. Mutluyum? bilmiyorum. Karmaşık duygular içerisindeyim. Kafam allak bullak. Joong sevdiğimden emin değilim. Ona karşı birşey hissetmiyor da değilim. Aishh ne dediğimi bilmiyorum gerçekten.

Min ve Mia haber yok yarın düğnüm var . Yanımda olmaları lazımken aradığınız kişiye ulaşımıyor. Neyle sınanıyorum böyle. O sırada Joong yanıma geldi. Elimden tutup salıncaga otutturdu. Başımı omzuna yasladı.
KHJ: Youngjae unutmak için beni kullanıyorsun.
Ben: Joong..
KHJ: Biliyorum Marry. Gerçekten evlenecekmisin benimle. Emin misin?
Ben: Seni asla kullamıyorum. Sen benim için değerlisin. Youngjae unutmak istiyorum. Sana karşı olan duygularımdan emin değilim. Gönlümü çalmak için elinden gelini yap. Eminimki kabul edecek.
KHJ: Aglama. Aglayınca çok güzel oluyosun.
Dirseğimi karnına geçirdiğimde acı içinde kıvranıyordu. Ayapa kalkıp ilerledim.
KHJ: Yaralı bir askeri böyle bırakamazsın.
sırıtıp içeri girdim. Bir bardak su içip odama çıktım. Min aradım telefonu kapalı. Mia aradım telefonuna bakmıyo. Noluyo ya böyle meraktan öleceğim.

Min Tarafı;

1 hafta oldu ve Youngjae hiçbir gelişme yok. Hepimiz perişan haldeyiz. Bizim çocuklar bile burdan ayrılmıyo. Diğerleri desen iyi değiller. Hiçbirşey yemiyorlar. Hastanede yatıyorlar dinlenmeleri gerektiği söylesekte bizi dinlemiyorlar.

Eve geldim yarın İngiltereye gidiyorum. Marry akıp geri geleceğim. Başka çaresi yok bunun. Onu sadece hayata döndürecek tek kişi varsa oda Marry. Bavullarımı hazırlayıp evin önünden bir taksiye binip hava alanına geçtim. İngiltereye olan ilk uçak biletini aldıktan sonra uçaga bindim. Sabah orda olacaktım.

Benim Tarafım;

Sabah erkenden annem tarafından uyandırıldım. Yorganımı tepikleyip kalktım. Tuvalete gidip elimi yüzümü yıkayıp aşağı indim. Kahvaltı çoktan hazırdı. Güzel güzel kahvaltımızı yaptıktan sonra yukarı çıktım. Üstüme rahat birşeyler giydim. Dişlerimi fırçalayıp aşağı indim. Kuaföre doğru yola çıktık. Annem benden daha hefesliydi. İlk önce manikür pedikür yaptılar. Sonrada saçıma geçtiler. Hafif bir makyaj hazırdım gelinliğimi giyinmek için kuafördeki kabine girdim. Kabinden çıkıp aynanın karşısına geçtim. Bu..bu ben olmazdım. Kabarık straplez gelinliğim , uzun maşa saçlarım, tacım ve duvağım o kadar harika duruyordu. Hafif bir makyaj ile muazzam gmrünüyordu. Herkes hayranlıkla bana bakıyordu. Annemde hazırlanınca Joong beklemeye başladık.

Kim Hyun Joong Tarafı;

Sabah alarımla kalktım. Çok heycanlıydım. Üstüme rahat birşeyler giydim. Menejerlerim beni yalnız bırakmıyarak beraber kuaföre gittik. Biraz şaçıma şekil verdikten kuaförden ayrıldık. Arabayı süsledikten sonra gelini almak için yola koyulduk. Kuaförün önüne geldimizde biraz durup düşündüm. Yapabilir miyim? başka birini seven bir kızı seve bilirmiyim. Onu kendime aşık edebilirmiyim. Kabullene bilecekmiyim, bunların üstesinden gelecekmiyim.
Menejer: Efendim girmeyecek misiniz?
KHJ: Ahh.. Evt.
Kendimi toplayıp içeri girdim. Marry o kadar güzel görünüyordi beyazlar içinde sanki bir melek gibi. O kadar güçlü görünüyorki hiç birşey yaşamamış gibi. Düşüncelerimi bir yana bırakıp Marry ve annesini alıp düğün salonuna geçtim. Bütün tanıdaklar arkadaşlarım ünlüler burdaydı. Kameralar, magazinciler oratalık karışıktı. Marry odaya giderken bende kardeşlerimin yanına gittim.
Park: Hyung çok yakışıklı olmuşun.
Jung: Tabiki kimin kardeşi o.
Ben: Teşekkür ederim.
Kyu: Heycanlı mısın?
Ben: Hemde çok
Heo: Hadi git güzel yengemizi getir.
Başımı sallayıp oradan ayrıldım. Sadıcım Jung onunla beraber odaya doğru ilerlerken selamlaşmalar, tokaşmalar fwlan zar zor kapının önüne geldim. Derin bir nefes alıp içeri girdim. Marry odada yoktu. Nereye gitmişti bir anda.

Benim Tarafım;

joong ayrıldıktan sonra odaya geçtik. Annem misafirler için aşağı indi bende odada öylece oturdum. Min arıyorum ama açmıyordu. Çıldıracağım. O sırada eli bavullu biri girdi içeri. Kafamı kaldırdığımda Min karşılaştım. Yüzü solmuş, aglamak gözleri şişmişti. Koşarak geldi ve bileğimden tuttu. Beni sürüklemeye başladı. Bir birşey anlamamıştım.
Ben: Min noluyo? Min. Minnn.
Cevap vereyip düğün salonundan çıktık. Hala sürüklüyordu. Neydi şimdi bu kamera şakasımı. Kolumu hırşımla çektim.
Ben: Noluyo Min. Ne bu halin.Noldu kötü birşey mi var.
Min: Evt büyük sorunumuz var. Marry koreye dönmek zorundayız.
Ben: Neden?
Min: Çünkü Youngjae..
Ben: Noldu ona.. Noldu.
sesim yüksekmiş ve gözlerim dolmuştu.
Min: Kaza geçirdi. Yoğum bakımda hiç bir gelişme yok. Marry onu sadece sen hayata döndürebilirsin.

Gözümlerindeki yaşlar kendini salmıştı bile. Sevdiğim adam hastanede can cekişiyordu. Napmalıydım. Min ile dönmelimi yoksa joong geri dönmeli. Aklım durdu.

Ben: Ben..ben gelmem.
Min: Nasıl gelemezsin. Marry Youngjae ölüyo.
Ben: Hayırrr. Hayırr. Dönersem joong nolucak. Onun kalbi nolucak. Onu hayal kırıklığına uğratamam.
Min: Ama sevdiğin adamı ölümr terk ediyorsun haa. Yazıklar olsun. Ben: Min durr. Minn.

Koşarak gitmişti. Napamalıyım. Joong kalbini kırdığımda onarabilirmiyim. Peki sevdiğim adamı geri döndürebilirmiyim. Napmalıyım. Hangisini seçmeliyim.
Kim Hyun Joong;

Tuvalettede yoktu. Heryeri aradık ama bulamadık. Bırakıp gitmiş olamazdı. Telefonuma mesaj gelmişti. Mesaj Marry den di.

Gönderen: Marry
Kalbini bir kez kırdığım için özür dilerim. Geri geleceğim.Geldiğimde kalbini onarmama izin ver. Özür dilerim Kim Hyun Joong.
Elimdeki telefonu fırlatıp elimi duvara geçirdim.

Benim Tarafım;

Min: Kore bir bil..
Ben: Kore iki bilet lütfen.

Üstümde gelinlik, aglamaktan akan makyajım ile uçaga bindim. Min agzını bile açmıyordu. Min böyleyse diğerlerini düşünemiyordum. Gözlerimden akan yaşları umursamayıp gözlerimi yumdum.

Min kolumu dürtmesiyle uyanmıştım. Uçakta indikten sonra taksiye bindik. Hastaneye doğru ilerledik. Hastaneye geldiğimizde kapının önünde durup derin bir nefes aldım. Çıplak ayaklarımla küçük küçük adımlarla ilerledim. Yoğum bakımın önüne geldiğimde yerden başımı kaldırdığımda yerlerde olan bir B.A.P gördüm. Bir anda gözler üzerime doğru yol aldı. Küçük adımlarlar ilerdim. Camın önüne geldiğim gözyaşlarım gittikçe artıyordu. Bir bir makine ve Youngjaenin küçük bedeni gördüğümde hıçkırıklara boğuldum. Bir anda krize girmiştim. Cama cama deli gibi vurmaya başladım. Kendimi yerden yere vuruyordum.J-Hope ve Suga beni tutmaya çalışıyordu. Hemşiler geldiğinde koluma sakinleştirici vurup beni bir odaya aldılar. İlacın etkisiyle uykuya daldım.

Gözlerimi açtığımda başımda ve
bekleyen Suga ve elimi sıkıca tutmuş bir min ile karşılaştım. Yataktan doğrulup Min sarılıp deli gibi aglamaya başladım. İşte ben bunları kaldıramayacak kadar güçsüz bir bedene sahibim. Suga odadan çıktıktan sonra Min üstlerinden giyip gelinliği çıkardım. Min koluna girerek odadan çıktık.
Doktor oradaydı yanına gidip
Ben: Onun yanına girmek istiyorum.
Dok: Olmaz.
Ben: Sadece 5 dakika lütfen.
Dok: Tmm.

Hemşire ile yoğum bakım kıyadetlerini giyip içeri girdim.
Öylece yatıyordu. Yanına oturdum ve konuşmaya başladım.
Ben: Beni düşürdüğün halleri görüyormusun? bu durumları kaldıramayacak kadar bedenim zayıf. Senden nefret ediyorum. Senden iğreniyorum. Naptın bana benliğimi çaldın. Sen bir hırsızsın kalbimi çalan bir hırsız. Nefret ediyorum senden. Nefret.

Y.B ile karşınızdayım kitabım iyi okundu hepinize teşekkür ederim. Yakında yeni kurgu ile karşınızda olacagım. Okumaya devam edin. Sizi seviyorum.




K-POP OKULUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin