20 'Kavga

207 20 58
                                    

Artık şiir yazmamaya karar verdim.. direkt bölüme geçelim dilerseniz.

___________________________________________________

Nerdeyse 2 ay olmuştu. Koçovalı evinin kilerinde bir döşeğin üzerinde o küçük pencereden çıkan ışığı izlerken zamanı anlayamıyordum. Yere serili döşek kapının yanında bulunuyordu. Beni de kaçmayım diye rafların köşesindeki demire kelepçelemişlerdi.

Karakuzuların ev işlerini görüyordum. Yemek, ev temizliği, bulaşık, çamaşır.. Her ne kadar yorulsam da sesim çıkmıyordu. Salihten bir haberim yoktu. O gün eve geldiğimde bizi ayrı ayrı yerlere götürdüklerini söylemişlerdi.

Kapı sesiyle gözlerimi pencereden çektim. Henüz adını bilmediğim ve hiç konuşmayan o cüce adam belirdiginde anlamıştım ki yemek saatiydi. Yanıma gelip kelepçeyi çözdü. Ayağa kalktım çıkmam için kenara çekildi. Kilerden çıkıp merdivenlerden yukarı çıktım.

O koçovalı evinden eser yoktu. Resmen kumarhane gibi duvarların köşelerinde rengarenk ledler bar masaları ve aklınıza gelebilecek tüm ıvır zıvırlarla dolmuştu ev.

Mutfakta kimse olmazdı o yüzden rahat hareket edebiliyordum. Allah'tan orası hâlâ aynıydı. Bi değişiklik yapılmasına ben müsade etmemiştim. Sonuçta yemeklerini yapacaksam herşey benim bildiğim gibi olmalıydı.

Yemek listesini elime aldım ve tezgahtaki malzemeleri ayarlayıp tezgaha ellerimi dayadım ve başımı eğdim. Göz yaşlarıma engel olamadım. Birer birer yanaklarımdan süzülüyordu.

Sessizce mırıldandım
"Kabullen kızım.. artık çukur diye bir yer yok, olmayacak"

Kendimi toparlayıp gözümün altını sildim. Pirinçleri kabın içine alıp suyun altına tuttum. Pirinç pilavı ve fırında et yapacaktım.
(Canım çekti çaktırmayın)

Saatler sonunda yemeği yapmış sofrayı da o cüce adam yardımıyla kurmuştum. Tabi şimdi sırada yemeklerini bitirmelerini beklemem lazımdı. O sırada bende mutfakta yemeğimi yiyecektim.

Kendime de mutfağa soframı kurdum ve sakince oturdum. Ne kadar yemek istemesemde kendimi aç hissediyordum. Zaten şu aralar fazlasıyla kustuğum için midem normal olarak acıkıyordu. Kusmam bu evde çok normaldi, gerçekten bok gibi bi evde yaşıyordum.

Çatalla oynayıp yemeğe batırdım ve zorla ağzıma götürdüm. Daha sonra içerden bağırış sesleri gelmeye başladı. Hemen telaşlanıp ayağa kalktım ve salon ve mutfağın ara kapısını açıp kapı aralığından salona bakmaya başladım.

Salihti iki kişi onu tutuyor o da onlarla boğuşuyordu. Çeto ve Mahsunun etrafını da adamları çevrelemiş onlara bişey olmasın diye onları koruyorlardı. Salih kapıya doğru bakınca acı dolu bi gülüş attım ve hemen içeri daldım.

"Salih!"
Bağırınca Salih boğuşmayı bırakıp bi bana bi adamlara baktı. Tabi hemen benim kollarımdan tuttular ve sürüklemeye başladılar. Ne kadar dirensemde başarısız oluyordum.

"Bırakın lan şerefsizler!"
Salih adamlarla dövüşüp kısa sürede onlardan kurtuldu ve beni sürükleyen adamlara doğru ilerledi. Onları da yere serince beni arkasına aldı ve Çeto ve Mahsuna baktı.

"Ne istediyseniz yaptım, uyuşturucu işinin başına geç dediniz geçtim! Hadi beni geçtim lan bu kızdan ne istiyorsunuz!"

Mahsun önündeki adamlara çekilmeleri için el hareketi yaptı ve adamlar etrafımızı sardı. Salihin arkadan bana uzanan elini görünce sıkıca tuttum. Geri geri adımlarla kapıya doğru ilerliyorduk.
Mahsun öne atıldı ve Salih adım atmayı bıraktı.

İçimizden Biri // ÇUKUR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin