Gece bütün karanlığıyla kanlı dağları sarmıştı, soğuk rüzgarlar esmeye başlamıştı şu anda iliklerime kadar üşüyordum üstümdeki üniforma bile beni ısıtmaya yetmiyordu. İkimizde hala aynı mağradaydık jimin girişi gözetlerken ben ise yerde uzanıyordum başımın altında açık ve kapalı yeşil tonlarında bir çanta vardı bedenimi boydan boya taşların üzerine yatırmıştım. Acıyordu vücüdum her geçen dakika daha fazla acıyordu şakaklarımdan terler akıyordu kalp atışlarımın yavaşladığını hissediyordum aldığım nefesler boğazımı yakıyordu vücudum üşürken aynı zamanda yandığını hissediyordum sanki gözlerimi kapatsam bir daha açamicam gibi geliyordu ve ben gözümü kapatmamaya çalıştıkça sanki birisi gözlerimin üstüne bir ağırlık koymuş gibi geliyordu, bunu istemiyorum ölmek istemiyorum gözlerimi kapatmak istemiyorum ona yeni kavuşmuşken ölmek istemiyordum nolur tanrım canımı şimdi alma sana yalvarıyorum sana boyun eğen şu kulunu duy duy ki hayattan ve senden ilk isteğimi gör beni ondan ayırma, onun güzelliğinden beni mahrum bırakma.
"Hiç söz dinlemez misin?" Jimin yanıma yaklaşırken kaşları çatıktı ne olduğunu anlamak için zorda olsa yüzüne bakıp konuştum.
"N-noldu" hızlı adımlarla yanıma gelip çöktü ben bu süreç boyunca sadece yüzüne çatık kaşlarımla bakıyordum. Bir eline belime dolarken diğer elini de omzumun altından geçirdi yavaş bir şekilde beni yüz üstü döndürüp konuşmaya başladı.
"Kurşun yaran daha iyleşmedi o yüzden üstüne fazla zorlama yoksa kanaması git gide artacak" bunları söylerken aynı zamanda saçlarımı okşuyordu
"Sabaha doğru gitmemiz gerekiyor burdan yoksa çok yakında yakalanacağız" jimin saçlarımı okşarken açıkçası onu dinlemiyordum bile şu anda en rahatsız yerde yatsam bile bu küçük dokunuş beni pamukların üstüne çıkarıyordu park jimin bana dünyada cenneti yaşatıyordu.
Elleri saçlarımdan uzaklaştığında onun yüzüne 'noldu' dercesine bakıyordum jimin yerinden kalkıp başımın üstüne geçti ben ona meraklı gözlerle bakarken o kafamı tutup kafamın altındaki çantayı çekti çantanın yerine bacağını koyarken kafamı da bacağının üstüne koydu ve kesinlikle o çantadan daha rahattı. Başımı zorlukla yukarı bakmak için kaldırdığımda jimin'in elinde bir tane konserve yiyecekle durduğunu gördüm bakışları bana kaydığında açıklama gereği duymuş gibi konuşmaya başladı.
"Bir şeyler yemen lazım, yoksa acıdan olmasa bile açlıktan öleceksin" onu başımı iki yana sallayarak reddettim çünkü biliyordum eğer biraz daha böyle kalmaya devam etsem er ya da geç ölecem ve zaten az olan yiyecekleri bir hiç uğruna tüketmemeliyim.
"Ü-üşüyorum" tekrardan yanağımın üstüne yatarken konuştum, kafam yine oynamaya başlayınca tekrardan ona döndüm, jimin başımı tutup yavaş bir şekilde ayağını başımın altından çekti.
"Jungkook yavaş bir şekilde oturur pozisyona gelir misin?" Ona anlamsız bir şekilde bakarken o beni yine sırt üstü yatırıp yavaş bir şekilde bir elini yarasız koluma diğer elini de sırtımda ki yaramdan uzak bir yere koyup beni yavaş bir şekilde kaldırdı -ki nefes bile zor alıyorken bu hiç kolay olmadı- anlamsız bir şekilde jimine bakıyorken o ellerini benden çekip üniformasını götürdü. Üniformasının fermuar ve düğmelerini hızlı bir şekilde açıp üniformayı üstünden çıkardı. Ona anlamsız bakışlar atıyorken o üniformayı arkama geçirip üniformanın kollarını kollarıma yaklaştırdı.
"Giyin"
Başımı iki yana olsuz bir şekilde sallayıp
"O zaman sen üşürsün ve ben bunu istemiyorum""Ben üşümem jungkook o yüzden işleri fazla zorlaştırma" bana kaşlarını çatıp üniformanın kolunu daha fazla yaklaştırdı.
"İstemiyorum"
"Nasıl istemiyorsun, giyinsene oğlum"
"Peki ya sen böyle giderse öleceğimi sende biliyorsun"
Derin bir nefes verip konuştu
"Yapma böyle jungkook daha bana künyemi bile vermedin""Sanırım bu künye sonsuza kadar benimle kalacak ay parçam"
"NE SALAK SAÇMA KONUŞUYORSUN SEN, BANA BAK BENİ BIRAKMIYACAĞINA SÖZ VER" oda artık dayanamıyor oda bıktı benden, sinirliydi oda sinirliydi bana.
Hiç bir şey demedim sadece kollarımı üniformanın kollarından geçirip gözlerine baktım, oda baktı sadece baktı gözlerimiz konuştu bu süre boyunca, en sonunda bakışları üniformaya kaydı üniformanın yakalarını tutup biraz zor olsada fermuarını ve düğmelerini birleştırdi. Gözlerime bakmaya devam etti yavaş bir şekilde bana yaklaştı ve alnını alnıma yasladı
"Sana söz veriyorum sevgilim sana asla ama asla bir şey olmasına izin vermiyecem" sesi yumuşaktı bir çocuk duysa sesini uykuya dalacak kadar yumuşak ve naif çıkmıştı.
Ona inandım ona her zaman inanacam."Bende sana söz veriyorum ay parçam seni asla bırakmiyacağıma söz veriyorum" gözlerimizi kapattık konuşmadık sadece kalp atışlarımız duyuluyordu ikimizde ölüm sessizliğine gömüldük.
Bu hayatta ne çok söz verdik deyilmi ve bir çoğunu belkide tutmadık kim bilir karşıdakini ne çok üzdük tutmadığımız sözler için ben üzmicem bu kez verdiğim sözü tutup pişman olmiyacam.
Anlımın üzerindeki baskı kaybolurken gözlerimi açmadım açamadım yorgundum çok fazla yorgundum korkuyordum verdiğim sözü tutamayacağım için korkuyordum
"Yorgun olduğunu biliyorum ama bunu yemen lazım jungkook en azından benim için" jimin az önce açtığı konserveyle yanıma gelip elindeki kaşığı bana uzattı.hayır demedim bu kez hayır demedim sadece bana yedirmesine izin verdim. Konuşmadık o bana yedirdi ben yedim bu kadar ama emin olun ki ağzımız kıpırdamasa bile kalplarimiz konuştu.
.
.
.Jiminin yardımıyla yemeği yedikten sonra o da bir şeyler atıştırıp tekrardan girişi kontrol etmeye gitti ben hala aynı yerde oturuyordum. Adım sesleri duyduğumda bitkin bir şekilde o tarafa döndüm jimin üstündeki yeşil kısa kollu ve ince üstüyle gördüğümde kendimden daha fazla nefret ettim her ne kadar üşümüyorum desede belli oluyor titriyordu cildi beyazlamıştı soğuktan. özür dilerim ay parçam benim yüzümden üşüdüğün için özür dilerim. Ben onun yüzüne bakarken o duvarın dibine oturup bacaklarını iki yana açıp kollarını bana uzattı.
"Yanıma gelip benimle birlikte uyumak ister misin?" Küçük bir gülümsemeyle bana bakarken bende aynı gülümsemeyle dizlerimin üstünde durup zorlukla jiminin bacaklarını arasına girdim. Yan bir şekilde bacaklarının arasına oturup iki bacağımı onun bir bacağının üstüne koydum kollarımı da onun beline sarıp yüzümü boynunu koydum o da kollarını etrafıma sarıp kafasını başımın üstüne koyup saçlarıma ufak ufak öpücükler kondurdu.
"Üşümüssün" yüzüm boynuna gömülü olduğu için sesim boğuk çıkmıştı.
"Şu anda üşümüyorum" saçlarıma yanaklarını değdirirken fısıldadı. Onunla konuşmak istiyordum ama konuşamadım yorgundum hemde fazlasıyla derin bir uykuya dalmadan önce son bir kez fısıldadım.
"İyi geceler ay parçam"
"İyi geceler binbaşım"
______________________________________
Bittii
Umarım severek okuyorsunuzdur
Ve umarım karneleriniz istediğiniz gibi gelmiştir
Baysss
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my major // jikook
Fanfiction"park jimin busan emredin komutanım" yüksek ve kararlılıkla çıkan sesimle kendimi tanıttım üstümdeki yeşil asker üniformam ile cesur ve kararlı bir duruş sergilemek lazım ve aynen öyle yapacam üstümdeki üniformaya layık olacam "Kısa bölümler"