11. bölüm

273 24 6
                                    

Jungkookla konuşmamızın üstünden 1 hafta geçmişti ve bu gün görevimizi yapacağımız yere gidecez son hazırlıklarımızı yapıyorduk şu anda, hazırlık diyince sakın kıyafet veya ayakkabı benzeri şeyler sanmayın, hazırlık deyince kastettiğim şey silahlarımız,mermilerimiz, su mataralarımız ve yedek sarjörler hepimiz şu anda gitmeye hazırdık.odamızın kapısı açılınca bir asker ismimi seslendi,

"Jimin binbaşı jeon seni çağırıyor" ona anlamsız bakışlar atarken konuştum.

"Beni mi, neden çağırıyor"

"Bilmiyorum"o kapıyı kapatıp giderken bende arkasından çıkıp binbaşının odasına doğru yol aldım.
Binbaşının kapısının önüne geldiğimde elimi yumruk yapıp kapıyı üç defa üst üste çaldım içeriden gelen "gel"komutuyla kapıyı açıp içeri girdim. Binbaşı jeon kalçasını masaya yaslamış ve kollarını birbirine bağlamış bir şekilde beni bekliyordu ben içeriye girip arkamdan kapıyı kapattığımda tekrardan binbaşıya döndüm.

"Yaklaş park"binbaşıya nedenini bile sormadan bir adım yaklaştım.
"Daha yakınıma gel park"binbaşıya bir adım daha yaklaştım, binbaşı kolumdan tutup beni resmen dibine çekmişti,elini boynuna atıp boynundaki künyeyi çıkarttı.

"Benim bir ailem yok park ve haliyle boynumda ki künyeyi verecek kimsede yok o yüzden bu künyeyi izin ver ki sana takiyim kalbimin sana ait olduğu gibi bu künyede görev süremiz boyunca sana ait olsun" binbaşı bana künyeyi uzatırken bende elimi künyeme çıkarttım. Boynundaki künyeyi yavaş bir şekilde çıkarttım ve binbaşının eline verdim.

"Benim bir ailem var ama sizin künyesiz kalmanızı istemem, ama künyemi geri isterim binbaşı sakın künyemi bana geri vermeden bir yere gitmeyin" binbaşıya kendi künyemi verip onun künyesini aldım künyeyi boynuma astım odadan çıkmak üzereyken binbaşının sesini duydum.

"Sana söz veriyorum park sana künyeni vermeden bir yere gitmicem ama sende bana söz ver sende benim künyemi bana geri vermeden biryere gitmicen"

"Söz veriyorum binbaşı size künyenizi geri vermeden bir yere gitmicem." Binbaşıya ufak bir tebessüm verdim ve odadan çıktım. Odadan çıkar çımaz elim istemsizce künyeye giderken yüzümdeki tebessüm büyüdü.

İki bedende birbirlerine o odada söz verdiler ama nerden bileceklerdi başlarına gelecek olayları.

.
.
.

"ŞİMDİ HERKES BENİ İYİ DİNLESİN HİÇBİRİNİZİN ŞEHİT HABERİNİZİ DUYMAK İSTEMİYORUM HİÇBİRNİZİN AİLELERİNE ŞEHİT HABERİNİ VERMEK İSTEMİYORDUM HİÇBİRİNİZİN TABUTUNU TAŞIMAK İSTEMİYORUM ANLADINIZ MI BENİ"

binbaşı sanki emir sunmuyordu da rica ediyordu gibiydi sanki sözleri birdaha aynı acıyı yaşamak istemiyormuş gibi çıkıyordu bizde binbaşının sözlerini onayladık.

"EMREDERSİNİZ BİNBAŞI" hepberaber binbaşıyı onayladığımızda artık gitmemiz gerektiğini anladığımızda bineceğimiz savaş helikopterine doğru yürümüştük.

.
.
.

Kuzey kore

10 saatlik bir yolculuktan sonra varacağımız yere geldiğimizde helikopterden inip sıraya dizilmiştik şu anda 30 kişilik bir ekiptik, binbaşı önümüze geldiğinde komutunu vermeye başlamıştı.

"Bundan sonra tetikte olmamız gerek her ne olursa olun sakın size dediğim sözleri unutmayın anladınız mı?"

"Anladık binbaşı"

"Şimdi hep birlikte kuzey tarafına doğru gidecez ordan doğuya ve batıya dağılacaz dağıldıktan sonra telsizlerle anlaşacaz tamam mı?" Tamam anlamında hepimiz kafamızı saladığımızda yola koyulmuştuk.

.
.
.

1 saate yakındır kuzeye gelmeye çalışıyorduk ve sonunda gelmiştik bundan sonra ne olacağını kimse bilmiyordu.
"Buradan sonra dağılacaz herkes kendine iyi baksın ve en ufak bir şeyde telsizden haber versin en önemlisi de...sakın ölmeyin anladınız mı beni"gidenlerin ağzından tamam nidaları çıkarken benim gözlerim bizimkilerdeydi, tae, yoongi ve Jin başlarındaki komutan namjoon ile batıya giderken ben ve hoseok ise binbaşı jeon ile doğuya gidecektik.
Doğu ve batı yönlerine dağılırken artık herkes silahlarını sarjörlerini kontrol edip tetikte tutuyordu. Herkes şu anda korkuyordu ama eminim ki bu korku kendileri için değil aileleri için.

Askerler gidecekleri yere ilerlerken herkesin aklında aynı şey vardı kimisinin çocuğu kimisinin eşi kimisinin anne ve babası herkes korkuyordu ama bu korku kendileri için değildi aileleri içindi ya evlerinde onlara sarılmayı bekleyen onlarca can onların şehit haberini alınca naparlar ya onlara sarılmak yerine tabutlarına sarılırlarsa kendilerini nasıl affederler nasıl diğer dünyada onların yüzüne bakarlar nasıl onlar yüzünden haftalarca yas tutan aylarca onlar için ağlayan insanlara bakarlardı, bakamazlardı hiç biri bakamazdı.

Herkes düşünürken boşluğa gelen bir silah sesi onları düşüncelerimden arındırmıştı. İşte başlıyordu her askerin hem gurur duyduğu hemde korktuğu olay ailelerin evlatlarına bir şey olmasın diye Yüzlerce dua edip adak adadıkları olay başlıyordu.

"SİPER AL" binbaşının emriyle hepimiz siper alırken karşı taraf ateş etmeye devam ediyordu. silahlarımızı hedefe konumladığımızda bizde ateş etmeye başlamıştık.

Bir leş bir kurşun

Her tetige sıktığımda o kurşun günahkar bir can alıyordu.

Kuzey Kore'nin dağları kan götürürken kimse durmadı hepimiz ateş etmeye devam ettik.

"ÇOK FAZLALAR BİNBAŞI"bu ses hoseoka aitti o binbşıya seslenirken bende binbaşıya döndüm. Döner dönmez gözüme ilk çarpan şey binbaşının kanla kaplı kolu oldu. Vurulmuştu bizi vurulmamamız için uyarırken kendisi vururmuştu.

"ATEŞ ETMEYE DEVAM EDERKEN YAVAŞ YAVAŞ DAĞILIN AMA SAKIN BİR HATA YAPIPTA ARKANIZI DÖNMEYİN ŞİMDİ İKİŞER KİŞİ OLMAK ÜZERE DAĞILIN.SEN PARK BENİMLE GELİYORSUN." Binbaşı hem bize komut verirken hem de sıkmaya devam ediyordu. Hepimiz binbaşının dediğine uyup yavaş yavaş uzaklaşıyorduk, artık hiçbirimiz dumanlar yüzünden birbirimizi göremezken binbaşıyla sırt sırta verip etrafa bakıyorduk. Etrafta kimsenin olmadığına kanaat getirdiğimizde önümüze dönüp seri adımlarla yürümeye başlamıştık.

"İyimisiniz binbaşı"kolu yüzünden acı çektiği belli olurken bu sorduğum saçma soru yüzünden kendimi tebrik ediyorum.

"İyiyim önemli bir şey değil"

"Öyle görünmüyor binbaşı izin verin ki kolunuzu sarıyim" bir koluna bir bana bakıp umutsuz bir şekilde baş sallamıştı. Ben hızlı bir şekilde binbaşıya yaklaşırken binbaşı yere oturup kolunu açmıştı, hemen asker pantolonumun cebinden bir mendil ve bir bandaj çıkarıp binbaşının yanın çöktüm ve yarasına baktım.

"Kurşun içine girmiş binbaşı kurşunun çıkarılması gerek"

"Çok akıllısın park, acaba dağ başında beni tedavi edecek bir doktor nerden bulacaz" ben binbaşının omzunu sıkı bir şekilde sararken o benimle dalaga geçiyordu, adam dalga geçmekte haklı dağ başında doktoru nerde bulmayı düşünüyordum ki.

"Bulamayız dimi"

"Tıc bulamayız" gülümseyerek kurduğu cümleden sonra devam etti."devam etmemiz lazım yoksa böyle gidersek şehit haberim tez varır düzergaha" kurduğu cümleyle jungkooka daha fazla aşık oldum, kurduğu cümlenin altında o kadar çok duygu vardı ki ve bunlardan en önce gelen de sevgiydi bunu sesli bir şekilde söylemedi ama çocuk bile anlardı ne demek istediğini.

_________________________________

Aklıma bir şeyler geldi ve unutmamak için yazdım.

Umarım beğenirsiniz

BAYSSSS

my major // jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin