Ayağının altında gezip kuyruğunu bacaklarına sürten sarman kedinin başını okşadı. Ne zaman sıkıntılı olsa hissediyor ve dibinden ayrılmıyordu sanki. Kulaklarının arkasını kaşıyıp yanında yatan ve etrafa gülücükler saçan bebeğe döndü. Keyfi yerinde olduğu aşikardı ki bu nadir olurdu. Genelde ağlayıp çığlıklar atan bir bebekti. Ne kadar sevimliydi oysaki. Sürekli bağırmasa belki bakıcı ve hizmetçiler tarafından daha çok sevilirdi. Her an memnuniyetsiz olması kimsenin yanına yaklaşmamasına sebep oluyordu.
"Amona düşünüyorum, düşünüyorum ama bu bebeği ne yapmam gerektiğine karar veremiyorum. Kalmalı mı gitmeli mi?" Derin bir iç çekerek alnını ovuşturdu. "Tanrım! Düşünmem gereken binlerce şey varken bir de kendisi küçük, sıkıntısı büyük bu bebek eklendi."
"Oswald her şeyi abartmakta üzerine yok. Şu minicik şey nasıl büyük bir sıkıntı olabilir ki?" dedi kraliçe sevimli bir vakarla. Bebeği Hesta'nın beşiği başında dikiliyor, sürekli elinden attığı dişbudak ağacından yapılma oyuncağı geri veriyordu.
"Abartıyorum öyle mi?" diyerek hızla yerinden kalktı. Ani hareketi ile ayakları dibindeki kedi korkmuş ve gerilmişti. "Pekala, söyle bakalım bu bebek kalırsa neye yol açacak? Daha önce vaki olmamış bir durum bu. Ya önü açılırsa? Ya çocuklarını kurtulmak gereken varlıklar gibi gören kişiler türerse kapımızda?"
"Tüm sıkıntı bu mu yani?" Oyuncağı bir kenara bırakıp bebeği kucakladı. "Eğer böyle bir şey olursa bir bina inşa ettirip bakım ve barınma ihtiyacı olan yavrulara imkan sağlarsın. Tıpkı buradan önceki hayatımızdaki yetimhaneler gibi."
Mantıklı bir cevap beklemiyordu. Dahası yanıtlanmak değil anlaşılmak istiyordu. "Tüm sıkıntı bu değil elbette. Asıl mesele belirsizlik," dedi volta atarken. "Bebeğin getirisini, konseyin tavrını, halkın ne yapacağını kestiremiyorum ve bu içinden çıkılmaz dehlizlere sürüklüyor beni."
"Belirsizlikler hakkında ne diyeceğimi yada sana nasıl yardımcı olacağımı bilmiyorum ama bu hikayede üzerime düşen görevi biliyorum," dedi kucağındaki bebeği ile yatakta yatıp etrafa bakınan diğer bebeğin baş ucuna giderken. "Ona kendi evladım gibi bakacağım. Zira bir anne olarak biliyorum ki hiçbir anne mecbur kalmadığı sürece evladından ayrılmaz. Kendimi o annenin yerine koyuyorum. Eğer bebeğimi bırakmaya mecbur olsaydım birinin ona sahip çıkmasını ölesiye isterdim."
Alayla gülümsedi adam. "Her zamanki gibi..." Duraksadı ve dilinin ucuna gelen düşünceyi söylememek için kendini tuttu.
"Durma söyle," dedi kadın. "O kızın, aşığın Claudia'nın her fırsatta söylediği şeyi söyle. Saflık derecesinde iyi kalplisin de. Hatta dillendiremediği şeyi sen dillendir ve aptalsın de." Omuzları çöktü birden. O kadar üzülmüştü ki yüzüne inen kara bulutları tarif etmek imkansızdı. Hem çehresi hem dünyası bir anda kararmıştı.
"Hayatım çok özür dilerim. Öyle söylemek istemedim."
"Yapma Oswald. Tabii ki öyle söylemek istedin," diyerek kara bulutları dağıtmak ister gibi başını iki yana salladı ve güçlü görünmeye çalışarak omuzlarını dikleştirdi. "Ama endişelenme. Ben artık alınmıyorum. Bence saf denecek kadar iyi olmak pek de kötü bir şey değil." Söyledikleri doğru değildi aslında. Çok üzülmüş ve kırılmıştı.
Karısının gönlünü almak isteyen asil adam, arkasından yaklaşarak kollarını beline doladı. "Sana bu denli aşık olmama sebep olan şey içinde barınan o sonsuz iyilik. Senin tabirinle, saflık." Çenesini kadının omzuna yasladı. "Ama ben bir lider olarak her zaman en kötü ihtimali düşünmeliyim. Ne kadar iyi bir yönetici olduğumu -ki öyle olmadığımı ikimiz de biliyoruz- herkese göstermeli ve tüm ırkları tutumlarından dolayı pişman etmeliyim. Bu yüzden, en küçük meseleleri bile aleyhimde onarılamaz sorunlar çıkarmadan engel olmalıyım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEHANET NOTALARI -1- (TAMAMLANDI)
FantasyKalp mahzen, sen evren. Nasıl sığdı uçsuz bucaksız kainat, küçücük bir odaya... *** İhanete uğrayan bir kardeş... Geleceğe gönderilerek dört ayrı kişiye emanet edilen element gücü... Asırlar evvelinden kendileri için çizilen kadere boyun eğen iki ay...